Kamer Genç, CHP’nin içinde bir
yıldız. Partisinin grubu adına konuşturulmazsa da, o iç tüzüğü çok iyi bilmenin
avantajlarını kullanıyor, partisinin ve Tunceli’nin sesini, yolsuzluk
iddialarını her fırsatta dile getiriyor. TBMM’de yaşanan olayın asıl nedeni de,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın binası için AKP’li iş adamına verilen
yüksek kira bedeline dayanıyor.
Kamer Genç 72
yaşında. TBMM’nin en çalışkan, üretken milletvekili. AKP’liler ve partisindeki
bazı kıskanç milletvekilleri dışında herkesin sevdiği bir isim. Bağımsız
milletvekili olduğu dönemde de “tek başına muhalefet” nitelemesi yapılıyordu.
Tarihi gerçeği vurguladım
Kamer Genç, dün 1 Mayıs kutlaması için Tandoğan Meydanına gitmeden
önce evinin bahçesinde konuştuk. İşte, Kamer Genç’in anlattıkları:
“18 Mart Deniz Zaferi bakanlık tarafından bastırılan
derginin önsözüne Bakan Fatma Şahin’in ‘Çanakkale zaferini kıymetli komutanlar
kazandı’ diye yazmış. Atatürk’ten hiç söz etmiyordu. Bu benim zoruma gittim.
TBMM’de özürlülerle ilgili yasa tasarısı görüşülürken, bakana iki soru
yönelttim. Birinci olarak, kira ile oturulan bakanlık binasının hangi holdingden
kaç liraya kiraladığını sordum. İkinci olarak da Çanakkale Zaferinin Başkomutanı
Mustafa Kemal Atatürk’tür, neden onun ismini yazınızda belirtmiyorsunuz?
dedim.
Arkasından da Mustafa Kemal bu memleketi
düşmandan kurtarmasaydı, acaba siz hangi ülkenin vatandaşı olurdunuz? Gaziantep
o dönem Fransız işgali altındaydı. Ayrıca, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet,
kadınlara bu hakları vermeseydi siz de bakan olamayacak, bu makamda
oturamayacaktınız. Osmanlı dönemindeki gibi bir erkeğin kaçıncı eşi olurdunuz.
Burada hedefim Fatma Hanım değildi. Bir tarihi gerçeği vurguladım. Bunun neresi
hakaret?
Fatma hanım gerçeği söylemedi
Bakan Fatma Şahin, sorularıma cevap verirken, binanın
kirasını açıklamamak için sözlerimde sanki hakaret varmış gibi bir ortam
yaratmaya çalıştı. AKP grubunu tahrik edip TBMM’yi karıştırdı. Oturum arasında
da AKP’li kadın milletvekilleriyle bir odaya geçip ağladığını öğrendim. Bu durum
diğer milletvekillerini bana karşı tahrik etti. Bu sırada ben de oturumun
açılmasını ve cevap verilmesini bekliyordum. Ancak, oturum bir türlü açılmayınca
45-50 dakika bekledikten sonra TBMM’den ayrıldım. Yani, kaçtığım ve korktuğum
iddiası külliyen yalandır . Hiç kimseye de benim adıma özür dilemesi konusunda
bir telkinim olmadı. Çünkü özür dileyecek bir durum da söz konusu değildi.
Linç edilme talimatıdır
Olayın özü buyken, TBMM Başkanı benim hakaret ettiğimi gerekçe
gösterip cezalandırılmam için CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yazı
gönderiyor. Tayyip Erdoğan da, partisinin grup toplantısında benim için ‘adam ve
milletvekili olarak hitap etmeyeceğini’ belirtip ‘bir müsvedde, edepsiz’ diye
söz etti. Bu sözleri beni AKP grubuna linç ettirmek için bir talimattır.
TBMM açılınca, Fatma Şahin’in benim için ‘kaçtı, korktu,
meclise gelmiyor’ sözlerine cevap vermek hem de Fatma Şahin için söylediklerimde
bir hakaret olmadığını belirtmek üzere 2 dakikalık söz verildi. Daha kürsüye
gider gitmez AKP’liler kürsüye saldırıp konuşmamı engellediler. TBMM
Başkanvekili Meral Akşener de zorunlu olarak oturuma ara verdi.
Bunun karşılığı cinayettir
Oturum yeniden
açıldığında yine söz aldım, olaylara açıklık getirmeye çalışırken, AKP’liler
yine hücum etti. Bu arada Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, geçen dönem bağımsız
milletvekili olduğum dönemde de 50 kişiyle üzerime saldırmıştı. Bu kez aynı
saldırıda bulundu. Benim namusuma, anama, bütün kutsal değerlerime küfretti.
Bunlar tutanaklar da da yer aldı.
Bizim
geleneklerimize bu küfürlerin karşılığı cinayettir. Hala şok içindeyim. Bana
yapılanlar hakaretlerden sonra nasıl bir yol izleyeceğime karar vermedim. Tayyip
Erdoğan, o gün TBMM’de yoktu. O tutanaklardaki küfürleri okusun.
O küfürler Tayyip’e edilse
Bu
küfürler Tayyip Erdoğan’a yapılsaydı acaba nasıl hareket edecekti. Bunu
açıklamak zorundadır. Aksi takdirde, kendisi de bunları tasvip ediyor ve bu
küfürleri yağdıran milletvekilinin arkasında duruyor demektir.
Zeyid Aslan’a oy veren Tokat halkına da sesleniyorum: Bu
milletvekilinin ettiği küfürleri size birisi yapmış olsaydı tavrınız ne
olacaktı? Siz de, küfürbaz milletvekiline karşı tavrınızı alın.
Bu küfürlere rağmen ne TBMM başkanvekili ne de herhangi bir parti
grubu bu küfürbaz milletvekilini genel kurulda kınayan beyanda bulunmadılar. Bu
da utanılacak bir durumdur. Suçum olmadığı halde benim hakkında genel başkanıma
mektup yazan TBMM Başkanı, AKP’li milletvekillerinin küfürleri karşısında ise
sesiz kalıyor. Bu meclis başkanına yakışan bir tavır mıdır?
Yatılı okullarında okudum
Bu saldırılar
beni yıldırmadığı gibi çalışma şevkimi daha da artırıyor. Çünkü AKP ile ülke
tümüyle çökertiliyor, rejim değiştiriliyor, bayrağımız ortadan kaldırılıyor,
Atatürk kurum ve ilkeleriyle siliniyor. Ülke parçalanmaya gidiyor.
Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet sayesinde kurulan
Devletin yatılı okullarında okuyarak bu makamlara gelen bir kişi olarak
Devletimize ve milletimize karşı minnet ve şükran borcumun bir gereği olarak
mücadelemi hayatım pahasına da olsa sonuna kadar sürdüreceğim. Beni, bu tür
tehditler, küfürler, kaba kuvvet yıldıramaz. Eğer, yılmış olsam bu kadar kendimi
yormam. Ülkeme hizmet aşkıyla doluyum ve bağlıyım.”
SÖZCÜ
Yorum Gönder