Soru ve sorunları bıraktık, insanlarla
uğraşır olduk. Yurtiçi barışı unuttuk Ortadoğu’da barış havarisi
kesildik. Cumhuriyet paşalarını tutukladık, Osmanlı paşası üniformalı
figüranlara reklam programlarında “çay” ikram ediyoruz.
Hayır, yanlış okumadınız. Gerçekten teşekkür ediyorum demokratlara.
Cumhuriyet’e karşı oldukları ya da Türkiye Cumuhuriyeti’ni “İslami bir Cumhuriyet”e dönüştürme çabaları için değil. Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal’in “Manevi mirasım akıl ve bilimdir; Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür koruyucular ister” vasiyetini unutan veya unutmuş görünen kuşakları uyandırıp “Ne mutlu Türk’üm” diyen
yurttaşlarımızı göreve çağırdıkları ve bu çağrıyı en az yarım
yüzyıldır başarıyla gündemde tuttukları için teşekkür ediyorum!
Teşekkürüm, yalnız AKP demokratlarına değil, daha Kurtuluş Savaşı yıllarında, Birinci Meşrutiyet armağanı “Hâkimiyeti Milliye” (ulusal
bağımsızlık ve egemenlik) ilkesini hayata geçiren Mustafa Kemal ve
ülkü arkadaşlarının kurduğu laik Cumhuriyete, kültür devrimine ve
yöneticilerine hücum eden demokratlara ve kurumlara teşekkür ediyorum!
Cumhuriyet ve demokrasi
Günümüzde
eş ya da karşıt anlamlarda kullanılan bu iki yönetim biçimi, ülkemizde
devrim ve karşı devrim simgesi oldu. Türk Demokrasi Hareketi, kültür
devriminin ve CHP’nin hatalarını bırakıp Cumhuriyeti hedef aldı. O
kadar ileri gittiler ve halen gidiyorlar ki, ülkede bir cumhuriyetçi
-demokrat ikilemi, devrimci-karşıdevrimci kutuplaşması yarattılar.
Karşıdevrimci demokratlar, örnek aldıkları demokrasilerin yüzyıllar
önce ilk cumhuriyet olarak kurulduğu gerçeğini göremediler. ABD’yi
kuran Cumhuriyetçilerin sonradan Demokrat olmaları gibi, bizim devrimci
cumhuriyetçilerimiz de bugün demokratik hak ve özgürlükleri savunuyor.
Sosyal değişmenin yarattığı yabancılaşma, bir karmaşaya ve
kuralsızlığa dönüştü. Hakikatleri aramak bir yana artık neyin ne
olduğunu bilemez, doğruyu yanlıştan ayıramaz duruma düştük. Soru ve
sorunları bıraktık, insanlarla uğraşır olduk. Yurtiçi barışı unuttuk
Ortadoğu’da barış havarisi kesildik. Cumhuriyet paşalarını tutukladık,
Osmanlı paşası üniformalı figüranlara, reklam programlarında “çay” ikram ediyoruz.
Medyanın katkıları
Yaşanan
görülmemiş dönüşümü, Türk varlığını yok etmeye kararlı Sevr ortakları
dışarıdan; küresel sermayenin denetimindeki medya kuruluşları içeriden,
destekledi. Kaleyi içeriden fethetme politikası öyle başarılı oldu ki,
ulusal varlığımızı, kültürel kimliğimizi korumak cehalet, hatta ihanet
sayıldı. Sivil bir anayasa yapamayan demokratlar, önümüzdeki seçimleri
belki de Silahlı Kuvvetler’den miras kalan darbe yasalarıyla
yapacaklar...
Millet 1920’lerde değil asıl şimdi uyanıyor, tarihi
varlığımız elden gitti, gidiyor derken, uyutulan kuşakların varlık ve
kimlik bilinci uyandı, ulusal bilince erdi; bu çıkmaza nasıl
girdiğimizi, yanılgılara nasıl düştüğümüzü sorguluyor. Kadınlarımızın
takılarında Atatürk rozetleri görülüyor.
Bu tarihi uyanışı/dirilişi
sağlayan demokrasi yandaşlarına teşekkürler. Cumhuriyetin kültür
devrimiyle yapamadığını, yürüttükleri devrim karşıtı demokrasi
söylemleriyle başardılar. Karamsar olmayalım. Ünlü basın ve medya
patronu Macar asıllı Pulitzer’in on yıllar önce önerdiği gibi, “Medya ile çöken demokrasiler
Medya ile yükselişe geçecektir.”
Sürecin
başladığı ve hızlandığı izleniyor. Korkunun beklediği dağlarda
yükselen iletişim kuleleri arasında bugün özgürlük ağları örülüyor.
Yorum Gönder