Başlıktaki saptama Rusya parlamentosunun alt kanadı olan Duma’nın Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksiy Puşkov’a ait. Puşkov, Tunus’ta “Suriye’nin dostları” adı altında yapılan konferansın adının “Suriye’nin düşmanları” olması gerektiğini savundu.
Puşkov, ayrıca Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevi bırakması için bir neden olmadığını belirtti ve Batı’yı, Suriye’deki muhaliflere silah vermemesi için uyardı!
PROTESTOLU KONFERANS
Peki, Rusya ve Çin’in katılmadığı Tunus’taki “Suriye’nin düşmanları” toplantısı nasıl geçti?
Aydınlık, dün basına büyük fark atarak “Tunus toplantısı fiyasko” başlığı attı ve görülmek istenmeyen gerçekleri aktardı .
Öncelikle “Suriye’nin düşmanları”nın Suriye’ye saldırı kararı alamadığını vurgulayalım. Öyle ki, bu konuda ilerleme sağlanamaması Suudi Arabistan heyetinin toplantıyı terk etmesine neden oldu. Rakibi İran’a karşı mevzi kazanmak için ABD ve müttefiklerinin bir an önce Suriye’ye saldırmasını isteyen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Suud El Faysal, “insani yardımlara odaklanmak yeterli değil” dedikten sonra konferansı terk etti.
SURİYE’NİN GERÇEK DOSTLARINDAN CLİNTON’A BARİKAT
Zaten, konferans da zar zor başlayabilmişlerdi… Tunus’da “Suriye’nin düşmanları”ndan daha çok dostları vardı ve o dostlar, yani Tunuslular ve Suriyeliler, konferansın yapılacağı binayı ablukaya aldılar.
Öyle ki, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve heyeti, bu ablukayı aşamayıp, oteline geri dönmek zorunda kalmıştı.
Tunus polisinin uzun süren çatışmalardan sonra ablukayı kırmasıyla başlayabilen konferansın fiyaskoyla sonuçlanacağı aslında Arap Birliği’nin tutumuyla da görülmekteydi.
ARAP BİRLİĞİ TOPU BM’YE ATTI
Ortadoğu’da yeni bir cephe açmaktan kaçınan ve Suriye’nin üzerine Türkiye’yi sürmeyi planlayan ABD, “meşruiyet” sorununu da Arap Birliği ile sağlamak istiyor. Washington bu konuda önemli hamleler de yaptı; örneğin Arap Birliği’ne Suriye’nin üyeliğini askıya aldırttı.
Ancak Moskova’nın devreye girmesi, bazı Arap ülkelerin kararını gözden geçirmesine neden oldu. Üstelik Irak’ın Mart’ta ev sahipliği yapacağı Arap Birliği zirvesine Beşar Esad’ı davet etmesi, Suudi Arabistan’ın önderlik ettiği Amerikancı Körfez prensliklerini iyice yalnızlaştırdı.
İşte bu şartlar altında Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi, “Suriye’de ateşkes için BM Güvenlik Konseyi kararı isteyerek” bir ara yol buldu. Rusya ve Çin’in BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye karşıtı bir kararı veto edeceği nasılsa ortadaydı…
KÜRTLERE ÖZERKLİK HAVUCU
ABD, Meşal Temmo suikastına rağmen muhaliflere dâhil edemediği Kürtler için Tunus’ta yeni bir havuç hazırlamıştı.
Washington’un turuncu havucunu uzatan kişi ise Suriye’nin Ahmet Davutoğlu patentli Ulusal Konseyi’nin başkanı Burhan Galyun’du. Galyun, birlikte Beşar Esad’ı devirmeleri halinde, Kürtlere özerklik verileceğini söyledi!
FRANSA BÜYÜKELÇİSİNİ ŞAM’A GÖNDERDİ
Konferanstan Suriye’ye bir müdahale kararı çıkarılamayacağı aslında Fransa’nın tutumuyla da görülüyordu. ABD ve İngiltere ile birlikte Suriye’deki büyükelçisini çeken Paris, konferanstan kısa bir süre önce, Eric Chevallier’i yeniden Şam’a gönderdi.
Fransa’nın, bu geri adıma kılıfı ise ilginçti. Paris, “Büyükelçi’nin Suriye’de ölen Fransız foto muhabirin cenaze işleriyle ilgilenmek için Şam’a döndüğünü” açıkladı. Sanırıınız, cenaze işleri Büyükelçi’den daha düşük bir seviyede diplomat tarafından kotarılamazdı!
‘TUNUS OLMADI BİR DE İSTANBUL’DA TOPLANALIM’
Peki, her şeye rağmen bir araya gelen “Suriye’nin düşmanları” hiç mi bir karar alamadı?
Elbette aldı. Tunus’ta bir şey elde edemeyince, bu konferansın ikincisinin İstanbul’da yapılmasına karar verdiler!
Bir de mecburen yayımladıkları sonuç bildirgesiyle “Suriye’de ateşkes sağlanması ve ulusal birlik hükümeti kurulması” için “çağrı” yaptılar!
Yorum Gönder