Suriyeli muhaliflerin Kasım’da Katar’da yaptıkları
yeniden yapılanma toplantısında ABD, Türkiye, Katar ve Birleşik Arap
Emirlikleri’nin gizli bir anlaşma imzaladığı öne sürüldü. Şu ana kadar
yalanlanmayan anlaşmanın birinci maddesi şöyle:
"Suriye Arap Cumhuriyeti Ordusu’nun sayısı 50 bine düşürülüp ordusu, savunma ordusuna dönüştürülecek."
Bugünlerde merkez medyada, bu anlaşmadan hiç söz
edilmeden, Türkiye’nin Suriye ordusunun dağıtılmasına sıcak bakmadığı
yönünde haberler yer almaya başladı. Ateş olmayan yerden duman
çıkmayacağına göre, demek böyle bir anlaşma var.
Suriye ordusunun dağıtılmasında rol alan Türkiye’nin
kendi ordusu ne halde, en önce ona bakmak gerekiyor. Birbiriyle
bağlantılı, iki boyutlu bir süreç yürüyor gibi.
İşte içerdeki gelişmeler:
Ergenekon, Balyoz operasyonları ile TSK’nın yediği darbe elbette liste başı. Onun dışında neler oldu?
TSK’nın tüm istihbarat birimleri lağvedilip MİT’e
bağlandı. Bunu öneren Pentagon’un yaptığına bakın; istihbarat birimini
CIA’yla boy ölçüşecek biçimde güçlendirip ajan sayısını 1600’e
çıkarıyor.
Darbeler ve kozmik oda araştırmaları adı altında, ülkenin işgâli halinde faydalanılacak sivil unsurlar konusu "kontr-gerilla" adı altında tartışmaya açıldı. Öte yandan Orta Doğu ülkelerinde "kontr-gerilla eğitimi" vermek üzere Türkiye’de bir takım yerli-yabancı örgütlerin kurulduğu ortaya çıktı.
Ve nihayet Genelkurmay Başkanlığı’nın personel mevcudunda
büyük daralmaya gittiği, son 10 ayda personel sayısının 70 bin
azaltıldığı açıklandı.
-Silah Bıraktırma mı?-
Bir de yine "darbeleri sona erdirme" gerekçesiyle yürütülen hazırlıklar var. ABD ve AB yıllardır TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinin kaldırılmasını istiyordu.
Önce TBMM’de kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonu, bu
maddenin mutlaka kaldırılması gerektiği sonucuna vardı. Ardından
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay: "İç
Hizmet Kanunu'ndaki Silahlı Kuvvetler'e verilen görev, o mevzuatlarda
duruyor. Onları değiştireceğiz. Bu darbe komisyonunun raporu vesilesiyle
bunu söylüyorum. Darbelerin artık adı bile anılmamalı. Kimse aklına
bile getirmemeli." dedi.
Peşinden Başbakan Erdoğan’ın, AKP Kongresinde açıkladığı
63 maddelik reform paketinin 15 gün içinde tamamlanması talimatı verdiği
duyuruldu. Paketin ilk maddesinin de -63 maddelik pakette yer almayan-
TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi olduğu ve bunun değiştirilmesine
yönelik çalışmanın Başbakanlık'ta tamamlandığı da belirtildi.
Madem ki, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunu dayanak yapıyorlar, o halde AKP iktidarının "demokrat Paşa"sı Hilmi Özkök’ün komisyona 35. maddeyle ilgili verdiği bilgiyi hatırlayalım. Özkök, aynen şunu söyledi:
“O madde olmazsa, Silahlı Kuvvetler yurt içinde kullanılamaz...”
Özkök’ün görüşü yetmez derseniz, yine AKP’nin çok
sevdiği mevcut Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e müracaat
edelim. O da 1 yıl önce NTV’ye şu açıklamayı yaptı:
"İç Hizmet Kanunu'nun
35'inci maddesi, Ulu Önder Atatürk döneminde yürürlüğe giren 1935
tarihli Ordu Dahili Hizmet Kanunu'nun 34'üncü maddesinin tekrarından
ibaret olup, yönetime karşı askeri müdahalelere zemin oluşturulması
maksadıyla konulmamıştır. Bu maddenin düzenleniş amacı, TSK'nin genel
görevini belirlemek ve ordunun vazifesinin daha iyi anlatılması ve
öğretilmesidir."
Özkök ve Özel’in söyledikleri ortada.
Bundan, 35. madde kaldırıldığı takdirde, TSK’nın iç güvenlikten, yani
mesela PKK ile mücadeleden çekileceği veya ülkedeki bir "ayaklanma, iç savaş" halinde kullanılmayacağı sonucu çıkmaz mı?
-Erdoğan’ın "Açılım"ı Demirtaş’ı Bile Şaşırtmıştı-
PKK, uzantıları ve patronlarının TSK operasyonlarının durdurulmasını istediği malum. Başbakan Erdoğan da cevaben sık sık: "Terör
örgütü silah bırakmadıkça güvenlik güçlerinin operasyonları bırakması
söz konusu olamaz. Gerekli görmediği yerde güvenlik güçleri niçin
operasyon yapsın? Silahlar bırakıldığı anda operasyonlar biter." dedi.
Erdoğan 5-6 ay önce ise şöyle bir ifade kullandı:
"Eğer terör örgütüyle yan yana olanlar, terör
örgütüyle silahların susmasını değil, silahların bırakılmasını
isteyenler varsa şunu bilmeleri lazım. Bizler devlet olarak, hükümet
olarak zaten silahların bırakıldığı yerde operasyonları devam
ettirmeyiz. Ama devlet askeriyle polisiyle hiçbir zaman silah bırakmaz.
Çünkü polisin de askerin de silah kendisinin demirbaş enstrümanıdır."
Erdoğan ilk kez "devletin silah bırakması"ndan söz ediyordu ki, bu BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı bile şaşırttı. Demirtaş: "Kesinlikle:
'Devlet silah bıraksın.' gibi bir söylemimiz yok. Devletin silahlı
olması doğal. Sadece ellerin tetikten çekilmesini istiyoruz." cevabını verdi.
-6 Patriot İçin 1000 Asker-
Ya dışarıdaki gelişmeler?
Ege Ordusu, Deniz ve Hava Kuvvetleri işlevsiz kılınmış...
ABD’den gelecek istihbaratlara bel bağlamışsınız... Silahlarınızın
neredeyse tüm komuta, kontrolü onların elinde...
Üzerine, NATO savunmasına muhtaç hale gelmişsiniz. 6 Patriot için 1000 yabancı asker Türkiye’ye konuşlandırılıyor.
Gündemimiz; dışarıda Suriye ordusunun küçültülmesi,
savunma ordusu yapılması veya dağıtılması, içeride de TSK’daki asker
intiharları, öyle mi? Gerçekte TSK’ya "tezkere"
hazırlıkları yapıldığı, TSK’nın topyekûn intihar ettirildiği; bir başka
ifadeyle yeni Mondros hançerinin bağrımıza dayandığı ortada değil mi?
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ
8 Aralık 2012
Yorum Gönder