Yollar
kesiliyor, terör örgütü kimlik kontrolü yapıyor. Vatan görevi için
gidenler terör örgütü tarafından kaçırılıyor. AKP İl başkanının,
belediye başkanlarının kurtarılması için çaba gösteren hükümet
yetkilileri, kaymakam adayı ve askerler için neredeyse kılını
kıpırdatmıyor.
Önce astsubay Abdullah Söpçeler, uzman çavuş
Zihni Koç, Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu kaçırıldı. Bunlara uzman çavuş
Kemal Ekinci de eklendi. 8 yıllık polis memuru Nadir Özgen, Van'ın Çatak
ilçesinde görevliydi. 9 Eylül 2011’de bakkaldan bir şeyler alırken
terör örgütü mensupları tarafından kaçırıldı. O günden sonra kendisinden
haber alınamadı. Alınan tek haber, Nadir Özgen'in, PKK tarafından
internete konulmuş görüntüleri ve onun feryadıydı. Nadir, "Niçin
Devletimiz benimle ilgilenmiyor? Sivil toplum örgütleri nerede?" diye
soruyordu.
Bir babanın anlattıkları
Nadir Özgen'in babası
Hidayet Özgen, Aydın'ın Söke ilçesine bağlı Bağarası beldesinde yaşıyor.
"Garibanız, kimsesiziz" diyor. Evladı kaçırılan baba, "Devlet
yetkililerinden ne arayan ne soran var" diyor. Baba, Özgen telefonda
şunları anlatıyordu:
"Buradan bir askeri araç geçse, bir polis
aracı geçse sanki Nadir'den haber getireceklermiş gibi
heyecanlanıyoruz.. Ancak, gelen gidiyor. Oğlumuzdan bir haber gelmiyor.
Telefonumuzun her çalışında arayanın Nadir olduğunu sanıyoruz. Bize
'baba kurtuldum' haberini verecekmiş diye bekliyoruz.”
Baba gibi
anne Müşerref hanım da perişan. Üzüntüleri, Devletin bu olayı iyice
unutmasından. Baba Hidayet Özgen, "Eşim hiç dayanamıyor. Fotoğraflarına
bakıp bakıp ağlıyor. Eline fotoğraflarını alıp ağıtlar yakıyor. Ama o
ağıtları hiç duyan yok…Hanım kafayı bozacak diye korkuyorum. O yüzden
Nadir'in fotoğraflarının hepsini kaldırıp sakladım. Benim ne durumda
olduğumu artık siz anlayın" diyor.
“Devlete sitemimiz var”
İbrahim
Halil Gizli, Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinden. Kardeşi Hadi Gizli’yi
askere gönderdiğinde, onun sağ-salim dönmesi için dua etti. Acemi
birliğinden sonra er Hadi Gizli memleketine döndü. İzninin bitiminde
yeni görev yeri olan Bayburt’a gitmek için yola çıktı.
Aynı
otobüste Suruç’lu hemşerisi Reşat Çeçan, Mardinli er Ramazan Başaran’la
birlikte yeni askeri birliklerine katılmak için gidiyorlardı. Lice'nin
Abalı köyü yakınında, bölücü örgüt mensupları yollarını kesti.
Kimliklerini kontrol etti. Asker olduklarını anladıkları üç genci
otobüsten indirip birlikte götürdüler. 6 Ağustos'tan bu yana onların
terör örgütünün elinde olduğu biliniyor.
Daha önce kaçırılıp da
kendilerinden haber alınamayan askerler vardı. Hadi Gizli'nin ağabeyi
İbrahim Halil Gizli'yi aradım. PKK'nın elinde olan kardeşinden bir haber
alıp alamadığını sordum. Onu da daha çok ilgisizlik, Devletten kimsenin
kendilerini arayıp sormamasını üzüyordu. Sesi titreyerek "İnanın, çok
şaşkın durumdayız. İlgisizlik, alakasızlık bizi yiyip bitiriyor" diyor.
Bunların ardından “Sitemimiz Devlete” diye ekliyor.
Ailece azap
içinde olduklarını anlatıyor. “Ölüsü olsa, hiç değil acımızı yaşar,
zamanla acımızı kalbimize gömerdik. Ama şimdi öyle değil. Ne yaşadığını
biliyoruz ne de öldürüldüğünü. Çalan her telefonun kardeşim olacağını
düşünüyorum. Ancak taştan haber var, ondan yok” diyor.
“Kimsenin umurunda değil baboo”
Suruçlu
Reşat Çeçan’ın babası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e
yalvarmıştı, “oğlumu bulun” diye. Çelik, samimiyetle üzüldü ancak bakan
olmasına rağmen yapacak da çok bir şeyi olmadı. Valiliğe, 16 Ağustos’ta
dilekçe verdi, “Oğlum Reşat Çeçan’ın
kaçırılıp kaçırılmadığı,
hayatta olup olmadığı, arama ve kurtarma yapılıp yapılmadığı,
yapılıyorsa ne aşamada olduğunu işin aciliyetine binaen detaylı
bilgilerin tarafıma verilmesini arz ediyorum” diye yazdı. Ancak, Devlet
“senin işin acil değil” deyip cevap vermeye bile gerek görmedi.
Dün
konuştuğum baba Cemal Çeçan, “Hiç arayan soran olmadı. Devletin askeri
olan oğlum Reşat kaçırılmış kimsenin umurunda değil babo. Biz kimseden
para-pul istemiyoruz. İsteğimiz gündemde olsun, birileri çaba göstersin.
Ama bunu da kimse yapmıyor. AKP il başkanını, gazetecileri kurtaranlar,
oğlumuzu niçin kurtarmıyor?” diyor.
“Yaptığımız sadece ağlamak”
Mardinli
er Osman Başaran’ın da PKK internet sitelerinde görüntüleri yayımlandı.
Şimdi onun sağ mı, ölü mü olduğunu ailesi bilmiyor. Baba Ramazan
Başaran’la telefonla konuştuğumda şunları söylüyordu:
“Yaptığımız
gece gündüz ağlamak. Ben de, annesi de, kardeşleri de ağlıyoruz. Devlet
‘askerimi bırak’ demiyor. Oğlumuz kaçırıldıktan sonra annesi de yatağa
düştü. Başbakana sesleniyorum: başka ülkelerde örgütler bir askeri
kaçırdığı zaman neler yapılıyorsa, Devletimiz de kendilerine emanet
ettiğimiz çocuklarımız için gerekeni yapsın. Bizi, daha çok ilgisizlik
yıkıyor.”
Devlet, kendilerine teslim edilen evlatlarını öyle bir
unuttu ki, vatandaşlar şimdi terör örgütü ile bağlantılı derneklerden
yardım ister hale düşürüldü…
Yorum Gönder