AKP Hükümeti’nin Suriye’de Esad karşıtı ve Irak’ta Barzani’yle ittifaka dayanan bölge politikası, sadece bu ülkeleri değil, en başta Türkiye’yi bölünme sürecine sokuyor.
Nitekim önce Beşar Esad “bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurulması başka devletlerin de kurulmasını tetikler” diyerek, son olarak da Nuri El Maliki, “Suriye bölünürse Irak bölünür, Irak bölünürse Türkiye bölünür” diyerek Ankara’yı dostça uyardılar.
PATRİOT, KÜRDİSTAN İÇİN
Özellikle PKK/PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki boşluktan yararlanarak
kimi yerleşim yerlerinde otorite olmaya başlaması, Ankara’da, izlenen
politikaya dair soru işaretleri yarattı. Bu durumun başka faktörlerle
birleşmesi, AKP içinde bazı kırılmalara yol açtı. Erdoğan ile Gül-Davutoğlu ikilisi arasındaki farklılık, gün geçtikçe daha da belirginleşiyor…
Bu durum, AKP Hükümeti’nin dış halkasına da yansıyor.
Örneğin Ali Bulaç’ın şu saptaması oldukça dikkat çekici:
“Fiili durumda Irak gibi Suriye’nin de kuzeyinde bir ‘Kürt federe
bölgesi’ teşekkül etmiş durumda. Suriye Kürt federe bölgesi de diğer iki
parçanın (Türkiye ve İran) ‘federe’ yapılar kazanıncaya kadar
yürüyüşünde acele etmeyecek, ama durmayacaktır da. Sınıra yerleştirilen Patriotlar, bir yandan Kuzey Irak’taki ‘çekiç güç’ görevini görecek, diğer yandan İsrail’i koruyacaklardır.
(…) Taktik, birinci aşamada dört ülkede bölgesel Kürt federasyonları
kurmak, ikinci aşamada Ortadoğu’da ‘Kürdistan Cumhuriyeti’ni kurmaktır.
Suriye’nin alacağı şekil Türkiye ve İran’ı yakından etkileyecektir.
Şimdilik görünen şu ki, Türkiye’nin güneydoğusunda bir Kürt federe
bölgesinin teşekkülü yolunda ‘emin adımlar’ atılıyor. (…) Suriye
olayının üç sebebi; İsrail’i tehdit eden İran ve Hizbullah’ın kanadının
kırılması; bölgesel Kürt yönetiminin önünün açılması ve elbette
Filistin/Hamas’ın direnişten vazgeçirilmesidir.” (Zaman, 6 Aralık 2012)
‘TÜRKİYE, İSRAİL’E KOMŞU OLACAK’
Bulaç’ın işaret ettiği bu tehlikeye rağmen, AKP destekçisi kalemler ağırlıklı olarak Esad karşıtı ve Barzani yanlısı politikaları destekliyor.
Hatta Tamer Korkmaz gibileri, “Beşar devrildiğinde, Türkiye bir anlamda İsrail’e komşu olacak”
diyerek, o ünlü “Türkiye ya büyüyecek, ya küçülecek” havuç-sopa
ilişkisine göre konumlandığını ortaya koyuyor. (Yeni Şafak, 7 Aralık
2012)
PKK’NİN STRATEJİK ROLÜ
Aslında Avrupa Parlamentosu’nun düzenlediği Kürt Konferansı’nda dile getirilenler bile Maliki’nin sözlerinin Türkiye’nin yararına olduğunu göstermektedir. Özetleyelim:
PYD eşbaşkanı Salih Müslüm: “Demokratik özerklik bölgede yaşanan sorunlara tek çözüm modelidir.”
İsrailli akademisyen Ofra Bengo: “PKK güçlendi. Bölgede stratejik bir rol kapmış oldu. Bölgedeki devletler önemlerini yitirdiklerinde Kürtlerin gelecekleri parlak olacak.”
Cengiz Çandar: “Güney Kürdistan’da ‘yarı bağımsız’ bir Kürt
yönetim bölgesinin var olacak olması, Kürtlerin tarih sahnesine
çıkışında anlamlı bir adımdır. Kürtler için iyi olan, Türkiye için de
iyidir. Türkiye’yi yöneten irade bunu anlamazsa da, bunu anlayacak irade Türkiye’nin başına gelir.”
Hollandalı akademisyen Joost Jongerden: “2005 yılından bu yana PKK ve bağlı örgütler yeniden yapılanma projesine girdi. Bu da toplumsal bir örgütlenmedir. Ulus devlete alternatif olarak kurulmuştur.”
AB: TÜRKİYE İKNA EDİLMELİ
Avrupa Konseyi Eski Genel Sekreteri Walter Schwimmer: “Kürt sorununun çözümü için her şeyden önce Türkiye ikna edilmeli.”
AP Kürt Dostluk Grubu Koordinatörü Jürgen Klüte: “Türkiye hiç olmadığı kadar önemli bir dönüm noktasında bulunuyor.” AP Milletvekili Ana Miranda: “Artık bu dönüm noktasında olumlu gelişmeler olmalı.”
AP Türkiye Karma Parlamento Eşbaşkanı Helene Flautre: “Öcalan’ın siyasi rolünü oynamasının yolu açılmalı.”
Leyla Zana: “21. Yüzyılda Kürt halkı mutlaka bir statüye sahip olmalı.”
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, içinde Öcalan’a af da olan 14 maddelik talepte bulundu. Aydar talepleri için “olması gerekenlerin asgarisidir” dedi.
Bu arada Kürt Konferansı’nın sadece Türkçe, İngilizce, Almanca,
İspanyolca ve Flamanca dillerinde çevrildiğini belirtelim. Yani Kürt
Konferansı’nda Kürtçe yoktu!
Yorum Gönder