Biz bu tartışmayı da evrensel bir dilde yapmayı beceremeyeceğiz...
Çünkü tartışma eksenimiz yine belli.
Çünkü güvenmiyoruz.
Çünkü okul önlüğünü çıkartmanın saf bir özgürlük arayışı olduğuna inanmıyoruz.
Çünkü bunun gerisinde küçük kızların okula başı kapalı
gönderilmelerini sağlama planının yattığına dair haklı bir kuşku
duyuyoruz.
Çünkü kara önlük beyaz yakayla başladığım Şişli 19 Mayıs İlkokulu imam hatibe dönüştü...
***
İstanbul’un göbeğinde, 60’lı yılların Şişli 19 Mayıs İlkokulu’nda kara önlük bile fakiri zengini eşitlemeye yetmezdi.
Kiminin önlüğü parlak siyahtı, yakası kolalı, ayakkabıları rugandı.
Kiminin önlüğünün rengi soluk, pabuçları çamurluydu.
Hali vakti yerinde olan ailelerin çocuklarıydı müsamereye
çıkanlar, çünkü herkes pamuk prenses yedi cüce kıyafeti diktirtemezdi.
Çocuklarının rontlara katılması için gerekli giysileri alacak parası
yoktu bazı ailelerin.
Eşitlikçi retorik burada çökerdi.
İmtiyazsız, sınıfsız bir kitle olmaya yönelikti kara önlük, ama zenginle fakir ayrımını örtmeye tam olarak yetmezdi.
Yıllar sonra, beni şaşırtan bir şey oldu. Bizim kara önlüğün tıpatıp aynısını 1980’lerde gittiğim Moskova’da ziyaret ettiğim ilkokullarda da gördüm.
***
Araştırmalar okuldaki başarı ve eğitimi ciddiye alma ile
üniforma arasında bağ olmadığını gösteriyor. Buna karşılık tarihsel
süreçte incelendiğinde doğum yeri 16’ncı yüzyıl İngiltere’si
olan okul üniforması başlangıçta çocukların kendilerini birbirlerine
karşı eşit hissetmeleri için bir araç olarak düşünülmüş. Çok sonraları, 19’uncu yüzyıla gelindiğinde seçkinlerin okullarında ayırt ettirici üniformalara geçilmiş.
İngiltere hâlâ üniformacı, kıta Avrupa’sı ise tek tipi sevmez.
***
Özel okulda kara önlükten lacivert formaya geçtik. Ergenlikle
birlikte haliyle kılık kıyafet yönetmeliğini delme ve fark yaratma
arayışları başladı. Zengin öğrenciler o yıllarda ender bulunan Shetland
kazakları, pek moda olan künyeleri, sneakers denilen lastik pabuç gibi
hevesleri taşırlardı okula...
Akıl ve mantığa sığmayan bir baskı görüyorduk okulda. Saçımızı
nasıl bağladığımıza, eteğimizin boyuna, çizmemize, pabucumuza, her
şeyimize gerekli gereksiz karışılırdı. Yerden cetvel tutup etek boyu
ölçen, iki örgü yerine atkuyruğu yaptık diye saçımızı çeken muavinler
vardı.
Hayatta en sevmediğim giysim okul formamdı.
Bugün ise göğüs cebinde sönmeyen meşale arması olan o lacivert
formayı çok özlüyorum. Çünkü biliyorum ki sorun uygulamadaydı, lacivert
forma sadece bir araçtı.
Bir başka şey daha biliyoruz. Okullarda serbest kıyafet uygulaması baskıcı zihniyeti değiştirmeye yetmeyecek.
Okul formasından nefret etmiş olan bu satırların yazarı bile
formalara veda edilecek dendiğinde duraklıyorsa eğer, haklı bir sebebi
var demektir.
Çünkü çocuk üzerinden yapılan siyasete güvenmiyoruz.
Çünkü 4+4+4’le başlayan kırılmanın devamında alınan bu kararın gerekçesinin, gerçekten özgür bireyler yetiştirmek olduğuna inanamıyoruz.
Yorum Gönder