Belediye Başkanları yol, kaldırım, kavşak, park yapmakla ya da içme suyu getirmekle övünemez…

Türkiye'deki belediyecilik anlayışı, belediye başkanlarının yaptıkları işleri, sanki olmayan şeylermiş gibi anlatmalarını da içerir.
Bir belediye başkanının, kent sakinlerine, “Size şu kadar yol, köprü, kavşak yaptım, asfalt döktüm, içme suyu getirdim, kaldırım döşedim, otobüs aldım, park yaptım kısacası şunu yaptım, bunu aldım” deme hakkı yoktur.
Neden mi? Çünkü bu işleri yapmak için seçilmiştir de ondan. Bu göreve, bunlar için talip olmuştur. Yani, övündüğü, reklamını yaptığı işler asli görevleridir. Maaşını da, şanını da, şöhretini de aldığı Belediye Başkanlığı makamı, reklamını yaptığı hizmetleri verme yeridir.
Konuyu biraz daha açarsak, bir avukat, müvekkiline, “Seni ne güzel savundum, davayı ne güzel kazandım” derse komik olur. Çünkü bunun için eğitim yapmıştır, mesleki yemin etmiştir ve hayatını bu işten kazanmaktadır.
Aynı şekilde bir doktor, hastasına, “Seni ne güzel tedavi ettim, ne güzel ilaçlar verdim” demekten kaçınır. Çünkü bunun için eğitim yapmıştır, mesleki yemin etmiştir, hayatını bu işten kazanmaktadır.
Avrupa'da hiçbir belediye başkanı, asli görevlerini, sanki yapılamayacak işlermiş gibi anlatmaz. Yolla, kaldırımla, asfaltla, köprüyle, kavşakla, otobüsle övünmez. Seçim kampanyasında bunları anlatırsa, alaya alınır, tepki görür.
Çağdaş anlamda belediye başkanı, yönettiği kentteki insanların yaşam standartlarını yükseltecek, iş sahaları açacak, kültür ve sanat alanlarında ilerleme sağlayacak, çevreyi koruyacak projelerle halkın karşısına çıkar. Bunları da övünmek için değil, farkını ortaya koymak için anlatır.
Avrupa ülkelerinde, kentlerdeki ya da beldelerdeki, yol, kaldırım, asfalt, metro vb çalışmaların yapıldığı alanlara, üstünde belediye başkanının adı yazılı bilgilendirme tabelası dikilmez.
Türkiye'de, belediye başkanları, neredeyse her çalışma yapılan alana, “Büyükşehir Çalışıyor” ya da bilmem nere belediyesi çalışıyor ifadelerinden oluşan ve altında isimlerini yazdıkları tabelaları dikerler. Gören de sanır ki, belediye başkanı, geçmiş iş makinesinin içine ya da almış eline kazmayı küreği, orayı kazmış. Şantiyenin her işiyle bizzat ilgileniyor.
Ya da ne bileyim, almış eline çekici, malayı, duvarı örmüş, binayı yapmış.
Yine vatandaşa öyle bir izlenim verilir ki, sanki belediye başkanı yolu, köprüyü, kavşağı, parkı cebinden ödediği parayla yaptırmış. Ne varsa başkanın parasıyla alınmış.
Belediyecilik ekip işidir. Belediye ekiplerden oluşur. İş makinesi operatöründen şoförüne, işçisinden mühendisine kim varsa, onların emeği ile ortaya çıkar her şey. O tabelanın üstünde illa ki isimler olacaksa, belediye başkanının değil, alın teri dökenlerin isimleri yazılmalıdır.
Bu davranış biçimlerinin geri kalmış ülkelerin yöneticilerine özgü olduğunu biliyoruz. Bir belediye başkanının, başarısından kuşkusu yoksa adını tabelalara, fotoğrafını bir yerlere yerleştirmesine gerek kalmaz. Halk zaten yapılanları takdir ediyordur.
Son günlerde birçok kentte, reklam panoları, belediye başkanlarının icraatlarını öve öve bitiremedikleri afişlerle dolu. Örneğin Ankara'da, hemen hemen tüm reklam panoları, açılan yeni yolların, köprülerin, tünellerin, parkların fotoğraflarıyla süslü. Hepsinin altında belediye Başkanı Melih Gökçek'in adı ve veciz sözleri yazılı. Ya da Altındağ Belediye Başkanı'nın, yapılan bir kentsel dönüşüm projesini gözümüzün içine sokan fotoğrafları.
Verdiğim örneklere bakarak, bu davranış biçimlerini sadece Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanları sergiliyor sanmayın. Hemen her partiden belediye başkanları böyle davranıyor. Çizdiğim çerçevenin dışında kalan çok sayıda başkan da var. Çaka satmayan, mütevazı, reklamla değil icraatlarıyla öne çıkan belediye başkanlarını da biliyoruz.
Bundan, 7-8 yıl önce, Ankara'da, Eskişehir yolu boyunca açılan metro tüneli çalışması sürerken, kent merkezine giden bir belediye otobüsünde 2 vatandaşın konuşmasına kulak kabartmıştım. Otobüsün, yanından geçtiği üstü açık tüneli birbirine gösteren vatandaşlar arasında şu konuşma geçiyordu: “Hemşerim, gorüyon mu Gokçek başkanın yaptığı metro inşaatını. Amma da derin ha..  He laa.. dooru diyon valla. Çok derin gazmış Gokcek başkan… Helal olsun adama”
Onları dinleyen de sanır ki, Melih Gökçek geçmiş kepçenin direksiyonuna, kazmış da kazmış. Vatandaş böyle konuşmakta haklı. Belediye başkanlarının bunca reklamından etkilenmemesi mümkün değil.
Bu yazıdaki düşüncelerimi ilk kez, Mart 2004'deki yerel seçimler öncesi Etimesgut Belediye Başkan Adayı olarak çıktığım bir televizyon programında dile getirmiştim. Programın sunucusu, ertesi gün beni arayıp, “Böyle ilgi görmedim, Türkiye'nin her köşesinden size gönderilmiş 4212 mesaj aldık”, dediğinde şaşırmıştım. Gelen mesajları okudukça yaşadığım mutluluğu kelimelerle anlatamam.
Önümüzdeki yıl seçim var. Belediye başkanlığı kavramına bir de bu pencereden bakılsın istedim.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget