Yarabbi Şükür - Özgen Acar

AKP Milletvekili Hakan Şükür'ün bir TV kanalının spor programında yorumculuğu, TBMM'yi karıştırdı, 6 Ocak ta basınımızın başköşesine oturdu. „ Tartışmaların odağını milletin vekilinin ek iş yapmasının 'ahlakı' olup olmadığı oluşturdu. Ünlü futbolcu Şükür, bunda 'ahlak dışı bir durum gülmediğini söyledi. 'Ahlak polisince' basılmadığı için Şükür'ün dediği doğruydu!
Aynı gün, AKP milletvekili, anayasa profesörü Burhan Kuzudan 'Vekillikle bağdaşmayan iş yapmak milletvekilliğini düşürür" tepkisi geldi. Dinsel dünyanın da adama Şükür, Başbakandan icazete olduğundan dem vurarak “vicdanım rahat” olduğunu söyledi .
CHP'lilerTBMM Başkanlığı'na başvurdu. Basın, ofsayta düşen Şükür'ü şut yağmuruna tutmaya, yorumculuktan para almasa bile, bunun yasalara aykırılığını yazmaya başladı.
Dini bütün Müslüman Şükür, TBMM'deki açık oylamaların ve komisyon toplantılarının yüzde 75 'ine katılmamıştı. Hiç soru önergesi vermemişti. 11 bin liralık milletvekilliği aylığı yetmemiş olacak ki yorumculuktan 150-200 bin lira -gibi bir para almaktaydı .
Başbakan Yardımcısı, AKP Manisa Milletvekili Bülent Anne 18 Şubatta, "Ben olsaydım Hakan gibi yapmazdım!" uyarısında bulundu .
20 Şubat'ta Tunceli Pülümür İlçesi Kırkmeşe Köyü Muhtarı Hıdır Eren, 380 liralık aylığından ayırdığı 70 lirayı "gözü doysun" diye gönderdiği Şükür hakkında "Allah'tan soyadı ‘Şükür’ bir de soyadı 'Şükür’ olmasaydı kim bilir ne olurdu diye sordu.
22 Şubat'ta TBMM Başkanı AKP'li Cemil Çiçek'in yeni açıklaması "Ahlakı
değil, TBMM'den ne yazılı ne da sözlü izin aldı" biçiminde oldu. Şükür'ün yanıtı ise şöyleydi "Beyefendi uygun gördüğüne göre yanlış bir şey yok!" Çünkü "Beyefendi" TBMM'nin de üstündeydi!
23 Şubat'ta kendisini eleştiren CHP'li Muharrem İnce'yi "Konuşma, dava açarım!" diye tehdit etti. İnce "Vız gelir tırıs gider. Meclis'e gel de yanıt ver!" sözleriyle meydan okudu. Şükür, TBMM'nin meydanı olan kürsüye bu nedenle bile olsa çıkamadı!
25 Şubat'ta Hürriyet'te Yılmaz Özdil, Şükür'ün TBMM'de "sıfır" etkinliği ile alay etti. 26 Şubat,ta Sözcüde Emin Çölaşan bu konuya 3. kez yer vererek "Meclis çatısı altında Türk milletini çok iyi temsil ediyor. Milletin vekili kimliği ile kendi parasal çıkarlarının değil, ülke çıkarlarının peşinde koşturuyor!" sözleri ile dalgasını geçti.
Şükür ilk ve son kez çıktığı TBMM'de "(...) toplumun huzuru ve refahı (için) büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim" demişti.
Muhtarın bile sadaka gönderme gereğini duyduğu Şükür'ün, "toplumun gönencini sağlamaya" önce kendinden başladığı anlaşılıyor. Yağmur yağdı çok şükür, gibilerden yaşamını sürdüren hazrete Akdeniz Üniversitesi'nde mi olur, Hacettepe Üniversitesi'nde mi olur, yakında bir yüz nakli ameliyatı yapıldığını duyarsak hiç şaşırmayalım.

Haklı Bir Ödül!

"Vehbi Koç Vakfı'nın" bu yılki ödülü, yüzde yüz doğru kişiye vermesini kutluyorum. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden (SBF) değerli hocam Prof. Dr. Nermin Abadan Unat (91) ödüle layık görüldü.
Nermin Hanım, 14 yaşında hiç Türkçe bilmeden başvurduğu Budapeşte'deki Türk Elçiliğinin verdiği geçici pasaportla İstanbul'a geldikten sonra İzmir Kız Lisesi'nde "parasız yatılı öğrenci" olarak okudu.
Ulus gazetesinde çalıştıktan sonra bursla ABD'ye gitti. İstanbul Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu, Ankara Hukuk'ta doktora yaptı.
1953te SBF'ye asistan oldu.
Türkiye'nin ilk siyaset bilimcisi olarak derslerime girdiğinde doçentti.
Türkçeye "kamuoyu" ve "halkla ilişkiler" sözcüklerini kazandırmakla kalmadı, Türkiye'de ilk "kamuoyu araştırmasını" düzenlediğinde öğrencisi olarak ben de görev yaptım. 1959?da SBF'nin 100. kuruluş yıldönümü etkinliklerini düzenlemede büyük başarı sağladı.
Kontenjan senatörlüğü, Avrupa Konseyi üyeliği yaptı. Öğrencilerini Avrupa mayasını Atatürk hamuru ile yoğurarak yetiştirdi. Değerli hocam, iyi ki varsınız...

Müzelerin Tezgâhı...

Cuma günü, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın işlediği "anayasa suçunu" okurlarımızın
bilgisine sunmuş, bu sorunu sürdüreceğimizi yazmıştık. Resmi Gazete'de 19 Ocak'ta Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca yayımlanan yönetmelik, Anadolu'nun tarihsel, kültürel, dinsel mirasının "peşkeş çekilmesinin" yolunu açmıştı!
Bir hanım okurumuz Bodrum'da bir toplantıya katılmıştı. ' Konuşmacılardan biri Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünde Genel Müdür Yardımcısı imiş...
Konuşma sonrasında okurum da "Eski eser 'satışına' izin veren bu yönetmeliğin anayasaya aykırılığına ilişkin basındaki yazılan değerlendirmesini" istemiş. "Yetkili" diyemeyeceğim bu "görevlinin" yanıtı, "Gazetelerin yanıltıcı, yanlış haberleri bunlar, doğru değil..." olmuş.
Bu görevliye 24 Şubat tarihli yazımızla, anayasanın 63.maddesini ve özellikle Nev York'ta "Karun Hazinesi" ile Boston'da "Elmalı Definesi" davalarında milyonlarca dolarlara mal olan uluslararası, bilirkişi raporlarıı okumasını öneririm. Eminim, bu raporlardan bile haberi yoktur!
***
Bu "satış kararının" Türkiye'den kaçak mal alan ülkelerde bazı çevrelerin zil çalıp göbek atmasına yol açtığına ilişkin bir haberi, bir başka hanım okurum Almanya'daki kızından şöyle aktardı:
"(...) Kızım Almanya 'nın Ruhr bölgesinde Essen'de okumakta. Son görüşmemizde 'Kültür Radyo' adlı ciddi bir kanalın her yayınında şu haberi yinelediğini söyledi: 'Türk Hükümeti, ' müzelerin depolarındaki eserleri satışa çıkarıyor' (...)"
Basınımızda pek dikkati çekmeyen yönetmeliğin bir Alman radyosunda başköşeye oturması neyin işareti? Bu konuyu sürdüreceğim.
--------------
Düzeltme:
21 Şubat Salı günü bu köşede İstanbul'da 2020 Olimpiyat Oyunları hakkında "Kişi başına 35 bin dolarlık ulusal gelire sahip İtalya çekilirken, 13 bin dolarlık gelirle bu adaylığa başvurmak 'ayranı yok içmeye tahterevalliyle gider... ‘ olmuyor mu?" demiştik.
Dikkatli okurum emekli öğretmen Nejat Akin, haklı olarak "tahterevalli" sözcüğünün "tahtırevan" olması gerektiğini anımsattı. Doğrudur. "Tahterevalli" ise parklarda çocukların iki ucuna oturup birbirlerini aşağı yukarı kaldırdıkları bir araçtır...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget