Asya-Pasifik merkezli yeni bir savunma stratejisiyle Çin’i kuşatmaya soyunan
ABD, Ortadoğu’daki işlerinin sorumluluğunu Türkiye’ye vermişti. Ancak 1,5 yıllık
pratik, AKP’nin bu sorumluluğu tek başına yüklenemediğini ortaya koydu. Çünkü
Atlantik cephesinin karşısında güçlü bir Asya bloğu vardı.
Washington, Türkiye üzerinden Suriye’de bir ilerleme sağlanamaması üzerine
yeni bir yönteme başvurdu. Bu yöntemde Türkiye assolist olmayacak, sahneyi
İsrail ve Mısır’la birlikte paylaşacaktı. Washington’un saptamasına göre
Ortadoğu’da kesin mağlubiyet, ancak Türkiye-İsrail-Mısır ekseninin kurulmasıyla
engellenebilirdi.
İşte son dönemde Suriye konusunda yaşanan gelişmeler ve Gazze saldırısı
üzerinden yürütülen istihbarat savaşları, bu eksenin inşa edilmesine seferber
edildi.
Nitekim biz de 21 Kasım tarihli yazımızda Gazze’de Türkiye ile İran’ın
çarpıştığını, AKP’nin Hamas’ı İran’ın yörüngesinden çıkarmaya çalıştığını,
Türkiye ile Mısır’ın Filistin konusunda İran’ın yerini almaya soyunduğunu
belirtmiştik.
Yeni olgular, bu çarpışmayı daha da açığa çıkardı:
MİT-MOSSAD BULUŞMALARI
1. ABD, Ahmet Davutoğlu’nun koordinatörlüğündeki SUK yerine
Katar-Doha’da SUKO’yu inşa etti. Doha’daki bu konferans sırasında ABD, Türkiye,
Katar, BAE ve Suriye muhalifleri arasında gizli bir anlaşma imzalandı.
(Aydınlık, 2 Aralık 2012) 12 maddelik bu anlaşmanın kimi maddeleri açıkça
İsrail’i gözetiyor.
2. Bu süreçte Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun
Sinirlioğlu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun temsilcisi
Yosef Chechnover ile Cenevre’de görüştü. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri
görüşmeyi doğruladı. (CNN Türk, 24 Kasım 2012)
İskenderun’dan İsrail’in Hayfa Limanı’na başlatılan Ro-Ro seferleri,
İsrail’in Ankara maslahatgüzarı Yosef Levi-Sfari’nin AKP nezdinde yaptığı
kimi girişimler ve Türk basınında yer alan Tel Aviv mesajları ile Türkiye-İsrail
ilişkilerindeki buzlar çözülmeye çalışıldı.
3. İsrail’in Gazze saldırısı sırasında MİT Müsteşarı Hakan
Fidan, MOSSAD Başkanı Tamir Pardo ile birlikte çalıştı. Fidan
ve Pardo’nun bu süreçte yakın çalıştığı bir diğer isim ise aynı zamanda
istihbaratın da başı olan Katar Başbakanı Şeyh Casim El Tani’ydi.
El Tani’nin İsrail’in saldırısından kısa bir süre önce Gazze’yi
ziyaret etmesi dikkat çekiciydi.
İRAN-HAMAS BAĞINA SABOTAJ
4. İsrail’in 8 günlük Gazze saldırısında, İran-Hamas bağı hedef
alındı. Gazze meselesinde “Mısır mı kazandı, Türkiye mi kaybetti” yorumlarının
perdelediği en önemli faaliyet CIA-MOSSAD-MİT üçgeni içerisinde yürütülen
faaliyetlerdi!
İsrail’in Hamas’ın askeri sorumlusu Ahmed Caberi’yi öldürmesi,
Erdoğan’ın Türkiye’de savunduğu “terörle mücadele, siyasetle müzakere”
yönteminin Filistin’deki karşılığıydı!
5. Gazze saldırısından hemen sonra Filistin’in BM’de “gözlemci devlet”
statüsüne yükseltilmesi girişimi iki yönlüdür. Washington bu gelişmeden,
birincisi Türkiye-Mısır ikilisini parlatmaya çalışarak, ikincisi Filistin’in
İran olmadan da siyasi başarı elde ettiğini göstermeye çalışarak yararlanmak
istedi.
İKİ BÖLGECİ ATAK
Ancak ABD’nin bölgedeki pozisyonunu güçlendirmeye yönelik bu çabaların sonuç
vermesi mümkün görünmüyor. Çok önemli olan dış etkenler bir yana, içeride çok
kritik iki gelişme yaşanıyor:
1. Tahrir’de yeniden başlayan eylemler sadece Müslüman Kardeşler
iktidarını değil, aynı zamanda kurulmaya çalışılan Türkiye-İsrail-Mısır eksenini
hedef alıyor; Kahire’yi bölgeciliğe zorluyor.
2. Türkiye’de 19 Mayıs’ta başlayan ve 29 Ekim ile 10 Kasım’da büyüyen
Cumhuriyet seferberliği, AKP’nin ABD ve İsrail’le bağını hedef alıyor; Ankara’ya
biçilen role direniyor!
Yorum Gönder