Yaşasın... Erol Hoca Kansermiş!

Prof. Erol Manisalı Hoca sağlık sorunlarını daha gelişinin ikinci günü hapishane yönetimine bildirdi.
Prof. Fatih Hilmioğlu, "Kesinlikle," diyor, "seni burada tutamazlar, bu cinayet olur."
Ben de bir umut, tutuklamaya itirazın sonuç verebileceğini söyledim. Avukatlar Erol Hoca'nın sağlık sorunlarını da ekleyerek itirazlarını yapmışlar.
Erol Hoca, gelişinin dördüncü günü 21 Nisan 2009'da doktora gitti. Hapishane doktoru pratisyen, durum doğal olarak onu aşıyor. Silivri Devlet Hastanesi'ne sevk edebileceğini söylüyor. Ama Erol Hoca'nın doktorları Cerrahpaşa'da.
Oraya sevk edilemez mi?
Doktor da kurallara bağlı. Önce birinci sonra ikinci basamak hastane... Eğer orası Cerrahpaşa derse ancak gidebilir.
Nisan sonunda hastaneye hep birlikte gittik. Dışarısının çok az göründüğü bir nakil aracıyla götürdüler.
Hepimiz kan tahlili yaptırdık. Erol Hoca özellikle nörolojiye gitti. Doktor bir üst hastaneye şevkin gerekli olduğunu söyledi. Erol Hoca Cerrahpaşa'yı istediğini gerekçeleriyle birlikte anlattı.
Hapishaneden gelen görevli hemen doktora kuralı anımsattı:
"Hastane adı yazamazsınız. Sadece bir üst kadameye sevk yapabilirsiniz."
Bir sorun daha var.
Doktorun tek basma sevk yazması yetmiyor. Heyet raporu gerekiyor.
Akşam saatlerinde hepimiz hapishaneye geri döndük.
Beklentimiz, Silivri Devlet Hastanesi 'nden ertesi gün haberin gelmesi, bir gün sonra da şevkti.

Haber yok.
Bir gün. iki gün... Fatih Hoca hapishane yöneticilerine bir kez kendine has vurgularla anlattı:
"Eğer hemen iyi bir hastaneye göndermezseniz, bu adam ölür. Başınız belaya girer. Nasıl bir sorumluluk aldığınızın farkında mısınız?
Aslında Fatih Hocanın da sağlığı iyi değil. Ama kendisinden vazgeçti, Erol Hoca için bastırıyor. Ertesi gün bir dilekçe daha...
Haber yok...
Fatih Hoca sonunda, "Bakın size bir doktor olarak söylüyörum” diye başladı, daha ağır ifadelerle durumu anlattı.
Bu arada bütün tutukluluk itirazları reddedilmişti. O beklentide bitmişti.
İki hafta sonra sevk kararı geldi.
Erol Hoca 13 Mayıs Çarşamba günü hastaneye sevkinden bir gün önce oturdu, tek tek tahliye dilekçesine de eklenen sağlık sorunlarını yazdı, bana verdi.
Kaygısı hapishanede başına bir şeyin gelmesiydi
Öyle bir şey olursa bunu mesele yapmak gerekiyordu.
Erol Hoca sayfayı ikiye böldü, yarısına halen yaşadığı sorunları yarısına da daha önce geçirdiği hastalıkları yazdı.
Hapiste B9 üst koğuşunda tutuklu iken yaşamakta olduğu sorunlar şöyleydi: .

1-Yürürken geçici dengesizlik.
2- Sağ elde kontrol yetersizliği, kısmi keçeleşme.
3- Başın üst kısmında ara sıra uyuşma, keçeleşme.
4- Yüksek tansiyon ve ritim bozukluğu.
5- Kalp büyümesi.
6- Dolaşım bozukluğu.
7- Uyurken çarpıntı.
8- Bel fıtığı.
9- Varis.

Daha önce geçirdiği rahatsızlıkların listesi ise şöyleydi:
1- 2003 ve 2006'da iki kez kalp krizi.
2- Kalp krizlerinin ardından sağ tarafta kısmi felç.
3- Bir süre konuşma bozukluğu.
4- Beyinde PET taramasında tespit edilen 2 cm.'lik tümör.
5- Bir ve iki nolu olaylardan sonra denge bozuklukları oluştu.

Her gün kullandığı ilaç sayısı dörttü. Zorunlu olarak kullandığı kimi geçici ilaçlar bunun dışındaydı.
Bu sağlık sorunlarıyla boğuşan bir profesörü terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle ve kaçma şüphesi olduğu için tutuklamışlardı.
Üç haftadır da hastaneye sevk etmiyorlardı.
13 Mayıs Çarşamba günü sabah 08.00'de sayımla birlikte Erol Hocayı hastaneye görürdüler.
Bütün dileğimiz o akşam dönmemesi. Dönerse yatışta sorun var demek.
Her şey baştan alınacak.
Dönmedi, sevindik.
Demek ki, hastaneye yatmıştı. Fatih Hoca rahatladı. "Bu aşamadan sonra doktorlar onu buraya göndermezler," dedi.
Ara ara Erol Hoca'dan haber aldık. Yaşamsal bir sorun olmadığını ama bir süre hastanede kalacağını söylediler. Sonra "ameliyat olacak" haberleri geldi...
Bunca sağlık sorununa karşın hâlâ tahliye yok. İşin pratiğin' bilen gardiyanların görüşü şuydu:
"Eğer amansız bir hastalık teşhisi konursa tahliye ederler. Aksi halde damar sertti, kalp ritmi bozuktu bunlara aldırmazlar...”
5 Haziran Cuma günü haber geldi:
"Erol Hocaya kanser teşhisi koymuşlar."
Birden "yaşasın" narası koptu ağzımdan...
Bu özgürlük demekti, kesin tahliye ederlerdi, Kuddusi Okkır' örneği vardı. Üstelik gardiyanlar da aynı görüşteydi...
Sonra ürktüm... Elim ağzıma gitti. Nasıl da, “yaşasın” diye bağırdım. Erol Hoca kanser, sıradan bir hastalık değil...
Ama tahliye var…
Zindandan kurtulacak…
Ertesi gün, 6 Haziran, da Erol Hoca için nöbetçi mahkeme tahliye kararı verdi…
Ömrümde çok sevdiğim, saygı duyduğum bir kişinin kanser haberini alınca sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.
Kanser özgürlük demekti!
Mustafa Balbay –Silivri Toplama Kampı ZULÜMHANE sayfa 254…257

Haberal Hastane, Üniversite Bir de Teterör Örgütü Kurmuş
Hastalıkta İlk Tanı: Ergenekon
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget