Suriye,
geçmişte Türkiye’ye büyük acılar yaşattı. Bölücü terör
örgütüne, bu örgütün başı Abdullah Öcalan’a tam 18 yıl
kol-kanat gerdi. Ankara ve Şam’da yapılan Güvenlik ve
İşbirliği Toplantıları’nda, Türk tarafı Öcalan’ın
yakalanıp iadesini isterken, Suriye makamları ise
“Ülkemizde Abdullah Öcalan diye birisi bulunmamaktadır. Bu
kişinin bulunduğunu belirttiğiniz adreslere bakılacak
ve bir sonraki toplantıda tarafınıza bilgi verilecek”
deniliyordu. Verilen cevap da hep “böyle birisi
bulunmamaktadır” oluyordu.
Gerilimli yıllar 1998’de
Adana’da yapılan toplantıdan sonra değişmeye başladı.
Öcalan ülkeden çıkarıldı. Beşar Esad döneminde de vizelerin
kaldırılması, ortak bakanlar kurulu toplantıları,
Başbakan Erdoğan’la birlikte tatil yapmaları ilişkileri
daha ileriye taşıdı. ABD’nin Suriye’ye karşı tavrının
değişmesinden sonra Türkiye’nin de değişti. Esad’dan
kaçanlar Türkiye’ye sığındı.
Gireni-çıkanı belli değil
Türkiye,
dar durumda, zor durumda olana geçmişte de kapılarını
açmıştı. 600 bin Iraklı aylarca ülkemizde barındırılmıştı.
Gelenlerin kimlikleri, barındıkları kamplar belliydi.
Ancak Suriye’den gelenler için bunlar söylenemez. Kamplarda
barınanlardan da fazla denetimsiz Suriyeli bulunuyor.
Silahlarıyla, sahte plakalı otomobilleriyle
dolaşıyorlar. İş yeri açıyorlar, kaçakçılık yapıyorlar,
ülkemizde bomba imal edip sınır ötesine gönderiyorlar.
Suriye’den
gelen sığınmacılar ya da ülkemizde kaçak olarak
yaşayanlar, sanki bu ülkenin sahipleriymiş gibi hareket
ediyor. Ne yasa dinliyor, ne kural… Her fırsatta
vatandaşımıza saldırıyor, olay çıkarıyor. Onlara kucak
açan Hataylılar, şimdi denetimsizliğin getirdiği
olumsuzluklar yüzünden Suriyelilerle karşı karşıya
geliyor.
Sınırlarımız için “kevgire dönmüş” deyimi
sıkça kullanılıyor. Asi Nehri üzerinden her türlü kaçakçılık
yapılıyor. Kaçakçılık o kadar yaygın ki, mazotun litresi
1.5 liraya inmiş durumda… Uluslararası nakliyat çökmüş.
Gireni-çıkanı belli olmayan ülkede birilerinin bomba
yüklü araçları patlatması da beklenmeli. Böyle ortamda
bombaların ne zaman nerede patlayacağı belli olmaz.
Yasaklarsanız böyle de olur
Halk
arasında söylentiler alabildiğine yaygın… Şimdi de,
mahkeme kararıyla yayın yasağı getirildi. Şeffaf olmak
gerekiyor. Eğer siz yayın yasakları koyarsanız halkın
gerçeği öğrenmesini önlemiş olur, gerçek dışı ya da
abartılı iddiaların önüne geçemezsiniz.
Dün, benzer
olaylara tanık olduk. Reyhan-lı’da ölü sayısının aslında 50
değil 177 olduğu iddiaları ortaya atıldı. Söyleyelim tabii
ki bu iddia gerçek değil. Ancak, ölü sayısının 177 olduğunun
açıklanmaması için yayın yasağının getirildiğini öne
sürenler de vardı. Başbakan, benzer yasakların batı
ülkelerinde de olduğunu ifade ediyor. Her alanda Batı
ülkelerini örnek almadığımıza göre, olumsuz örneği de
almak zorunda hiç değiliz.
Ölenlerin sayısı 177’ye de
çıkabilirdi. Örneğin, patlama sonucu çöken binada
dershane bulunuyordu. Patlamadan yarım saat önce
kursiyerler ayrılmıştı. Eylem gününün cumartesi olması da
kayıpların daha fazla olmasını önledi.
Reyhanlı’da
yapılan değerlendirmeye göre Türkiye’de kanlı eylem
yaptırmak, kendi canıyla uğraşan Esad’ın işine gelmez.
Yörede casuslar, Suriye rejimine karşı savaşanlar, El
Kaide, Müslüman Kardeşler militanları kol geziyor. Hafız
Esad döneminde hemen her örgütün Suriye ile bağlantısı
bulunuyordu. O bağlantıların hemen koparılması da mümkün
olmadığına göre, bu örgütlerden birisi de “destek amaçlı”
ya da “aldıkları görevi yerine getirme” amaçlı olarak da
böyle bir eylemi gerçekleştirebilir.
Hatay halkı huzur istiyor
Suriye’nin
Türkiye sınırındaki yerleşim yerleri Esad’ın değil,
muhaliflerin denetimi altında… Bomba yüklü araçların
Suriye’den getirildiği iddia edildiğine göre,
muhaliflerin denetiminden geçirildikten sonra ülkemize
sokulmuştur. Peki, devletimiz madem önceden bomba yüklü
araçlar geleceğini öğreniyor da, bombalı eylemleri niçin
önleyemiyor?
Hatay “barış şehri” unvanını en çok hak
eden bir ilimizdir. Caminin, sinagogun, kilisenin yan yana
olması, insanların barış, kardeşlik, saygı içinde
yaşamaları hep örnek gösterilir. Hataylılar, sığınmacı
Suriyelilere kucak açmıştı. Ekmeklerini onlarla
paylaştı. O yüzden, gerginlik yaşanıyorsa bu
Hataylılar’dan değil Suriyeliler’den kaynaklanıyor.
Hatay
halkı huzur arıyor. İşte huzuru bozulduğu için ilçesini
terk edenlerin sayısı da az değil. Başbakan Erdoğan,
sığınmacılardan kaynaklanan sorun olmadığını öne sürmüş
olsa da, yörede inceleme yapan CHP milletvekillerine
olayların sorumlusu olarak hep Suriyeli sığınmacılar
gösterildi.
Suriye’de yaşanan olayları Hatay’a
taşımak isteyenler olduğunu unutmayalım. Bunun için mezhep
öne çıkarılıyor. Tehlikeli oyunlara karşı aman dikkat…
Yorum Gönder