Akçakale’ye düşen top mermileri Türkiye’ye bir saldırı olarak görülmemelidir. Resme farklı bakalım. Aynı konumda olduğumuzu düşünelim ki hemen hemen gidişat oraya gidiyor.
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren Amerika ve İsrail’in BOP projesini tamamlayabilmeleri için son ayak İran’ı da vurmaları gerek. Bunun için Mutlaka önce Suriye’yi parçalayıp kendilerine göre bir yönetim kurmaları gerekiyor. Beşar Esad bunun bilincinde haklı olarak yurdunu parçalatmamak adına savaş veriyor.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim.
AKP bir zamanlar dostu olan Beşar’a ihanet içine girerek ABD ve İsrail ile birleşiyor ona karşı hazırlanan komploların bir parçası oluyor.
Önce, sözde Özgür Suriye Ordusu yaratılıyor. Bu ordunun içerisinde hapishanelerden çıkartılan katillerden tutun her ülkeden paralı çarpışan adamlar konuluyor.
Bir terörist ordu yapılıyor ve Suriye’nin içi karıştırılıyor.Türkiye bu teröristlere güya Esad’dan kaçan mağdurlar adına kucak açıyor. Kendi vatandaşına kaşıkla verdiği aylık artırımlarını kepçe ile yaptığı zamlarla geri alırken, teröristlere 300 milyon dolar bir ülkede kan dökmeleri için harcıyor. Lojistik destek veriyor ve her türlü kolaylığı sağlıyor.
Öyle ki güya Esad zulmünden kaçan bu adamlar geceleri birer canavar olarak hudutlarımızdan rahatça girip çıkarak Suriye’ye saldırıyor, bir yerleri işgal edip, masum insanları dahi öldürüyorlar ve yaptıklarını da Esad’ın ordularının yaptığını yayıyorlar.
Suriye ile olan sınırlarımızın 900 Km dir. Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi gibi birçok ilçemiz hududa çok yakın. Mesela Akçakale ilçemizin yarısı sanki Suriye’de kalmış gibi.
AKP tarafsız davranmış olsaydı ilk önce bu teröristleri vatan topraklarında barındırmaz ve hududa sıfır olan yerleşim yerlerini boşaltarak vatandaşının can güvenliğini sağlardı. 18 Eylül'den beri yolgeçen hanına dönen sınırlarımızda başlayan çatışmalar nedeniyle sınıra yakın köy ve ilçelerimizde halkımız her an tedirgin ve heyecan içerisindeydiler. Bunların hiç birisini yapmayacaksın Türkiye’den Suriye’ye saldırıların elebaşı konumuna geleceksin, adam ülkesini korumak adına bu sahte orduya ateş açacak ve tedbirini almadığın için 5 vatandasın ölecek, bir o kadar yaralanacaklar sen pisliği Esad’a atacaksın. Sonra da Suriye Türkiye’ye saldırdı olacak bunun adı. Var mı böyle haksızlık ya? Esad bu gidişle eğer kazanırsa tarihe kahraman olarak geçecek. Ya biz? ****
Akçakale haberi patlayınca ne yalan söyleyeyim aklıma önce bu top mermilerini kim veya kimlerin atmış olabilecekleri takıldı.
Aylardır Türkiye’yi kullanarak Suriye’yi kan gölüne çeviren, bir türlü amacına erişemeyen ABD ve İsrail beslemelerinin talimatla yapmadıkları ne malum! Diye düşünüyordum.
Suriye’nin özür dilemesi doğruysa bilemiyorum onu da, bunca olanlardan sonra her şeye rağmen Esad’ın bilinçli olarak masumları öldürmek istediğine inanamıyordum. “Esad babamın oğlu değil beni çok ilgilendirmiyor ama eğri oturup doğru konuşalım, ortada hem vatanımızın geleceği söz konusu hem de bir ülkeye yapılan haksızlık var.”
Sonra zamanlamaya bir bakalım. Esad, yardımcılarının gitmesini istemediği halde atlıyor helikoptere veya uçağa Halep’e gidip başkomutan olarak ordularının başına geçiyor. Böyle olunca ordusu başarılar elde ediyor. Dış güçler gerilemeye veya pes etmeye başlıyorlar.
İşte tam bu sırada Akçakale’ye top mermileri yağıyor. Bu çok düşündürücüdür.
Bu ya senaryonun bir parçasıdır ya da teröristlere müdahalede gerçekten istenmeden olan bir olaydır.
Biliyorsunuz düşen jetimiz hakkında da ne hükümetten ne de ordudan henüz tam makul ve aydınlatıcı bir bilgi veremediler bize. Sen, Jetini Suriye hava sahasını ihlal edecek şekilde yönlendir sonra da doğru dürüst bir açıklama yapama. Velhasıl Türkiye dış politikada kocaman bir sıfırdır. Ülkenin içine ettiler ya!
Ben şahsen Suriye halkının içinde bulunduğu bu durumu aynen İstiklal savaşımızda bize yapılanlara benzetiyorum. Çok üzülüyorum. Esad diktatörse yıllardır diktatördü ama halkının sokaklarda hak aradığını, kimseden gelin bizi kurtarın çağrısı yaptıklarını da duymadık.
******
Şimdi TBMM sinden duyum aldık.. Hükümete, Suriye konusunda, TSK’nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin bir yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş.(Tabi her zamanki gibi destekçisi MHP sayesinde.)Allah yardımcımız olsun.
Türkiye’nin parçalanmasını hatta yok olmasını isteyenler adım adım muratlarına yaklaşıyorlar.
Suriye de diktatörlük olduğunu söyleyenler dönüp aynaya bakmalıdırlar diyorum başka ne diyeyim. ****
Başbakan Erdoğan büyük yanlışlar içerisinde Türkiye’yi felakete sürüklemekten zevk mi alıyor anlamadım. Kendi ülkesinde PKK sorununu çözmekten aciz bir hükümet açıkçası, başından büyük işlere kalkışıyor.Askerliğini Tuzla’da kantin görevlisi olarak çok rahat yapan, belki hayatında bir mermi bile sıkmamış Başbakan Erdoğan savaşı çocuk oyuncağı sanıyor her halde.
Şimdi 90 sene önceki gibi süngüyü takıp Allah Allah diye savaşlar yapılmıyor. Elin adamı bir düğmeye basıyor kimyasal silahlarla insanlığı yok edebiliyor.Komutanları esir tutulmuş bir ordunun ve toplumun bunca şehit ile morali bozulmuşken böyle savaş maceralarına girmek Türkiye’ye ne yarar getirecek?
PKK bir yandan bunca kan dökerken, moralsiz orduyu Suriye’ye, Kuzey Irak bataklığına sürmenin alemi ne?
***
Düşünüyorum da biz hep başbakana kızıyoruz ama bu hale gelmemizin esas sorumlusu TBMM’nin açılışı sırasında yumuşak, hoşa giden bir üslupla konuşan ve eleştiriler yapan Sn. Gül’e aittir gibi geliyor bana. Zira AKP nin tüm kararlarına bugüne değin ( bir noter gibi demiyorum zira noterden kolay imza çıkmaz) imza attı.
Şimdilerde cumhurbaşkanlığı yarışı olduğundan hoş görünmeye çalışıyor ve ne yazık ki CHP li bazı vekiller de alkış tuttular onun sözlerine.
Ne çabuk unutuldu?OSLO anlaşmalarından önce çok önemli bir anlaşma yapılmıştı Amerika ile.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 16 Temmuz 2003 günü milletvekillerine bir mektup yollayarak, Abdullah Gül’ün başbakanlık koltuğunda oturduğu 3 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli mutabakatın içeriğini bildirmişti. Bilindiği gibi bu gizli antlaşmayı Abdullah Gül, Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoğlu’na itiraf etmişti (Vatan, 24 Mayıs 2003).Ben de yazılarımda yazmıştım.
ABD Büyükelçisi Pearson da, PKK/KADEK ile Türk hükümetinin bilgisi dahilinde görüşme yaptıklarını açıklayarak, Gizli Mutabakatı doğrulamıştı..
Sn. Abdullah Gül’ün başbakan Colin Powell ile yaptığı gizli antlaşma Doğu Perinçek tarafından Televizyon kanallarında da anlatılmasına rağmen, hükümet tarafından yalanlanmamıştı. Eğer bu iddialar doğru değilse Sn. Cumhurbaşkanımız Gül’ün bunları çoktan yalanlaması gerekmez miydi?
Olan olaylar ve başımıza gelenler o anlaşmayı doğruluyor gibi.
****
Perinçek’in bunca yıldır hapiste tutulması acaba bildiği gerçekleri söylemesi midir diye düşünüyorum. ****
Bir şey daha var;
Sn. Cumhurbaşkanımız GÜL İngiltere de Exeter gibi seçkin ir Üniversitede doktorasını yapmıştır. Bu üniversitenin İngiliz istihbarat ajanları yetiştirdiği, İngiliz Üniversiteleri arasında “Kürt Araştırmaları Enstitüsü” olan tek yükseköğretim kurumu olduğu söylenir.
Ayrıca Arap ve İslam Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitiliyormuş. Üniversite yayınlarında, Irak’ın kuzeyinden “Irak Kürdistanı” diye söz ediliyormuş.
Bu bilgileri yıllar önce yazılarımda yazmıştım. Sanırım 2007 ler de. O yıllarda gerek yabancı basın gerekse bizim basınımız bunu dile getirmişlerdi.
Yani sözün kısası çok akıllı ve 2 sene bu eğitimler ile doktorasını yapmış bir cumhurbaşkanımız var.
Bu anlaşmayı hangi gerekçeyle imzaladı acaba?Yine düşünüyorum ki cumhurbaşkanımız Sayın Gül Türkiye’nin bu hale gelmesi ile acaba rahat uyuyor mudur?
Siyasette hata olabilir ama zararın neresinden dönülse kâr değil midir?
Vatan, bayrak ve birlikte yaşamamız, ülkemizin çıkarları herkesten, her şeyden önemlidir. Zira her zaman söylüyorum vatan elden giderse ne bakanlık, ne milletvekilliği ne de parti kalır.Ha, bazıları diyecekler ki tuzları kuru olanlar atlarlar gemiciklerine, uçaklarına kaçarlar. Nasılsa dünyalıklarını yapmışlardır.
Peki, ama bunun öte dünyası yok mu acaba?
Orada nasıl hesap verecekler dersiniz?
Artık Atatürk’te birleşip güç olmanın zamanı geldi geçiyor. Ya hep beraber batacağız ya da ülkemizi emperyalist güçlerden kurtaracağız.Sevgilerimle…
Yorum Gönder