4+4+4 Üzerine - Deniz Kavukçuoğlu

Türkiye’de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayan fakat her konuda konuşan televizyon tartışmacılarının ortak özellikleri, konuşmaya genellikle “Dünyanın hiçbir yerinde…” girişiyle başlamalarıdır.
Eğitim kesintili mi yoksa kesintisiz mi olmalı konusunda yapılan tartışmalar da böyle oluyor. Kendilerinden öyle emin görünüyorlar ki tanımasanız, “Bu arkadaş onlarca ülkenin eğitim sistemini incelemiş” sanısına kapılırsınız .
Bunlardan biri daha dün, “Gelişmiş ülkelerde meslek eğitimi hızla geriliyor” diyordu. Üşenmedim, Alman İstatistik Kurumu’nun 2010/2011 eğitim yılı sayılarına baktım. Meslek okullarına gidenlerin sayısı 2.687.974, diğer okullara giden toplam öğrenci sayısı ise 8.796.894. Bu sayılar, ilk ve ortaöğretim çağında bulunan toplam 11.484.868 öğrencinin yüzde 23.4’ünün mesleki eğitimi tercih ettiğini ortaya koyuyor.
Almanya’da bilindiği gibi zorunlu temel eğitim 9-10 yıldır. Bu temel eğitimi alan çocuklardan bir bölümü aynı okulda eğitimlerini sürdürerek 13. yılın sonunda “olgunlaşma” sınavı vererek, kendilerine üniversite kapısını açan lise diplomasını alıyorlar. Diğer bölümü ise seçecekleri dallara göre süreleri iki ya da üç yıl olan meslek okullarına geçiyorlar .
Son günlerde Türkiye’de sıkça duyduğumuzun tersine Alman eğitim sistemi artık “demode” kabul edilen kesintili eğitimden kesintisiz eğitime geçiyor. Klasik (eski) sistemde çocuk ilkokulun 4. sınıfında devam mı, lise mi (Gymnasium) seçimini yapmak zorunda kalırdı. Öğrencilerin görece küçük bir bölümü liseye geçer, geride kalan büyük bölüm ya 9. yılın sonunda meslek okullarına devamı olası kılan ilkokul (Hauptschule) diploması alır ya da iki yıl daha okuyarak kendisine meslek yüksekokullarına devamı sağlayan ortaokulu (Realschule) bitirirdi. Bu klasik sistem bugün de uygulanmaktadır fakat eğitim hızla yeni sisteme kaydırılmaktadır.
***
Almanya, Avrupa’nın en güçlü sanayi ve ekonomisine sahip bir ülkedir. Almanya’nın eğitim sistemi, özellikle de meslek eğitimi ülke ekonomisinin temeli/motoru olan sanayinin gereksinimlerini karşılamak üzere biçimlenmiştir.
Bugün Türkiye’de başta sanayi olmak üzere ekonominin tüm dallarında en büyük gereksinim nitelikli işgücüdür. 1970’lerin ortasına kadar başarıyla işleyen meslek eğitim sistemi, Sanat Okulları ve Sanat Enstitüleri kapatılıp liseleştirilerek gereksinimlere yanıt vermeyen yetersiz bir düzeye inmiştir. Meslek okullarına lise statüsü kazandırılması eğitim sistemimize indirilmiş en ağır darbedir. İmam hatip okulu mezunlarına üniversite kapılarını açmak çabası eğitim sistemimizi, özellikle meslek eğitimi bağlamında iğdiş etmiştir.
Oysa eski sistemde de bu okul mezunlarının üniversiteye girişleri olasıydı. Sanat okulu mezunları iki yıllık tekniker okullarına gidebiliyorlar, oradan da eğitim aldıkları dallara bağlı yüksekokul ve üniversitelere devam edebiliyorlardı.
İmam hatip okulu mezunları ise Yüksek İslam Enstitüsü’ne devam ediyorlar, oradan ilahiyat fakültelerine geçiş yapabiliyorlardı.
Bu sistem bugün Almanya’da uygulanan yeni sisteme uyan bir modeldi.
***
Ne var ki yukarıda da değinildiği gibi baştaki iktidar imamlardan diplomat, vaizlerden kaymakam, hafızlardan öğretmen yaratmayı bir hedef olarak önüne koyduğu sürece bizim eğitimimizin çağdaşlaşması pek olası görünmüyor. İlköğrenim öğrencilerinin isterse tümüne tablet-bilgisayar dağıtılsın, çocuklarımızın gelişmesine pek yararı olmayacaktır. Çünkü belirleyici olan aygıt değil, o aygıtın belleğini dolduracak olan insandır.
Ama nasıl bir insan?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget