Toplumsal yaşamda da tersine ayırım, negatif seleksiyon,
kötünün iyiyi dışlaması ve fizikteki birleşik kaplar kanununun
geçerliliği görüşünü savunanlara ülkede ağır aksak da olsa çarkların
nasıl döndüğü sorulabilir.
Kamuda, özel sektörde, çeşitli eğitim kurumlarında görev
yaparken üç farklı grupta toplayabileceğimiz insan davranışı
gözlemledim... İlk grup, sayıları sınırlı da olsa görev anlayışı yüksek,
özverili, toplumsal sorumluluklarının bilincinde, düzgün, olabildiğince
üretken, çalışma koşulları ne olursa yakınmayan, onurunun korunmasına
özen gösteren, alçakgönüllü, ayak oyunlarına başvurmayan, dış destek
aramayan kişilerden oluşur... İşte ülkede her alanda çarkları bu
karakterdeki kişiler döndürmeye çalışır. Kurumlarına kimlik, itibar
kazandırırlar. Bazı kurumlara niçin güvenilir, kurumlar niçin ve nasıl
saygınlık kazanır? Çalışanların ve/veya geçmişteki mensupların
davranışları, nitelikleri, bıraktıkları izlenimler, ürettikleri değerler
nedeniyle saygınlık kazanırlar.
İkinci grup, genellikle nitelikleri, kapasiteleri yeterli
olmadığından, kişisel rant peşinde koşanlar olarak nitelendirilebilir.
Olduklarından fazla görünmeye çalışırlar, genelde tembel ve üretken
olmadıkları halde, iş yükü ağırlığından yakınırlar, başarıları
üstlenmeye, yapılan yanlışları başkaları üzerine yıkmaya çalışırlar;
hava basıp yukarıdan atarlar, kişisel övünmeye düşkündürler,
farfaracıdırlar, iş yapmaktan çok gösterişe, makyaja özen gösterirler,
yerine göre yalakalık yaparken alt kademeye karşı baskıcı, sert ve
kırıcıdırlar. İşte bu tipler terfi etmek, belli orunlara gelmek için dış
destek de arar. Bu destek iktidar partisi, cemaat, tarikat, dernek,
hatta dış güçler olabilir. Yine bu tipler kurumlar içinde hizipler,
klikler oluştururlar. Ayak oyununda ustadırlar. Ödün vererek de olsa
güçlü gördükleri kişi ve çevrelerle iyi geçinmeye, medyanın belli bir
kesimini ayarlayarak isim duyurmaya, başarılı imajı yaratmaya
çalışırlar. Bu tipler TV programlarında da gözlemlendikleri gibi ne
yazık ki yaygındır. Bu özellikleri nedeniyle baskı grupları, iç ve dış
çıkar odakları, çoğu TV kanalı, yazılı medya için tercih edilen
tiplerdir. Belli iletileri topluma vermek için araç olarak
kullanılırlar. Bu nedenle yanıltıcı etiketlerle de olsa şöhret olmaları
sağlanmaya çalışılır.
Aradaki üçüncü grup, kullandığım sözcükler için özür dilerim,
ne kokar ne bulaşır takımıdır. Renklerini belli etmemeye çalışırlar, her
iki grupla, her kesimle iyi geçinmeye çalışırlar. Renk belli etmenin,
kurum içi ya da siyasal görüş çatışmasının riskli olduğunu düşünürler.
Görev yaparken ne tam yaratıcı ne de tam üretkendirler. Ortama göre
maskeleri değişir. Yerine göre ödün de verirler.
Bu ayırım bana özgü bir görüş değildir. Bu bağlamda da ilk dersleri Hesap Uzmanları Kurulu’nda çalışırken aldım. Allah rahmet eylesin Ali Eğler üstat, kendisiyle bir süre de Devlet Yatırım Bankası’nda
da çalıştım, bu konuda en çok yakınanlardandı. Belki benim de bu tür
gözlemler yapmamda etkili olmuştur. Üstat, çalışmayanlara, çalışır
gözükenlere, yatanlara, kendini pazarlamaya çalışanlara değil, tersine
çalışanlara, üretken olanlara, çarkları döndürmeye çalışanlara kızardı.
Gıyaplarında seslenerek “Siz de bırakın, sistem iyice çöksün, belki yerine daha iyi düzen gelir” derdi. Çalışanların gayretiyle çarkların bir şekilde döndüğünü, bunun da yeni bir düzenin kurulmasını engellediğini düşünürdü.
Bu üç farklı tip hemen her kurumda, her meslekte, iş yaşamında
değişik oranlarda da olsa gözlemlenir. Bu davranış farklılığının
istismar ve rant kaynağı olduğunu düşünürüm. Bir grup değer yarattığı,
kuruma, mesleğe itibar kazandırdığı halde, uyanık diye
niteleyebileceğimiz diğer grup, fazla katkıları, belki de hiç katkıları
olmadığı halde bundan yararlanmakta, belli orunlara gelmekte, maddi
çıkar ve/veya itibar sağlamakta, cakasını satmakta, yer yer kurtarıcı
postuna bile bürünerek nemalanmaktadır.
İnsan kaynakları yönetiminde, yönetişim ilkelerinin
uygulanmasında, atamalarda, terfilerde de tam bir ikiyüzlülük olduğunu
gözlemlerim. Yazılı olanlarla, söylemlerle uygulama arasında tam çelişki
vardır. İkiyüzlülük belki ağır bir tanımlama olarak düşünülebilir, ama
söylem ve uygulama farklılığını başka bir yazıda ifade etmeye
çalışacağım.
Yorum Gönder