İktidar partisini eleştiremeyen herkes Ana Muhalefet Partisi’ne veryansın ediyor..Bugüne kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “laik ve insanların dini-inancı hakkında kimsenin yorum yapamayacağı, din üzerinden siyaset de yapılmaması gereken, bugüne kadar da bu şekilde şahıslar hedef alınarak yapıldığı hiç görülmeyen” ülkemizde mezhebi ile ilgili olarak bile ele∫tirildi. Seçim ve referandum öncesinde bu konu ve “Türkmen”im dediği halde etnik kökeni yıpratma malzemesi yapıldı .
Bir yandan da “Biz kimsenin inancı ve etnik kökenini tartışmayız” diyenlerin bunu yapmasına “liberal” olduğunu iddia edenlerin dahi gıkı çıkmadı, bu nasıl demokrasi, nasıl laikliktir, ne yanlış bir propaganda yöntemidir demediler. CHP’nin bu ve diğer yıpratmalar karşısında hakkını arayamamasının bir nedeni TV kanallarının artık tamamen “tek sesli” olması ise diğer nedeni de “kendi içinde parti yönetimini yıpratma hedefini hiç bırakmayan ekip”tir.
BU EKİP TASFİYE EDİLMELİYDİ
Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın özel yaşamı konusundaki özensizliği de, genel başkanlıktan asla ayrılmama inadı da aslında CHP içinde konuşulan ve tepki yaratan konulardı, hiç de sır değildi. Oysa sonunda kamera olayı ortaya çıkınca ve Baykal genel başkanlığı bırakmak zorunda kalınca sanki “böylesine önemli bir görevde attığı her adıma dikkat etmesi gerekmez”miş gibi, “hırsızın hiç suçu yok da durup dururken komplo düzenlenmiş gibi”, bir başka ülkede olsa aynı sonuç ortaya çıkmazmış gibi bu olay bile “Kılıçdaroğlu aleyhine” kullanılmaya, o da bu olaya dahil edilmeye bile çalışıldı (gizli kamera kullanımına sonuna kadar karşıyım, son derece acımasız ve aşağılık bir eylem ama o ayrı bir tartışmadır).
Baykal, Sav ve halen parti içinde etkili olan ekipleri (ki aralarında kendi partisine karşı oy kullanan ve bu yönde çalışan isimler olduğunu yazmıştım) Kılıçdaroğlu’nu yıpratmak ve hatta “onun başarılı olduğu sonucu çıkmaması için” kendi partilerinin oyunun artmamasını istemekten, bunun için çaba göstermekten hiç vazgeçmediler.
Ben seçim öncesinde de yazmıştım, bu ekipten sadece Sav değil, tümü aday gösterilmemeli ve bu çekişmelere baştan engel olunmalıydı. Bakın bugüne kadar olay çıkaranlara, devamlı kurultaydan kurultaya koşulmasını fıştıklayanlara, bir grup toplayıp yönetime karşı kararlar açıklayanlara, bırakın illeri ilçe merkezlerinde bile sorun üstüne sorun çıkaranlara.. Hep aynı ekibin milletvekilleridir. Baykal için gözyaşı döken ve ona hizmet edenler ya da onun sözünden çıkmayan bazı Antalya milletvekilleridir.
CADI KAZANINA ÇEVİRDİLER
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun en önemli hatası bana göre Baykal ve Sav ekibini tümüyle tasfiye edecek cesareti göstermemiş olmasıdır. Bunu göğüsleyebilseydi partisi “sürekli kaynayan bir cadı kazanı”na dönmeyecek, kazanı kaynatanlar bir de üstüne ortaya çıkıp “yönetim başarısız” çığlıkları atamayacak, fırsatçılara da aynı çığlıkları attırmayacaktı. Mesele budur, eğer bu kurultayda da sorunu çözemezlerse, hele de kavga gürültü çıkarsa o ekip “kına”larını yakacaktır hiç şüphesiz!
*****
Meclis Başkanı Şükür’ü kıskanmış!
AKP milletvekili Hakan Şükür Meclis toplantılarına katılmıyor, buna gelen eleştirilere karşılık olarak “Bir burun ameliyatı geçirmiştim de, sonra rahatsızlandım da” gibi çocukça açıklamalar yapıyor (oysa burun ameliyatı geçirenler ertesi gün burunları sargılı olarak aynen yaşamlarına devam edebiliyorlar). Ama öte yanda özel bir TV kanalında spor yorumculuğu yapması ile ilgili haklı tepkilere de pek bozuluyor.
Son olarak yine komik denecek bir açıklama yapmış; “Ben milletimin önünde hiç çekinmeden bir anlaşmaya imza atmışım. Birileri gıpta ile bakmaları gereken olaya kıskançlıkla bakıyor”.. Konunun özeti de bu lafın içinde saklı; “milletin önünde, hiç çekinmeden..” Aslında Meclis’te olmak, toplantılara katılarak millete karşı görevini yapmak için milletvekili seçilmiş, bu görevi tam hakkıyla yapacağına yemin etmiş birinin kendi işini yapmadığı halde maaş alması, bunun yanında bir başka kazançlı işi ise aksatmadan yapması, “devam etmediği” milletvekilliğini bir dönem yaparak bile bu milletin cebinden ömür boyu maaşa bağlanacak ve sağlık hizmetleri vs’den bedava yararlanacak olması kabul edilemez bir durum.. Ve bu durumda o imzayı “hiç çekinmeden” değil, çok çekinerek, çok düşünerek ve utanarak atması gerekirdi.
İSTİFA ETMESİ ŞART!
Hakan Şükür’e özel izin verilmiş gibi bu işe devam etmesi bugüne kadar “seçilir seçilmez işlerinden ayrılan, büroları varsa kapatan”, işini bırakmamışsa manşetlerden eleştirilen diğer milletvekillerine hem haksızlık, hem de saygısızlık anlamına gelir. Bakmayın siz “sanki kusursuz işleyen bir parlamenter düzen var da bunu tartışıyoruz” diyenlere..Nedir yani, böyle düşünerek her konuda ve bir ülkenin en önemli kurumu konusunda bile kuralsızlıklara susulacak, herşey görmezden gelinecek, kişiye özel kurallar konmasına göz mü yumulacak?
Hakan Şükür’ün durumu ile ilgili olarak Meclis Başkanı Cemil Çiçek “Eğer bizde de diğer parlamentolarda olduğu gibi bir etik kurul olsaydı, Şükür bu işi yapamazdı” demişti, Şükür’ün açıklamasına göre Cemil Çiçek de “gıpta ile bakmak yerine kıskanıyor” olmalı (!) Hakan Şükür’ün artık bu konuda konuşacak ve eleştirenlere de saygısızlık edecek hali yoktur, eğer millete biraz saygısı varsa milletvekilliğini veya TV yorumculuğunu bırakmak zorundadır. Meclis Dingo’nun meclisi değilse tabii..
ETİK KURUL EKSİK KALMASIN
Ayrıca, istenen her kanunun “hukuka uygun değilse, hatta Anayasa’ya aykırıysa bile çıkarıldığı, yorulduğumuz yere han kurulan” bir ülkede TBMM’de “etik kurul” neden hemen kurulamıyor? Milletvekilliği gibi çok önemli konumlardaki insanlar için “etik” yasa kadar önemlidir, bin kez tekrarlanması mı lazım?
Yorum Gönder