Erkeklik Bunalımda, Haydi Kızlar Eve! - İnci Aral

Zorunlu Eğitim Yeni Yasa Taslağı’nda daha önce sekiz yıl olan sürenin üçe bölünenek 12 yıla çıkarılması öngörülüyor. Bu eğitimin yalnızca ilk dört yılı zorunlu, sonrası isteğe bağlı olacak. Ya açıköğretimle evden sürdürülecek ya da çocuk mesleğe yönlendirilecek. Taslak yasalaşırsa çocuk işçi sayısı ve istismarı artacak. İlköğretim çağındaki engellileri özellikle de kızları eve kapatmak için engel kalmayacak. Çünkü kızların çoğu için ailenin seçtiği meslek “ev kadınlığı” olacak.
Kızına bu mesleği uygun bulan ana babaların evindeki ikinci ve üçüncü kademe zorunlu eğitimin temel ilkeleri dindarlık ve koşulsuz itaattir. Kuran kursuna gönderilir, becerikli, erkeğe saygılı, uysal bir ev kadını, alnı pak bir ana olmayı öğrenirler. Namusları baba, amca, ağabey gibi aile erkekleri tarafından ölümüne kollanır, tüm özlem ve istekleri koca evine ertelenir . Çocuk yaşta gelin olduğu zaman da aile iktidarını kocaya devreder. Böylece kadının hayat eğitimi, ekranlardan, konu komşudan, daha çok da koca dayağından nasiplenerek ama kendi akıl ve iradesine sahip olamadan sürer. O da kendi kızını ister istemez bu iktidar modeline uygun biçimde eğitecektir .
***
Kadın cinselliğinin erkek iktidarında oluşunun geçmişi çok eskidir. Her şeyden önce “aile mahremiyeti” alanına sokulan bu iktidar, kadını gönüllü kul durumuna indirger. Çünkü din kurallarından töre ve göreneklere, görev ev içinde tanımlanıp belirlenmiştir. Kadın, geleneksel toplumun en mahrem varlığıdır. Aile mahremiyet algısını kadının cinselliği üzerinden kurgulayıp pekiştirir. Korkulan, bu mahremiyetin ihlalidir. Bu yüzden yalnızca dört yıl okul yüzü görmeli, ev kadınlığı mesleğinde uzmanlaşmalı, ara sıra ödül niyetine önüne atılan “evinin direği” söylemiyle avunarak evinin nesnesi olma konumunu sorgulama bilincine varmadan yaşamalıdır. Dört yıldan niyet budur.
***
Tasarıyı savunan bir sözcü, “Seçmen ve halk (erkek iktidar) böyle istiyor, talebi karşılamak durumundayız” sözleriyle niyeti ağzından kaçırdı. Oysa bugün, zaman, ilişkiler, kavrayışlar, toplumsal ve ekonomik koşullarla birlikte, var olan mahremiyet kabulleri de değişiyor. Karanlığa bakanlar, eskiyen, hayatın gerisinde kalan ve kadını da erkeği de fazlasıyla zorlamaya başlayan sorunları görmek istemese de bu iletişim çağında hak ve özgürlüklerini öğrenen, talep eden kadınlar, adım başı gözü dönmüş bir şiddetin kurbanı oluyor.
Erkek iktidara baş kaldıran, kendi başına ayakta durmaya çabalayan kadın, erkeğin mahremiyet perdesini yırtıyor. Bu yüzden kadın katili erkeklerin bir kısmı kendilerini de öldürüyor. “Ben hayır diyen, benden ayrılmaya kalkışan kadını öldürür ve bu yolda ölmeyi bile göze alırım.” Bu mesaj, bize erkekliğin bunalımını ve bugün içinde bulunduğu çaresizliği gösteriyor. Ama aynı zamanda bir uyarı. Çünkü gericilik ve kadının toplumsal denetimi üzerine oturtulmuş mahremiyet algısının temeli “itaatin” sağlanmasıdır. Siyasal iktidar, erkek iktidarla el ve akıl birliği içinde erkek baskısının en geçerli ilişki biçimi olduğu aile yapısını korumak ve kollamak siyaseti güdüyor, ama bir yandan da kadın taleplerine cevap vermekte, cinayetleri önlemekte zorlanıyor.
Bilgili, kültürlü, sevgi dolu gençler yetiştirmek ve iki cins arasında eşitlik sağlamak yerine, var olan erkekliği kurtarmak uğruna kızlarını hile hurdayla eve hapsetmeye kalkışanlar hüsrana uğrayacaklar.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget