Bir ulusun, köleliğe, meydan okumasının ilk adımıdır 19 Mayıs!..…
Biz, Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı
götürüyoruz..!” diyerek Bandırma Vapuruyla 16 Mayıs’ta başladı
Kurtuluş’a sefer.. Bir şahlanışın işaret fişeğiydi bu!..
İçerde hainlere, dışarıda düşmanlara atılacak ilk tokadın, ön hazırlığıdır 19 mayıs…
Esaretin pençesinde; kokuşmuş, çürümüş ve, onurundan başka kaybedecek
hiçbir özvarlığı kalmamış… tebaasıyla tüm bağlarını koparmış, totaliter
bir rejimin sonlandırılması adına; ortaya konan cesaretin ta kendisidir
19 Mayıs!...
Ulusal Egemenliğin şafağıdır. Ulusal Bağımsızlığa,
Ulusal Birlik ve Beraberliğe, Ulusal Onura, Ulusal Eğitim-Öğretime ve
Halk Mayalı Türkiye Cumhuriyeti'ne giden tüm yolların giriş noktasıdır
19 Mayıs.
O günün yoklukları içinde yaratılan bir efsaneyle şahlanan
halktan; emperyalistlerin yedikleri tokadın ve kursaklarında kalan Sevr
arzularını unutamadıkları bir günün tarihidir 19 Mayıs..
Hainlerin; yarım kalan hizmet bedellerini her fırsatta ödemek adına,
gündeme getirip, unutturmaya çalıştıkları şahlanışın yıl dönümleridir 19
Mayıs!..
19 Mayıs’ların, ulusal bayramların hedefe oturtulması bundandır.
Ulusal Kurtuluş adına; canlarını feda edenlere karşı duyulan, kin ve
intikam duygularıyla; bu gün hala saldırıyor olmalarının asıl nedeni de
tam budur işte!..
Alınamamış bir öcün; kursaklarda kalan bir hevesin; yansımasıdır bugünlerde ortaya konanlar!..
************
Tüm ulusal bayramlarımıza konulan kısıtlama ve hatta yasaklamalar, Sevr
heveslisi dış dinamiklerin, içerdeki taşeronlara yükledikleri bir
görevdir.
Ülke bağımsızlığına gölge düşürecek her kısıtlamaya, her
yasaklamaya karşı durmak 19 Mayıs geleneğinin tam özüdür... kendisidir
!..
Şurası unutulmamalıdır ki; baskı ne denli korkutucu ve ezici
olursa olsun; kıramayacağı direnişler vardır.. Doğanın kanunudur bu!..
Ne biyolojik bir dönüşüm, ne fizyolojik bir oluşum; ne de kimyasal bir
reaksiyon karşı koyabilir doğanın kanunlarına… Doğanın özüdür direnme
hakkı!..
Yapay kanunlarla dönüşümü gerçekleştirmeyi ummak akıl ve izan işi değildir!..
İnsan olma; onurlu olmakla başlar; Ulus olmak da; ulusal onuru korumakla…
İşte Ulusal Bayram’lar; bu Ulusal Onur’u koruma ve kollamayı hatırlama-hatırlatma-yaşama ve yaşatma günleridir.
Bu günlerin önünü kesmenin adı da ihanet!. Dayatmanın adı da faşizm!.
Faşizme karşı direnmek ise; çağının tanığı herkesin hem ulusal, hem insani, hem de vicdani görevidir!..
**************
Önce; savaşlarla ve fetihlerle büyümüş bir imparatorluk.. Sonra da
savaşlarla, küçülerek bir köşeye sıkışmış; çağdaşlıktan ve
bağımsızlıktan yoksun… bir sultanlık… Ve ezilen… unutulmuş bir tebaa!...
Ve köhnemiş bu padişahlığın yerine kurulan; dünyanın, gıpta ile baktığı
genç; çağdaş; laik, sosyal, bir hukuk devleti… Cumhuriyet!...
Ve bu cumhuriyeti sonsuza dek var etmenin simgesi olma adına yapılmış devrimler… ve konulmuş ulusal bayramlar…
Ve Cumhuriyetin ve onun değerlerinin korunması adına emanet edilen ellerce; getirilen yasaklar!..
Ve, laik sosyal bir hukuk devleti olarak sonsuza dek yaşaması adına
Kurtuluş Savaşları verilen devletin, bayramlarının, ‘faşist ve totaliler
rejimlere özgü kutlamalar’ bahanesiyle içlerinin boşaltılması…Ve bu
işlemin, Sevr ile intikamlarını alamayanlar adına işgören iç
dinamiklerce yapılıyor olması!...
Siyaseti yutturma sanatı olarak görenler var oldukça; yutanlar da var olacaktır!..
Ancak; şu bilinmelidir ki; bu Cumhuriyet var oldukça; yutmayanla da var
olacaktır!..Ve zafer; bayramları; bayram gibi kutlayanların
olacaktır!..
Kurtuluş’ta izi olmayanların; bayramları engellemeye güçleri yetmeyecektir.
Meydanlar; bayrağını alıp sokaklara koşanlarla dolacaktır!..
Ve hatta yeniden gerekirse bir 19 Mayıs; yenileri olacaktır!..
Sevr artıkları; hevesleriyle birlikte, yeniden yakılan bağımsızlık meşalesinin ışığında boğulup kaybolacaklardır!..
Bugün, Atatürkçülüğü suç sayan ve O’nun Önderliğinde gerçekleştirilen,
Türk Devrim ve ilkelerini telâffuz etmeyi bile yasaklamakta olan bir
dinci diktatorya var.
Atatürk’e bir hesap verme günü olan 19
Mayıs’ların,umutsuzlukların umuda, korkuların yürekliliğe, yılgınlık ve
yorgunlukların savaşımcılığa dönüşüm günleri olmasının umut ve özlemi;
bu gün, hergünkinden daha fazladır...
İlk görev; devleti yönetme yetkisinin geri alınmasıdır!..
Aksi takdirde, tarih önce bizleri yargılayacaktır..!
***
Yaşasın 19 Mayıs’lar; 29 Ekim’ler; 23 Nisan’lar ve 30 Ağustos’lar!...
Yaşasın tam Bağımsızlık!.. Kahrolsun faşizm!...
Kahrolsun işbirlikçiler!..
Yorum Gönder