Çok yıllar önce Düsseldorf, Mövenpick Lokantası’nda
bir Alman dostumun nikâh yemeğine gitmiştim. Özenle düzenlenmiş mönüde
sıra tatlıya geldiğinde lokantanın mutfak şefi yemeğin verildiği özel
salona gelmiş, konuklara bir sürpriz hazırladığını söylemişti. Aynı anda
salonun kapısı açılmış, aralarında bir servis arabası bulunan dört
garson ellerinde meşalelerle içeri girmişti. Sürpriz, servis arabasının
üzerindeki büyük gümüş kapağın altındaki tepsideydi. Şef, törensel bir
edayla kapağı kaldırmış, konuklara dönerek “Bu gördüğünüz tatlının adı profiteroldür”
demişti. Benim ve eşimin dışındaki konuklar yaşamlarında ilk kez
profiterol yiyeceklerdi. Şef, tatlılar servis edilirken konuşmasını
sürdürmüş, profiterolün bir “İstanbullu buluşu” olduğunu anlatmıştı.
Şefi dinlerken heyecanlanmış, gizli bir gurur duymuş, gözlerimin önüne İstiklal Caddesi’ndeki İnci Pastanesi ve Bulgar sahibi Luka Zigoris
gelmişti. Pastane 1944 yılında açılmış ve üç gün öncesine kadar tam 68
yıl boyunca müşterilerine hizmet vermiş, ünü dünyaya yayılmıştı. Benim
gibi 1943 İstanbul-Cihangir doğumlu biri için bu pastane çocukluğundan
itibaren günlük yaşamın vazgeçilmezlerindendi.
İnci Pastanesi üç gün önce polis zoruyla boşaltıldı. Beyoğlu’nda
bu tarihsel değer birçok benzeri gibi yok edildi. Aynen Nisuaz ve
Baylan pastaneleri, Saray Sineması gibi ona da bundan böyle yalnızca
anılarda, anlatılarda rastlayacağız.
Karaca Tiyatrosu, Ses Tiyatrosu, Alkazar Sineması, Rüya
Sineması kapatıldı. Yarın da Emek Sineması, Taksim Gezisi yıkılıp yok
edilecek. İstiklal Caddesi’nin ortasındaki “Demirören ucubesi” örneği, yerlerinde bölgenin tarihsel dokusuyla uyuşmayan, her biri ayrı bir görgüsüzlük anıtı alışveriş merkezleri yükselecek.
Londra’da bulunan, ekonomi ve iş alanlarında araştırmalar yapan “Economist Intelligence Unit” (EIU) adlı kuruluşun yayımladığı “Dünyanın en yaşanabilir şehirleri” arasında 2011 yılında ancak 109. sırada yer alabilen İstanbul’un en hareketli semti olan Beyoğlu, Erdoğan-Topbaş-Demircan üçlüsünün iktidarında tarihinin en büyük yıkımlarından birini yaşıyor. Üçü de İslami dinsel temel eğitimden geçmişler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmam Hatip Lisesi; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, eski Süleymaniye Camisi vaizi Ali Rıza Demircan’ın oğlu Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan da İlahiyat Fakültesi mezunu. Üçü de Arap hayranı, ortak özlemleri İstanbul’u Dubaileştirmek!
Hiçbiri kozmopolit kent kültüründen nasibini almamış. Çağdaş
uygarlığı, kentleri gökdelenlerle, alışveriş merkezleriyle donatmak
sanıyorlar.
Çamlıca Tepesi, Haydarpaşa Garı, Göztepe Parkı… Dur durak bilmiyorlar. İstanbul bunların elinde yozlaşıyor, çirkinleşiyor, devasa bir ucubeye dönüşüyor.
İsyan ediyorum!
Yorum Gönder