Nimet Hanım kızı
Buse’yi o halde görünce bir an söyleyecek
bir şey bulamadı. Neden sonra,
“Yavrum” dedi,
“giyecek başka bir şey bulamadın
mı?”
Annesinin sözlerinden bir anlam çıkaramayan kız,
“Yakışmamış mı” diye
sordu.
“Yok, sorun yakışıp yakışmamakta değil!”
Tümcesinin sonunu getiremeden kız atıldı:
“Ne öyleyse?”
Sorunun yanıtı aslında basitti, fakat anlaşılamamaktan çekiniyordu
anne; “Kolun yavrum” dedi,
“bu serin havada kısa kollu tişörtten başka giyecek
bir şey bulamadın mı?”
Buse güldü, “Anneciğim, pencereden dışarıya
bakmadın galiba, bugün pırıl pırıl güneşli bir hava
var!”
Nimet Hanım’ın alnında ter damlacıkları
birikmişti. Kızı haklıydı. Kim bilir kaç kişi o pembe tişörtün altındaki eteğe
çok yakıştığını söylemişti. Hava da gerçekten güzeldi. Fakat sorun ne renk
uyumunda, ne de havadaydı. Yeni giysi yasasının getirdiği kurallar ilköğretim
öğrencisi kızların okula “tenlerini açıkta
bırakan” kısa kollu giysi parçalarıyla gelmelerini
yasaklıyordu.
Devlete göre “açıkta kalan
ten” hem erkek öğrencilerin, hem de erkek
öğretmenlerin cinsel dürtülerini harekete geçirebilir, cinsel dürtülerini
gemleyemeyen erkek öğrenci ve öğretmenler okullarda istenmeyen olaylar çıkmasına
neden olabilirlerdi. Nimet Hanım’a göre bu yasağın
gerekçesi herhalde bu “dürtü
sorunu” olabilirdi. Çünkü ne Bakanlar Kurulu kararında
ne de Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı
yönetmelikte “kısa kol”
yasağının gerekçesi belirtilmiyordu. Dolayısıyla her anne gibi Nimet Hanım da
yasağa kendince
“anlaşılabilir” bir gerekçe
bulmuştu.
İyi de bu, 13 yaşındaki bir kız çocuğuna nasıl
anlatılabilirdi?“Kızım, fazla üsteleme, git üzerine
uzun kollu bir şey giyiver!”
“Neden anne?”
“Nedenini sorma kızım, ne diyorsam onu yap!”
Nimet Hanım aklı başında, aydın bir kadındı. Buse, yıllardır
sınıfındaki erkek çocuklarla arkadaştı. Çoğu evlerine gelip gidiyorlar, birlikte
zaman geçiriyorlar, sırasında birlikte ders çalışıyorlardı. Birlikte pikniğe,
yüzme havuzuna gitmişlerdi. Şimdi kızının karşısına geçip,
“Kızım, o çocuklar var ya, o çocuklar seni kısa kollu
görünce akıllarına başka şeyler gelir!” diyemezdi.
Demedi de…
“Devlet kural koymuş” dedi.
“Nedenini bana sorma, elbet bir gün
öğrenirsin!”
Buse hiçbir şey söylemedi, o gün okula uzun kollu bir gömlekle gitti.
İleride “devlet” denince hep
o sabahı anımsayacaktı. Biraz burukluk, biraz öfke ve daha çok da ...
Yorum Gönder