Müyesser Yıldız: Silivri’den Öyküler

Müyesser Yıldız: Silivri’den Öyküler
Perşembe ve Cuma Silivri’deydim. Hem son savunmaları dinledim, hem de yeni yeni insan öykülerine tanık oldum. İşte bunlardan bir demet:

                                -Tuncay Özkan “Örgütdaşı”yla Akraba Çıktı?-

Gazeteci-Yazar Tuncay Özkan aslen Erzincan-Kemaliyeli. Ailesinin bir kolu da Malatya’ya uzanıyor.

Hulusi Gülbahar asker. Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un yargılandığı internet andıcı davasından tutuklandı. Tutukluyken emekli oldu, Silivri’ye geldi. Davalar birleştirildiği için o da Ergenekon sanıklarından.

Yılmaz Özdil 14 Şubat’ta onu isimsiz bir kahraman olarak yazdı. Ben de Silivri’de duruşma salonunda tanıştıktan sonra 19 Şubat’ta, “Gizli Gizli Ağladık”  (https://www.facebook.com/notes/m%C3%BCyesser-y%C4%B1ld%C4%B1z/gizli-gizli-a%C4%9Flad%C4%B1k/538253249549017) başlıklı yazımda onu tanıttım.

Hulusi Gülbahar Malatya Arapkirli. Birkaç ay önce tesadüfen Tuncay Özkan’ın Kemaliyeli olduğunu öğrenice, ufak bir araştırma yaptı ve gördü ki, Tuncay Özkan’ın merhum anneannesi Hatice Turgut tarafından dayı torunları gibi bir akrabalıkları var. Bir duruşmada hemen Özkan’ın yanına gidip, “Biz akrabaymışız”  dedi. Özkan önce inanmadı, sordu soruşturdu, doğru olduğunu gördü.

Perşembe günü Özkan son savunmasını yaptığı için tüm akrabaları salondaydı. İşte orada, ara verildiği bir sırada bilmem kaç metreden akrabası Hulusi Gülbahar’ı diğer akrabalarıyla tanıştırdı. 

Hulusi Gülbahar’dan bir not daha; Uzun yıllar Ankara’da görev yaptığı için özellikle Genelkurmay’a bakan birçok gazeteciyi tanıyor. Birkaçının adını sayıp, selam götürmemizi istedi. Ne olur, ne olmaz o arkadaşları sıkıntıya sokmamak için adlarını vermeyeceğim, ama Gülbahar’ın selamı onlara bir sitem miydi, yoksa özlem mi uzun uzun düşündüm!..      
  
                                 -Gülşah’ın Dişini Çeken Rektör-

Perşembe akşamı duruşma bittikten sonra Gazeteci-Yazar, CHP Milletvekili Mustafa Balbay seslendi:

“Evi arayıp, iyi olduğumu söyler misiniz?!..”

Mahkemeden çıkar çıkmaz Gülşah’ı aradım, Balbay’ın mesajını ilettim. Gülşah, “Yarın onu çok sevdiğimi söyleyip, benim yerime üç öpücük gönderebilir misin?”  dedi.

Cuma sabahı Balbay duruşma salonuna girer girmez, bağıra çağıra Gülşah’ın mesajını ilettim, öpücük gönderdim.

Arkadan bir elin omuzuma dokunduğunu hissettim. Döndüm, yaşlıca bir bey, şöyle fısıldadı:

“Biliyor musunuz yıllarca önce küçücük bir çocukken Gülşah’ın dişini ben çekmiştim...”

Prof. Haberal’ın tutuklanmasından sonra Başkent Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kenan Araz’mış Gülşah'ın dişini çeken.

                            -Serdar Öztürk: Elimle Görmeye Çalışıyorum-

Gazi Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk’ü tanıyorsunuz. Son savunmalara geçildiği için yasağı kalktığından duruşmalara katılabiliyor. Cuma günü mahkemede olacağını öğrenince, hiç tanımadığı Öztürk’ün sağlığı için aylardır mücadele veren değerli büyüğüm Vatan Gazetesi Yazarı Mustafa Mutlu’yu arayıp, “Gelin, tanışın”  dedim.

Mustafa Mutlu Cuma sabahı Silivri’deydi. Serdar Öztürk salonu girince seslendik; el salladı. Bu arada Mustafa Balbay, Öztürk’ün elini kapıp, havaya kaldırdı ve onu izleyicilere şöyle tanıttı:

“İşte Mustafa Mutlu’nun her gün yazdığı Gazi kahramanımız Serdar!..”

Salondan alkış tufanı koptu, ama Serdar Öztürk hızla Balbay’ın yanından ayrıldı, gidip yerine oturdu. Ardından avukatıyla şu mesajı gönderdi:

“Gözüm görmüyor, elimle görmeye çalışıyorum. Boşluğa el sallıyor gibiyim. O yüzden ne olur kusura bakmayın... Balbay’ın tanıtımından sonra gitmemin sebebi kızgınlık değil, ben böyle şeylerden çok utanıyorum, yanlış anlamayın!..”

Ergenekon komplosunda ipin ucunu yakalayan, Haziran’da tutukluluğunun 5’inci yılına girecek olan Gazimiz, son savunmasını Cuma günü yapacak. Onu yalnız bırakmayalım, olur mu?
 
                                       -Hikmet Çiçek’in Evlât Hasreti-

Gazeteci-Yazar Hikmet Çiçek en kıdemli tutsaklardan. Bir tanecik kızı var. İzmir’de üniversitede okuduğu için her hafta babasını görmeye gelemiyor, duruşmaları izleyemiyor.

Perşembe günü Hikmet Çiçek hangimizi gördüyse, adeta çırpınarak kızını arayıp, önümüzdeki Çarşamba günü açık görüş yapılacağını, gelebilirse onu beklediğini söylememizi istedi.
 
İlettik. İnşallah Çarşamba günü baba-kız buluşur, sarılıp koklaşırlar!..
               
                                -7’inci Yılına Giren Yıldırım’ın İsyanı-

Pek kimse bilmez, Ergenekon’un en kıdemli tutuklusu 2005’te malulen emekli olan astsubay Oktay Yıldırım’dır. 12 Haziran’da 7’inci yılına girecek. İki küçük çocuğu vardı, büyüdüklerini göremedi.

Son savunmalara ilişkin uygulama şöyle; Sanıklara, avukatlarının konuşmaları dahil toplam 2 saat süre veriliyor.
Binlerce sayfa iddianname, bu kadar tutukluluk... Haliyle süre yetmiyor. Mahkeme Başkanı, 2 saat biter bitmez saniye sektirmeden mikrofonu kesip, “savunmalarınızı yazılı verirsiniz”  diyor.

Oktay Yıldırım en çok buna isyan ediyor. O gün hepimizin dikkatini şu çarpıklığa çekmeye çalıştı:
 
“Mahkeme savunmanızı yazılı verirsiniz diyor. Cezaevi yönetimi ise savunmamızı yaptığımız gerekçesiyle artık bize bilgisayar kullandırmıyor. Biz ne yapacağız Allah aşkına?!.”
                                    
Evet, bu insanlar ne yapacak? Daha da önemlisi biz onlar için ne yaptık, ne yapıyoruz, ne yapacağız?

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
20 Mayıs 2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget