Oslo Soruları - Işık Kansu

Oslo Soruları

Kişiye özel kurtarılma yapılırken başkent Kulislerinde dolaşan kimi sorulara yanıt aranıyor mu, çok merak ediyoruz, örneğin, şu sorulara:
- Ocak ayında Diyarbakır'da yapılan aramalarda, daha sonra MİT Müsteşarlığı'na getirilecek olan Hakan Fidanın Başbakan'ın özel temsilcisi olarak katıldığı ve PKK'li yöneticiler ile sürdürülen Oslo'daki pazarlık toplantısına ilişkin 12 ses kaydı ele geçirilmiş midir?
- Ses kayıtlarına göre, PKK ile Türkiye'nin Güneydoğusu'nda özerk bir devlet kurulması da dahil anayasa pazarlıklarının bile yapıldığı bu toplantıya, Amerikan haberalma teşkilatı olan ClA'dan üç ajan, arabulucuk ya da hakemlik yapmış mıdır?
- PKK ile Oslo'da aynı masaya oturulmasında ve pazarlıklar yapılmasında; ABD ve AB gibi uluslararası güçlerin bir dayatması olmuş mudur? AKP iktidarı, burada bile bile teslimiyetçi bir tavır içine girmiş midir?
- KCK soruşturması kapsamında gözaltına alınanlardan bir kısmı, "2077 Temmuz ayındaki özerklik ilanının İmralı ile görüşen ve PKK ile pazarlık yapan MİT heyetinin bilgisiyle gerçekleştiği" yönünde ifade vermiş midir ?
- Her ne kadar Oslo görüşmesinde bir protokol imzalanmadığı ileri sürülse de, ayrımcı şiddet örgütünün başındaki, kendisiyle görüşenlere "Benimle görüşenler devlet adına görüştü ve protokolleri devlet adına onayladılar, imzaladılar" demiş midir?
- 2011 yılı içinde PKK ile bir toplantı daha yapılmış mıdır? Bu toplantıda, KCK adı altında gerçekleşen operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılması, sürecin yumuşatılması, silahların susması gibi kimi konular görüşülmüş müdür?

Kupür

CHP'li Ali Rıza Öztürk, TBMM kürsüsünden bir kupür gösteriyor:
"Bu kupürde 'Herkes yaptığının hesabını verecek' diyor Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Ne zaman diyor? İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri kuvvet komutanları hakkında tutuklama karan verdiği zaman söylüyor. Ve Sayın Başbakan Yardımcısı o tarihte; Türkiye'de her şeyin ortaya döküleceğini ve herkesin yaptığı her şeyin hesabını vereceğini belirterek 'Ben dahil böyle olursak gerçek hukuk devleti oluruz. Türkiye bunu gördüğü için kendini mutlu saymalı. Bunlar kutlu doğum sancılarıdır, bunlar iyi şeylerdir.
Türkiye hukuk devleti olma yolunda ilerleyecekse bir şeylerin hesabının sorulması gerekir' diyor. Ama savcının, MİT Müsteşarı ve iki MİT Müsteşar Yardımcısı'nı sadece ifade almaya çağırması karşısında, düne kadar 'Yargı işine bakıyor, demokratik yargı süreci işliyor' diyenler şimdi 'savcının ifade almak istediği kişiyi Savcının elinden nasıl kurtarabiliriz?' diyorlar, savcı hakkında soruşturma açıyorlar. O da yetmiyor, bir kanun getiriyorlar, çeteleşme kanunu!"
Anlaşılmayacak bir şey yok ortada:
Kutlu doğumdan, mutlu serpilme aşamasına geçiyoruz

Yeni Neslimiz

Medarı iftiharımız,sorgusuz sualsiz tek yetkilimiz,Ortadoğu,nun incisi,ülkemizin tacı,bir tanemiz,nurdanemiz, Başbakanımız, yeni yetişen neslimiz ile gurur duyuyor olmalı.

Lemanser Öğretmenin Mektubu

Köy Enstitülü öğretmen Lemanser Sükan'dan mektup aldık. "Ben asla formatlı olamam Başbakan!" diyor Lemanser öğretmenimiz:
"Çünkü kendi giysilerimi kendim diktim.Yiyeceğim salçayı, turşuyu, tarhanayı kendim yaptım. Dünya gençliğinin okuduğu cilt cilt klasikleri okudum. Anlamadığım yerleri formatsız öğretmenlerimle tartıştım. Hiç kimsenin önünde diz çökmedim. Hiç kimsenin öğrettiklerini papağan gibi ezberleyip kafa sallamadım. Her okuduğumu, her duyduğumu neden, niçin, nasıl diye sorguladım. Aklıma ve mantığıma uymayanlara asla inanmadım.
Ben Köy Enstitülüyüm; bundan onur duymaktayım. Formatsız öğretmenlerim bana önce vatanımı, ulusumu, Cumhuriyetimi, devrimlerimi ve büyük önder Atatürkümü sevmeyi öğrettiler. Nankörlüğü, karalamayı, çamur atmayı, hiç bilmem. Çünkü öğretmediler, insanı, doğayı ve çocuktan sevmeyi öğrettiler. İyi öğretmen olmayı, Cumhuriyetin öğretmeni olmayı öğrettiler. Ben de bir Cumhuriyet öğretmeni olarak Öfkemin köyünde, kasabasında, kentinde, doğusunda, batısında seve seve çalıştım; çalışmaktan onur duydum.
Ben asla formatlı değilim Başbakan. Eğer formatlı olsaydım işimi bilir, küpümü doldurur, köşeyi dönerdim. Bugün çocuklarımın havuzlu villaları, denizlerde gemicikleri, özel hastaneleri olurdu. 77 yaşındayım. Hâlâkendi işimi kendim yaparım. Çünkü bize Köy Enstitülerinde insanları kullanmayı değil, ülkeye, ulusa hizmet etmeyi öğrettiler.
Ben Köy Enstitülü olmaktan, Atatürk, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve bana emek veren öğretmenlerimin yaktıktan aydınlanma meşalesini taşımaktan onur duyuyorum. Bu meşaleyi emperyalist uşaklarına söndürtmeyip onu taşımaya devam edeceğim. Yeni kuşaklara teslim etmeden ölmeyeceğim!"
Lemanser öğretmenin yaşadığı bir toprakta aydınlanma ışığı söner mi hiç?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget