Bugün 28 Şubat…
Bazılarının “Postmodern darbe” diye niteledikleri olayın 15’inci yıldönümü.
Gündem sıcak haberlerle dolu:
CHP kurultayları…
Galatasaray’ın Beşiktaş’ı yenmesi…
Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı…
Suriye için yapılan toplantılar ve referandum…
İthalat-ihracat verileri ve büyüyen dış açık…
Başbakan’ın ameliyatı…
Kamu İhale Kurumu’ndaki yolsuzluklar…
Ve daha neler neler…
Benim dikkatimi, izlemediğim ama haberini cnnturk.com sitesinde okuduğum Mehmet Ali Birand’ın 28 Şubat belgeselinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri çekti .
***
Erdoğan “Orada bir geleceği kazandık” diyor:
Erdoğan o süreci şöyle anlatıyor: “Bir cezaevi sürecim oldu. Cezaevindeki yeni dönemle ilgili gayretlerim, çalışmalarım orada devam etti.
Orada bir yerde belki geleceği kazandık.
Siz oraya girdiğiniz ana kadar olan süreci ve bir de geleceği, orada muhasebesini yapabiliyorsunuz. Onun için geçmişte büyüklerimizin, yani Medrese-i Yusufiye dedikleri o mekânda bu imkânı buluyorsunuz.
Ve çıktıktan sonra da yeni sürecin, yeni dönemin adımlarını attık.”
***
“Medrese-i Yusufiye” nedir:
“Medrese-i Yusufiye” İslam literatüründe, haksız yere hapis yatan Müslümanların cezaevlerini ve cezaevi sürecini nitelemek için kullanılan bir deyimdir.
İftira sonucu hapis yatan müminlerin cezaevlerini, bir eğitim ve kendini bulma mekânı olarak kullanmalarından dolayı hapishaneler, eğitim alınan “medrese” olarak nitelenir.
“Medrese-i Yusufiye” adı ise Yusuf Peygamber’in, iftira atılması nedeniyle suçsuz yere hapis yatmasından gelir.
İşte Başbakan Erdoğan kendi cezaevi sürecini bu deyimle anlatıyor.
***
Biraz empati:
Türkiye, aydınların, yazarların, politikacıların sık sık cezaevlerine düştüğü bir ülkedir.
Kimileri, Aziz Nesin gibi, Doğu Perinçek gibi, Doğan Yurdakul gibi, İsmail Beşikçi gibi, Yalçın Küçük gibi, sık sık hapse girip çıkar.
Menderes, Demirel, Ecevit, farklı biçimlerde bu süreçten geçmiş başbakanlardır; üstelik Menderes idam edilmiştir.
Erdoğan’ın özelliği, başbakan olduktan sonra değil, başbakan olmadan önce hapsedilmiş olmasıdır.
Hiç kuşkusuz böyle bir olay, bir insanın, bir sivilin, bir askerin, bir aydının, bir politikacının, bir başbakanın ruhunda önemli travmalar yaratır, silinmez izler bırakır.
İşte Erdoğan’ın yukardaki sözleri bu ruh halini anlatıyor…
“Orada bir yerde belki geleceği kazandık” diyerek bu sürecin siyasal yaşamına bir katkıda bulunduğunu da vurguluyor.
***
Biraz daha empati:
Empati sınırlarımızı biraz daha genişletelim….
Acaba böyle bir süreci yaşamış olan bir başbakan, bugün artık cezalandırmaya dönüşmüş olan uzun tutukluluk süreleri için ne düşünür?..
Somut kanıtlarla gerçeklikleri çürütülmüş belgelere dayalı kararları nasıl değerlendirir?..
Masumiyet karinesinin rafa kaldırıldığı, herkesin suçsuzluğunu ispat etmekle yükümlü kılındığı bir Özel Yetkili Mahkeme düzeni hakkındaki duyguları, düşünceleri nedir?..
Bugün hapiste olan bilim insanlarının, cerrahların, yazarların, gazetecilerin, sivillerin, askerlerin, politikacıların arasından, yarın bir başbakanın, bir cumhurbaşkanının çıkacağı hiç aklına geliyor mudur?
Yorum Gönder