Putin III yolda.
Duma seçimleri ardından Rusya'da meydanlardan eksik olmayan muhalifler, Putin III'ün belli ki önünü kesemeyecek.
Kamuoyu yoklamaları gelecek hafta sonu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını şimdiden ilan etti bile. Kamuoyu yoklamalarının sandık sonuçlarıyla örtüşmesi halinde, Putin yüzde 65'e varan cömert oylarla yeniden Kremlin'e dönecek .
Putin karşıtı gösterilerin doruğa tırmandığı günlerde dahi kimse Putin'in Kremlin yarışında yenik düşmesini beklemiyordu. Aralıkta sürpriz şeklinde patlak veren ve son 20 yılda ilk kez sokak gösterileriyle hareketlenen muhalefetin, cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerindeki etkisinin, Putin'in birinci ya da ikinci turda seçilip seçilemeyeceğini belirlemekle sınırlı kalacağı söyleniyordu .
Alternatifi olmayan Putin ilk turda seçilirse şimdiye değin olduğu gibi, "tek adamlığını" kanıtlamış olacak; ikinci tura kalırsa karizması çizilecek, bu da muhaliflerin hanesine büyük bir "artı" olarak yazılacaktı.
Çar öyle görünüyor ki "karizmanın çizilmesine müsaade etmeyecek!" Ancak iki aydır konuşulan gösterilerden sonra Rusya da artık eskisi gibi dikensiz gül bahçesi olmayacak. [ Rusya'nın geleneksel "korku duvarım" yıkarak I "hak aramak" adına sokaklara çıkan göstericiler, çarın önünü diledikleri gibi kesemeseler de Rusya'da bir değişim yaşandığını kanıtlamış oldu.
Eski-yeni Rusya ikilemi
Bir tarafta her daim olageldiği gibi "güce" ve "güçlü adama" tapan militarist, otoriter, milliyetçi "Çar sevdalısı" bildiğimiz eski Rusya var...
Diğer yanda, Putin'de cisim bulan eski Rusya'ya tepki göstermek suretiyle varlığını ortaya koyan "yeni Rusya".
Son ayların gelişmelerine tanık olan gözlemciler, bu eski/yeni Rusya ikileminin I birdenbire böyle şimdi nasıl oluştuğunu tartışıyor.
Değişimin ilk işaret fişeğinin ne zaman çakıldığını irdeliyor.
Dönemecin, 24 Eylül 2011 tarihi olduğuna dair genel bir kanı var...
Hatırlanabileceği gibi Putin-Medvedev ikilisi bu tarihte, 2036'ya dek sarkabilecek “dönüşümlü mutlak tek adam planlarını" açıklamıştı...
Putin, Medvedev'e 4 yıllığına devrettiği devlet başkanlığına martta dönerek 2024'e dek altışar yıldan bu makamda toplam 12 yıl kalacağını ilan etmişti...
2000-2008 arası zaten 8 yıl Rusya'yı devlet başkanı olarak yöneten Putin'in, Stalin gibi çeyrek asır boyunca dizginleri elinde tutarak emaneti 2024'ten 2036'ya dek işbaşında kalabilecek Medvedev'e devredeceği ortaya çıkmıştı.
Rusya'da yıllardır kıpırdamayan muhalefeti isyan eşiğine getiren dinamit böyle patladı.
Mezara dek Putin senaryosunun gündeme getirilmesi ve ardından bir de aralık ayındaki "hileli seçimlerin" ortaya çıkmasıyla, tepkisizliği düstur edinen muhalefetin korkusu çözüldü.
Ve seyir defteri
"İnternet'', bu dönemeçte etkili bir lokomotif oldu.
"Eski Rusya"nın temsilcisi Putin; internetteki silkinmeden zamanında haber alamamış, muhaliflerin uyanışına müdahalede bulunamamıştı.
Elektronik haberleşmeyle kendini ifade etme olanaklarını yakalamak fırsatı bulan "yeni Rusya", henüz rüşt ispatına girişecek kadar güçlü değil. Ama "eski Rusya" içinde, kendisine bir yer açılmasını talep edecek noktaya dek ilerledi.
"Doğu despotizmi" dendiğinde, insanın hemen aklına gelen ilk ülkelerden biri olan Rusya adına bu, az buz bir değişim değil.
Yanı başımızdaki en despot ülkeler dahi böyle etrafımızda ilginç kabuk kırılmalarına sahne olurken biz hiç esnemeyen, hiç değişmeyen, hatta giderek katılaşıp sertleşen bir baskı süreci yaşıyoruz.
Bu yazının başına otururken değerli okurum Dr. Orhun Sinanoğlu'ndan bir ileti aldım. Beni tekrar Rusya üzerinde düşünmeye yönelten Sinanoğlu'nun satırları, "Uluslararası alandaki kıyaslamalı yazılarınız adeta, hibrid demokrasiden kalkıp, totaliter rejime gidilen rotada, not düşülen seyir defteri gibi" diyerek başlıyor ve şöyle sürüyordu:
"Üç yıl öncesinde yazdığına (12-13 Eylül 2009) 'Erdoğan Putin'leşiyor mu?' yazılarınız; bugünlere geleceğimizi ortaya koyuyordu. O dönemde size; "Yazdıklarınıza harfiyen katılıyorum ama eksik yazmışsınız Başbakan Erdoğan Putin'den daha ileri gidecek çünkü Başbakan Erdoğan ataerkil bir aile/çevrede biat kültürü ile yetişmiş, Cumhuriyet değerlerine karşı bilenmiş mürşitlerin rahlei tedrisinden geçmiş olduğundan kadın eşitliğini yok saymayı, özel hayatı düzenlemeyi, kendisi gibi düşünmeyeni yola getirmeyi bir hak ve dini gereklilik olarak algılıyor. Bunlar da Putin'e göre fazlalıkları' diye yazdığımı hatırlıyorum. Belki, Erdoğan Putin'leşiyor mu yazınızı referans aklığınız bir başka yazı yazarsınız diye düşündüğümden bu mail'i size gönderiyorum!"
Evet geçmişten bugüne bu kara yolculuğun "seyir defterine" baktığımda gerçekten de Erdoğan'ın Putin'i solladığını görüyorum.
Ancak farkı belirleyen tayin edici tek neden kanımca, Putin ve Erdoğan'ın kültürel arka planlarından ibaret değil. Arada bir de sivil toplum farkı var.
Rusya'da Putin'e ayar vermeye çalışan bir sivil toplum kıpırdanışı belirdi. Biz henüz ne yazık ki böyle bir kıpırdanıştan söz edemiyoruz.
Yorum Gönder