Önce emekli albay, avukat Levent Göktaş tutuklandı.
Vücudunun yarısını Güneydoğu’da bırakan Gazi Üsteğmen, avukat Serdar
Öztürk silah arkadaşı ve meslektaşının davasını üstlendi. Göktaş’tan 5
ay sonra Öztürk de “Ergenekon terör örgütüne” üye olduğu iddiasıyla tutuklandı. Tamı tamına 4 yıldır Silivri’de.
Serdar
Öztürk Cuma günü son savunmasını yaptı. Anlattıkları baştan sona çok
önemliydi. Ama savunması yazılı olmadığından kelime kelime aktarma
imkânım yok. Neyse ki, hepsini toparlayıp, birkaç gün içinde
ulaştıracak. 2 saatlik savunmasını yetişebildiğim kadar not almaya
çalıştım. Epey eksiğim olsa da en önemli bölümlerini daha fazla
gecikmemek için paylaşmak istiyorum.
Öztürk
savunmasına, Gazeteci ve AKP Milletvekili Şamil Tayyar hakkında suç
duyurusunda bulunduğunu belirterek başladı. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın, Şamil Tayyar’ın eleştiri hakkını kullandığı, bazen bu
eleştirilerin sert olabileceği kanaatine varıp, takipsizlik kararı
verdiğini kaydeden Öztürk, “Güzel bir karar vermiş. Şimdi ben de bize bu komploları düzenleyenlere karşı sert eleştiri hakkını kullanacağım” dedi.
-Nusret Demiral’ın Koruması Cemaatçi Bir Polis-
Öztürk, “Gizli Tanık İsmet”in
verdiği ifadeye değindi önce. Gizli tanık, askerden kaçıp, Dev-Sol'a,
oradan DHKP-C’ye katılan Muzaffer Mehmetçiler isimli birisinin halen
Ergenekon adına Avrupa'da Dev-Sol'u yönettiğini iddia etmişti. Öztürk,
bu olayın detaylarını anlatırken, şu ilginç iddiayı gündeme getirdi:
“Türk Silahlı Kuvvetleri hainleri
asla sevmez ve affetmez. Ama o şahsı 1994’te PKK öldürdü. Devletin
kayıtlarında vardır. Bu şahsın abisi polistir, cemaatçidir ve eski DGM
Savcısı Nusret Demiral’ın korumasıdır...”
-Şüpheli Komutan Altay Tokat’tır-
Öztürk, TSK ve Türkiye’ye bu komployu kuranları isim isim açıklarken de müthiş iddialarda bulundu. İşte Öztürk’ün o sözleri:
-Mütalaanın
altında Cumhuriyet Savcılarının imzası olabilir, ama onların yazmadığı
kanaatindeyim. Kimler yazmış olabilir? Fikir vermesi için hakkında suç
duyurusunda bulunduğum, her biri ayrı yerde olan bazı polislerin değişik
tarihlerde alınan ifadelerinden örnek vermek istiyorum. 5 ayrı
savcılık, ayrı il ve ilçeler, ama hepsinin ifadesi aynı. Dahası tamı
tamına mütalaadaki ifadelerin aynısı.
-Oğlumun kız arkadaşıyla yaptığı telefon görüşmelerini kaydetmişler ya!.. Bunun terörle mücadeleyle ne alakası var Allahaşkına?
-Poyrazköy’e patlayıcıları koyan polislerin ismi Beykoz savcılığında var...
-Soruşturmanın
içinde Amerikalıların olduğunu öğrendik. Sonra da gözlerimizle gördük.
Bir yerde ABD’liler varsa, orada cinayet, örtülü operasyon, kirli işler
vardır. Bunu 12 Eylül’de gördük. Güneydoğu’da PKK’ya malzeme atarlarken
gördük. ABD’lileri görünce kırmızı görmüş boğa gibi oluyorsun.
-Müvekkilim
Levent Göktaş’ı çağırıp, “Bir asker ismi ver, birkaç olay anlat git”
diyorlar. Böyle bir soruşturma yöntemi olur mu?
-TSK’yı
hedef alan bir operasyon olduğunu farkettik.Tipik bir askeri casusluktu
bu. Dönüp Genelkurmay’a, “Hedef TSK. Durum, savaş hali kadar ciddi”
diye dilekçe yazdık.
-Cemaatteki polislerin ABD’ adına casusluk yaptığının ortaya çıkartılmasının neresi suç?
-ABD
Kongresi’ne, bu işleri yapan ABD istihbaratçılarının ismini verip,
“Yasal işlem yapın, yoksa Türk Milleti gereğini yapacaktır” dedim.
-Genelkurmay’dan
o belgelerin çalınması organisazyonunu yaptığı ve Emnuiyet'e teslim
ettiği yönünde şüpheli olan Altay Tokat’tır (Emekli Korgeneral).
Hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum.
-Levent
Göktaş’ın ofisine o DVD’yi koyan polisi tespit ettik. Bu kalleşliktir.
Kimse bu kalleşliği Müslümanlıkla bağdaştıramaz, kimse bunu Müslümanlık
diye yutturamaz. Kendi uydurduğu yalana iman etmişler. Bu sapkınlıktır.
Levent Albay gözaltına alınana kadar ne düşmanımız vardı, ne siyasetle
ilgilendik. Kimden gelirse gelsin, kalleşliği kabul etmem.
-İnsanların
özel hayatına bulaştı polisler. Onlara, Gülen’e, cemaate ne insanların
özel hayatından? Onların özel hayatı çok mu düzgün de başkalarının özel
hayatına burnunu sokuyorlar?
-Avukatım
Demet Reçber’i ölümle tehdit ettiler. Siz de Demet, “Bu işi yapanlar
akıl hastası” dediği için hakkında suç duyurusunda bulundunuz. Evet biz
bunlara “akıl hastası” diyoruz. Bunlar emniyet istihbaratta
örgütlenmişler. Suç duyurusunda bulunduk. Finalde; Bülent Arınç
ağlasın!.. Yaptıklarıyla dalga geçmekten başka çaremiz yok. Mertlikle
bağdaşmayan işler yapıyorlar. Tabii üslubumuz sert olacak.
-Gladyo deniyor. Gladyo’yu yanlış yerde arıyorsunuz. Biz avukatlar gladyoyla mücadele ederiz.
-Ne
PKK tehdidinden korktum, ne Gülen tehdidinden korkarım. Türk Ordusu
bölgede görevini şerefiyle yapmıştır. Eruh Şemdinli’yi biz basmadık.
ASALA’nın eğittiği PKK’lılar bastı. Hiç kimse Türk Ordusuna saldırmasın,
hakaret etmesin.
-“Osmanım” Boşuna Yatıyor-
-Levent
Göktaş’ın davasını takip ettiğim, Arena programına çıkıp, gerçekleri
anlattığım için bir başka müvekkilimin telefonu dinlemeye alınıyor.
Gerçekte ben dinleniyorum.
-Ardından
polis, kapıcımız Kemal’e, Naci Uslu adına kayıtlı bir telefon veriyor.
Sadece mesajlaşmışlar. Onu, Cemaat yöneticilerinden birisinin oğluyla
görüştürmüşler.
-Büromda hiçbir evrak,
CD bırakmadığım için polisler gelip, sözde “AKP ve Fetullah Gülen’i
bitirme planının” fotokopisini büroma bırakıyor. Mürekkep analizi
istedik. 1.5 yıl geçtiği için yapılamaz dendi. Alman Kriminal Dairesi 5
yıl içinde yapabileceğini bildirdi. Gönderebilirsiniz.
-Evrakta
43 parmak izi var. Hiçbiri sanıklara ait değil. Polislerin parmak
izinin alınması gerekir. Alınmıyor. Ofisimde mermi bulunmuş. Benim
silahım yok. Bu mermilerin adresi mi? Ankara özel harekat polisi Mehmet
Avni Şahin o hafta yurdışına Lüksemburg’a gitti mi, araştırılsın.
Hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum.
-Operasyondan
sonra kapıcımız Kemal tatile gitti, ev, araba aldı. Osman Yıldırım
burada boşuna yatıyor. Osman Yıldırım burada yatsın,onlar ne güzel
tatile gitmiş.
-Adnan Hoca’nın Kadınları Cemaatten Kimi Aradı?-
-Büroma
keşfe gelen Adnan Hocacı kadınlarla ilgili taleplerimiz olmuştu.
Mahkemeniz kabul etmedi. Savunmalarımdan dolayı hakkımda suç duyurusunda
bulundular. Kendilerine teşekkür ediyorum. O sayede, ulaşamadığımız
delillerin bir kısmına ulaştık. Beni mahkûm ettirdikleri kararı
mahkemenize göndermişler. Gırtlağına kadar o hanımların bu işin içinde
olduğunu göreceksiniz.
-Adnan Hocacı
kadınların telefon dökümlerini çıkarttırdık. Emniyetle istihbaratla,
ABD’yle, ABD Büyükelçiliğiyle, AKP’lilerle görüşmüşler. İsrail’le 5 ayrı
görüşmeleri var. İtalya’yla görüşmüşler. Askerlerin sivil mahkemelerde
yargılanmasına dair kanunun çıktığı gece AKP’li Abdülkadir Aksu’yla
görüşmüşler. Bize yapılan operasyondan önce ve sonra Başbakanlık örtülü
ödenek birimiyle görüşmüşler.
-Aynı
süreçte Cematten Şerif Ali Tekalan’la (Halen Fatih Üniversitesi Rektörü)
da görüşmüşler. Bu hanımların cemaatle ne işi olabilir?
-Verilecek Karar ABD, İsrail, Cemaatle İlgili Olacak-
Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk savunmasının sonunda Ergenekon komplosunun amacıyla ilgili olarak şunları söyledi:
-ABD’lilerin bir hedefi vardı, TSK’yı çökertmek.
-Yine
hep söyledik, bunlar Öcalan’ın affını istiyor. Bebekleri öldüren bu
adamın affının sağlanması için başlatılmış bir projedir.
-Bir
hedef de ılımlı İslâm projesidir. Bu millet Allah’la arasına kimseyi
sokmaz; ne ABD, ne Fetullah Gülen, ne Erdoğan’ı. Bu Horasan erenlerinin
anlayışıdır.
-Yalan söylemek kötüdür. Bu
yalana inanmak hastalıktır. Ama yalana iman, sapkınlıktır. Çukura
düşenin yapacağı en kötü şey çukuru derinleştirmektir.
-Verilecek
karar bizim hakkımızda değil, ABD, İsrail, Cemaat hakkında
verilecektir. Onların aleyhinde olacak veya bundan sonrası için onların
Türkiye’deki konumunu belirleyecektir.
Son
savunma için verilen 2 saatlik sürenin tamamına yakınını Serdar Öztürk
kullandığı için Avukatı Demet Reçber, ancak birkaç kelime edebildi. Onun
da son sözü çarpıcıydı, “Gerçekler, resim ortada. Buradan aklanarak çıkamayacağımızı 4 yılda gördük, ama tarih önünde aklandık” dedi.
Reçber’in bu sözüne Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, “Önyargılı olmayın” karşılığını verdi.
Yorumsuz
son bir not; Mahkeme bugüne kadar Serdar Öztürk’ün tüm savunmaları için
suç duyurusunda bulundu. Bu son savunması için de şöyle bir ara karar
aldı:
“İncelendikten sonra suç duyurusunda bulunulup, bulunulmayacağının değerlendirilmesine...”
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
28 Mayıs 2013
Yorum Gönder