Kaygıya Son! - Cüneyt Arcayürek

Kimin söylediğine değil, kimin adına konuştuğuna bak diyenleri haklı çıkaracak söylemler, açıklamar izleniyor.
Üstelik pek çoğu yaşanan olaylara örtüşmüyor. Örneğin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı koruma adı altında Başbakan RTE'nin terör örgütüyle pazarlıklarını soruşturmadan, yargıdan kurtarmanın temel amacı olan yasayı savunan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, muhalefete yanıt verirken; "Bu ülkenin Başbakan'ını terör örgütü ağzıyla suçluyorsunuz" diyor .
Bay Başbakan Yardımcısı; bu ülkenin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u savcılar tarafından, üstelik uydurma, mizah ustalarına malzeme olacak nitelikteki delillerle terörist diye damgalayan açıklamalara, savcılara toz konmasın diye göz yummuyor musunuz?
KCK soruşturmasını derinleştirmek, gerçeklere ulaşabilmek için MİT Müsteşarı Fidan'la eski müsteşarı, ifadesini almak için savcılığa davet eden Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya hakkında Adalet Bakanı'nız soruşturma izni çıkarmadı mı?
Suçu neymiş savcının? Soruşturmanın gizliliği ilkesine karşın kimi belgeleri sızdırmak!
Adalet Bakanı'nın başkanı olduğu HSYK'nin bu duyarlığı insanın gözlerini yaşartıyor.
***
İnsaf yahu! 2007-8'den beri başta Ergenekon, hemen bütün önemli davaların soruşturması devam ederken gizliliği hiçe sayan polis ve savcılıktan sızdırılan belgelerle yargısız infazlar
gerçekleştirilmedi mi?
Pek çok şüphelinin ifadeleri savcılıktaki soruşturma sırasında yandaş, yalaka medyada yayımlanarak mahkemelerin suçlu bulmadığı pek çok kişi suçlu.ilan edilmedi mi?
O günlerde gizliliği hiçe sayarak kimi belgelerin sızmasına göz yuman AKP iktidarı ve bu
hükümetin Adalet Bakanlığı'ydı.
Bu örnek bile iktidarın ikiyüzlülüğünü kanıtlamaya yeter!
Evet ama, burası Türkiye. Olmazların gerçekleştiği ülke, diyeceksiniz...
Şu gelinen noktaya bakın: Son günlerde Başbakan ın MİT Müsteşarı'nı korumayı öngördüğü iddia edilen yasanın aslında RTE'yi yargıdan, soruşturmadan kurtarmak için çıkarıldığına değinen -gazete ve TV'lerde- tek bir habere, yoruma rastlıyor musunuz?
Medya iktidarla ağız birliği içinde, RTE'yi sorumluluğun dışına taşıdı.
İktidar sözcülerinin ve medyanın RTE'yi koruyan tutumuyla, sorun yalnız MİT Müsteşarı, çalışanlar eksenine oturtuldu.
Böylece kamuoyu uyutuldu.
RTE'yi bir gün Yüce Divan'da sanık iskemlesine oturtacak, örgüte "ödünler veren" pazarlık emri unutturuldu.
***
Gerçekler rayından çıktı. Olayların içinde Gülen cemaatinin parmağı olduğu irdelemelerine karşı savlar Üretilmeye başlandı.
Örneğin cemaat yakınlığı nedeniyle yazdıklarına ayrı bir önem verilen Gülen borazanı Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, MİT Müsteşarı'nı ifadeye çağıran savcı Sarıkaya'ya belgeleri İsrail Gizli Servisi Mossad'ın vermiş olabileceğini söylüyor ve "Mossad, CIA gibi teşkilatlar devlet kurumlarımıza sızabilir mi? Kesinlikle sızabilir" diyor.
Bu olasılıktan yola çıkarak, rahatlıkla; "Bay Gülerce, cemaatiniz de devlet kurumlarımıza rahatlıkla sızabilir, hatta sızdı" diyebiliriz.
Üstelik cemaat sızma konusunda Mossad ve ClA'ya göre daha rahat!
Yazar çizer cemaate dokununca yanıyor; partiler ise oy, oy diyerek cemaatin varlığı üzerinde tartışmaya girişmeye yanaşmıyorlar.
Gizli kapaklı ama devlet içinde dilediği gibi at koşturan, dilediği kurumlara da değil, hükümet dahil, hemen bütün kurumlara sızma özgürlüğü olan cemaate "dokunamıyorlar, dokunmak istemiyorlar".
AKP sözcüsü, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik (Radikal'de), "yüzde 50 oy almalarında cemaatlerin önemli payı" olduğunu söylüyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da (NTV'de), "Cemaate bakışınız nedir?" sorusuna verdiği yanıtta; "Biz kişilerle, unvanlarla ilgili değiliz. Şu cemaattir şu MİT'tir şu savcıdır diye bakmıyoruz" dediğine göre...
...Ülkenin iki büyük partisi arasında cemaatle ilgili anlayış birlikteliği tamam!
Öyleyse? Cemaat devlet kurumlarına sızdı diye kaygılanmaya ne gerek var?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget