İktidar sarhoşluğu yaşayanlara uyarı; “ABD kimseyi karşılıksız iktidara getirip, uzun yıllar orada tutmaz”

Adına Çözüm dedikleri süreçte, belli ki işler hiç iyi gitmiyor. İktidar yetkilileri, “Yanlış yaptık. Elimizi verdik kolumuzu kaptırdık” diyemeyeceklerine göre, “Pazarlık falan yok. Süreç kontrolümüz altında” diyorlar. Ama Kandil Dağı'ndaki muhatapları anında yanıtı yapıştırıyor; “Öcalan'a özgürlük olmadan çözüm yok. Silah bırakmıyoruz. Irak'taki kamplarda üslenip emir bekleyeceğiz. Özerklik istiyoruz, Anayasadan Türk adını çıkarın.…” İleri Demokratlar da, bu açıklamaları duymazdan gelip, oynamaya devam ediyor.
Terörist ile görüşmenin bedeli sadece bitmek bilmez talepler karşısında ne vereceğini şaşırmak değil, aynı zamanda PKK'yı uluslar arası platformlarda meşrulaştırmak demektir. Zaten PKK uluslar arası olunca, sorun senin elinden çıkmıştır. Bugün geldikleri nokta da budur.  
Anadolu'da. “Yüz verdim kediye, geldi s…. halıya” şeklinde güzel bir söz vardır. Bunlar da terör örgütünün İmralı'daki başıyla kim bilir neler konuştular ve ağzının suyunu akıttılar ki, şimdi talepleriyle başa çıkamıyorlar. O da, önüne serilen halıya ettikçe ediyor.
Çözüm dedikleri süreç devam ederse, sadece Türkiye'yi değil, kendilerini de çözeceklerini anlamaya başladılar. Ama itildikleri bu yoldan çıkamazlar, çünkü emir büyük yerden. Obama, Beysbol sopasını rahmetli babama göstermedi herhalde.
Amerika Birleşik Devletleri, adamı spor olsun diye kuruluşundan itibaren destekleyip, iktidara getirmez. Orada uzun yıllar kalması için boşuna her türlü desteği vermez. ABD, işi bittiğinde en sadık adamının ipini bırakıp, kuyunun dibine yollayıverir. Ama iktidar sarhoşluğuyla gözleri dönenler bunları anlamaz. Anladıklarında ise iş işten geçmiş olur.
Bizimkilerin derdi sadece bu değil ki. Yeni anayasa çalışmaları da çıkmaza girdi. İstedikleri Başkanlık Sistemi'nin olmayacağı, kafalarına göre anayasa yazılamayacağı da anlaşıldı. İşte bu yüzdendir ki Başbakan Erdoğan, Yardımcısı Bülent Arınç ve diğer iktidar yetkilileri esip gürlüyor, kendileri gibi düşünmeyenlerle akılları sıra dalga geçiyorlar. Ayrıca hain ilan ederek, “Kandan beslenenler” gibi sözlerle aşağılıyorlar. Gözdağı vermeyi, “Silivri'ye tıkarız, savcıları harekete geçiririz, dokunulmazlıklarını kaldırırız” demeyi de unutmuyorlar. Allah, Kitap, Peygamber, kısacası dini değerleri durmaksızın kullanarak halkın bir bölümünü büyülediklerinden, geri kalanları da salak ya da sinmiş korkak sanıyorlar.
Başbakan Erdoğan, son birkaç yıldır, işler tersine gittiğinde, gündemi değiştirmek için, kısa bir süre önce “Kardeşim” dediği Suriye Devlet Başkanı Esad'a ağzına geleni söylüyor. Esad üzerinden muhalefete, özellikle de, CHP'ye yükleniyor.
CHP Milletvekillerinin Esad'ı ziyaretlerini eleştirip, “Bunlar geçmişte de diktatörlerle aynı kare içinde görüntülenmişlerdi” diyor.
Oysa Erdoğan'ın da geçmişe bakması gerekiyor. Çünkü kamuoyunda soykırımcı, diktatör olarak anılan birçok isimle aynı karede yer aldığına dair görüntüler fazlasıyla var. Birkaç örnek paylaşarak, kim kimle hangi kareye girmiş konusunu açıklığa kavuşturalım.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, hakkında, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten dava açılmasını kabul ettiği, tutuklama kararı çıkarttığı Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan Ahmet El Beşir, 21 Ocak 2008'de Türkiye'ye geldi. Beşir, Camlı Köşk'te Başbakan Erdoğan ile görüştü. Bazı bakanların katıldığı görüşme öncesi Erdoğan ve Beşir basına poz verdi. Erdoğan soykırımla suçlanan El Beşir ile aynı karede yer aldı.
Başbakan Erdoğan, Suriye'nin Banyas bölgesinde, “emzikli bebeklere kurşun sıkıldığını, dengeler adına dünyanın buna sessiz kaldığını” söylerken sanıyor ki, bu görüntülere sadece kendisi üzülüyor. Merak etmesin, insan olan herkes üzülüyor. Ama aynı kareye girdiği El Beşir'in, Sudan'ın Darfur bölgesinde, 2006'da binlerce çocuğu, bebeği katlettiğini bilmiyor muydu?
Başbakan Erdoğan, NATO harekâtının ardından eleştirmeye başladığı diktatör Muammer Kaddafi'yi, 24 Kasım 2009'da, Libya'da ziyaret etmişti. Erdoğan, Kaddafi ile Bab-al Aziza Sarayı'nın bahçesinde kurulan çadırda görüştü. Erdoğan'ın Kaddafi ile sarmaş dolaş olduğu fotoğraflar gazetelerde yer aldı. Görüntüler televizyonlarda yayınlandı. Bu karelerde birçok Türk Bakan da vardı. Kaddafi'ye önce kardeşim derken, NATO harekâtının başlamasının ardından düşman gören Erdoğan, Libya'da demokrasi değil de, yıllardır diktatörlük olduğunu bilmiyor muydu?
İktidar değişikliğinin ardından gittiği Mısır'da, Cumhurbaşkanı Mursi'yi ziyaret eden, halka ve parlamentoya hitap eden, “Diktatörlüğü devirdikleri” için Mısırlıları kutlayan Başbakan Erdoğan, diktatör dediği Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile de görüşmüştü.
15 Aralık 2009'da Ankara'ya gelen, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile Erdoğan'ın görüşmesinde, 3 Bakan da vardı. Erdoğan, Mübarek ile aynı karede yer alırken, diktatör olduğunu bilmiyor muydu?
Erdoğan Esad ile de birçok kez aynı karede, üstelik ailecek yer alırken, diktatör olduğunu bilmiyor muydu?
Şimdi soralım, CHP neden yukarıdaki örneklerle Başbakan Erdoğan'a yanıt vermez?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget