Ecdada saygı böyle olmalı - Kurtul Altuğ

Sayın Başbakan bir süredir kafasını “Muhteşem Yüzyıl“ TV dizisine takmış! Haklı olduğu yerler dizide yok değil. Hele o harem sahneleri.
Aslında hoş olmayan nedir bilir misiniz? Adı demokrasi olan ve bunun kör topal uygulandığı bir rejimin olmazsa olmaz koşullarından biri düşünce ve fikir özgürlüğü olmalı. Gelin görün ki; görsel sanatın bir dalını kullanarak para kazanmak için bir kurgu bilim dizisinden hiç de farklı olmayan bir yapıtın üzerine tartışma açanın Başbakan olması...

Tarihçiler itibar etmiyor

Geçen hafta Cumartesi akşamı Haber-Türk’te yayınlanan bir programda konuyu tartışan tarihçiler, programı sunan Murat Bardakçı ve bildiğim en ciddi tarih bilgesi Prof. İlber Ortaylı dediler ki:
“-Biz bu tür dizilere itibar etmeyiz. İzlemeyiz bile, bizim alanımız değildir.“ Programa katılan Prof. Nuran hanımefendi ise:
“-Dünyanın her yerinde böyle belgesel ve tarihi diziler hazırlanırken giyisiler ve pabuçlar, taktıkları mücevherler büyük titizlikle aslının aynı gibi olur. Bu dizide bu da yoktu!“
Bir gerçek var ki; dizinin yurtdışında çok izlenmesi ve yapımcılarına da, oyuncularına da bol paralar kazandırdıkları, elbette o paraların da yurda döviz olarak girdikleri...
Başbakan’a “Nedir bu şiddet bu celal“ dememek elde değil. Bu şiddetli tepki yararlı olmuş ki, bu hafta yayınlanacak bölümde Hürrem Sultan’a türban takıldığı sanatçıların dilinde.
Sayın Başbakan bir heykeli ucube gördü mü, kafasını kestiriyor, “Tükürürüm bu sanatın içine“ diyebilen bir Belediye Başkanı da var. Silivri’de tutuklu çok gazeteci ve sanat adamı, sayıları hayli çok general, hatta bir de Genelkurmay Başkanı, sokaklarda dilenen onlarca çocuk ve kadın varken, halkın maişet sorunları bu kış aylarında çekilmez haldeyken, çiftçi köylü borç içinde icranın kapısına dayanmasını beklerken, Erdoğan’ın bu işlerle uğraşmasını ben danışmanlarının tarih bilgisinin noksanlığına veriyorum. Elbette tiyatro, sinema ve sanat konusundaki bilgi eksikliğine özür bulmakta da zorlanıyoruz. Hele bir de yapıtı “ecdada saygısızlık” olarak damgalamasına ne denebilir ki?
Peki; yasaklatmak istemesine...

Geçmişe saygı nasıl olmalı?

Şimdi size bu ecdada saygı nasıl olur bir örnekle anlatmaya çalışayım. 5 Eylül 1994 günü 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel’le bir Macaristan gezisine gitmiştik. Gezinin amacı “Macaristan’da Kanuni’ye saygı gezisi” olsa da elbette Macaristan Cumhurbaşkanı’nın bir davetine icabetti. O geziden tam 428 yıl önce iki kahraman komutan, Kanuni ve Mikloş Zrinyi o kentte savaşmışlardı. 7 Eylül günü iki komutan farklı saatlerde ölmüşlerdi. Kanuni 71 yaşında eceliyle diğeri kalesini korurken ölmüşler. Kanuni’nin doğumunun 500, ölümünün 428. yıl dönümünde, onun anısına aynı yerde bir park yapılmış ve içinde de bir anıt dikilmişti. Yüzyıllar sonra Zigetvar’da bu dostluk ve o kahramanlık için dikilen anıtın açılışını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yapacaktı. Demirel şöyle diyordu:
“Kalıcı barış arayan dünyada, herkes bu hoşgörüyü toleransı, bu anlayışı gösterirse ebedi barışa varırız...“ Anıt 9. Cumhurbaşkanı tarafından alkışlarla açıldı. Demirel sonra Kanuni’yi anlattı:
“- Ona Kanuni unvanı takan biziz, Muhteşem unvanını takan batıdır. Çünkü dünya tarihinde kalıcı iz bırakmıştır. Bugün Zigetvar şehrinin ambleminde, elinde kılıçla savaşan iki arslan vardır. Bu arslanların simgelediği Kanuni ve Mikloş Zrinyi’nin unutulmaz anıları tarih önünde daima saygıyla anılacaktır...“
O günler geçti gitti. Tarih bugün olup bitenleri de yazıp durmakta. Savaş çılgınlıklarını, ülkenin bölünme tehlikesi içinde bağımsızlığını yitirmek üzere olduğunu, kanun diyerek, yargının siyasete dinle birlikte alet edildiği günlerdeyiz.
Yasaklar bu ülkeye hiç ama hiç yakışmıyor. Hele tarihi akçelere dönüştüren “kazan- kazan“ ilkesinin baş tacı edildiği global dünyada konuşulacak ve yasak konulacak tarihten kopuk bir kurgu dizi mi kaldı ki?
Zigetvar’a giderek, elinde barış bayrağıyla onlara “Ecdada nasıl saygı gösterilir?“ örnekleri de varken...
Nedir Allah aşkına bu Osmanlı’ya bu hasret? Yoksa Cumhuriyet’e karşı Osmanlı, Atatürk’e karşı sultanlığı gündeme getirmek marifet midir? TV ekranlarında tartışmalar gırla gitmekte. Tarihi yeniden yazmak mümkündür ama, tarihi silmek o kadar da kolay değil!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget