Kıbrıs Sorunu ve CHP - Hikmet Çetinkaya

Akdeniz’in ılıman havası yerini yağmurlu bir güne bırakmıştı...
Lefkoşa’da yağmur altında dolaşıp, bir kahvede oturduk bir süre.
Belediye temizlik işçilerinin grevi vardı. Sağlık Bakanlığı’nın önünden geçerken birikmiş çöpleri gördük önceki gün.
KKTC’de çalışma saatleri sabah sekiz ile akşamüzeri üç arası.
Ara yollardan otele dönerken, bir yanda Mercedes öte yandan çamur toprak yollar.
Bir arkadaşım şöyle dedi:
“Otomobiller Mercedesler, yollar Bangladeş...”
KKTC’yle Güney Kıbrıs arasındaki görüşmeler 1 Temmuz 2012’ye odaklı.
Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti AB üyesi olduğundan,1 Temmuz’da AB dönem başkanı olacak.
Süre altı ay...
İşte kıyamet o zaman kopacak...
Daha önce değindiğim gibi nisan ayı önemli bir eşik. Çünkü BM Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer mart ayı sonunda raporu Derviş Eroğlu ve Hristofyas’a gönderecek.
Kıbrıs sorunu bir çözüme açık değil.
Çünkü Rum kesimi devlet statüsünde ve AB üyesi... KKTC’yi ise Türkiye’nin dışında tek bir devlet tanımamış.
Kardeş Azerbaycan bile....
***
KKTC’de “sol siyaset” yaptığını söyleyen kesimle, onların sözcüsü olan medyaya baktığımda, şu başlıklar dikkatimi çekti:
“Hristofyas’a istediği ödünler verilmeli...”
Verilmesi gereken ödünler ne?
“Türk askeri Ada’dan çekilmeli, sınırlar kalkmalı, Yeşilyurt, Karpaz bölgesi, hatta Girne Rumlara geri verilmeli. Göçmen Türkler geri dönmeli...”
Lefkoşa’dan Rum kesimine girdiğinizde orada bir binada şu yazıyor:
“Girne Belediyesi...”
Simgesel olarak Yeşilyurt, Girne ve Maraş belediyeleri olduğu gibi, milletvekilleri de var...
KKTC’de yayımlanan bu sözde sol gazeteler sanki Rum Kesimi’nin de sözcülüğünü yapıyorlar.
Onların bu tür yayınlarına karşı çıkanlara ise yapıştırdıkları yafta ilginç:
“Faşistler!”
Rumlara teslim olmaya karşı çıkmak nasıl oluyor da faşistlikle örtüşüyor, anlamak gerçekten çok zor.
Kıbrıs sorununu bir yılda, beş yılda, on yılda çözmek kolay değil.
İki taraf da bunu biliyor zaten...
Bilinmeyen, Türk ve Rum kesiminin düşleri.
O düşler, algıları öne çıkarmadı, olguların yaşama geçmesini istedi ve bugünlere gelindi.
Sekiz yıl önceye dönüp Annan Planı’nın eşzamanlı oylamasına bakıldığında bu açık seçik görülüyor zaten...
***
KKTC’de olduğum için CHP’nin pazar ve pazartesi günü yaptığı “tüzük kurultayı”nı televizyonlardan izledim.
Delegeleri “kurşun asker”, Mustafa Kemal’in kurduğu CHP’yi “babasının malı”, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini de “misafir” sananlar, iki gün süren kurultayın sonucundan bakalım ders çıkarabilecekler mi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, haziran kurultayını da kazanacak.
CHP Türkiye için önemlidir ve bunun için kabuk değiştirmesi, sermaye-emek çelişkisini sürekli olarak ortaya koyması gerekir.
CHP’de önüne gelen milletvekili, grup başkanvekilleri Kılıçdaroğlu’na danışmadan her konuda ahkâm kesmemelidir.
Bu gibi konuşmalar halkın büyük kesiminde tepkiye neden oluyor.
Bir başka önemli konu, CHP sosyal demokrat bir çizgiye gelmeli, yurtseverliği kaba milliyetçilik sananlara hoşgörüyle bakılmamalıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu demokrasi ve özgürlükleri savunurken, laik demokratik Cumhuriyetin temel değerlerine de, Aydınlanma Devrimi’ne de sahip çıkıyor.
***
1930’lu ve 40’lı yıllarda yaşamıyoruz...
Elbet sömürgeci ve emperyalist güçlere karşı tavır alacaktır CHP ve almalıdır.
Bunları yaparken yakın tarihimizle hiç utanmadan sıkılmadan yüzleşmelidir CHP...
Seçmene ulaşmanın yolları vardır... CHP eğer halkla tümleşir, Kürt sorununu iyi algılarsa, emek-sermaye çelişkisini sürekli vurgularsa sıkı muhalefet yapar, böylece de oylarını yükseltir...
CHP’nin KKTC’yle bağları kopuk...
Orada neler olup bittiğini de görmesi gerekir...
***
Fransa Anayasa Konseyi, soykırımların inkârını suç sayan yasanın anayasaya uygun olmadığına karar verdi.
Demokrasi budur işte!..
İfade ve düşünce özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biridir.
Geçmiş olsun Sarkozy, bundan sonra yeniden yasa çıkarsan ne olur çıkarmasan...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget