İşte Bu’dur 19 Mayıs! - Mehmet Halil Arık

Bir ulusun, köleliğe, meydan okumasının ilk adımıdır 19 Mayıs!..…
Biz, Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz..!” diyerek Bandırma Vapuruyla 16 Mayıs’ta başladı Kurtuluş’a sefer.. Bir şahlanışın işaret fişeğiydi bu!..
İçerde hainlere, dışarıda düşmanlara atılacak ilk tokadın, ön hazırlığıdır 19 mayıs…
Esaretin pençesinde; kokuşmuş, çürümüş ve, onurundan başka kaybedecek hiçbir özvarlığı kalmamış… tebaasıyla tüm bağlarını koparmış, totaliter bir rejimin sonlandırılması adına; ortaya konan cesaretin ta kendisidir 19 Mayıs!...
Ulusal Egemenliğin şafağıdır. Ulusal Bağımsızlığa, Ulusal Birlik ve Beraberliğe, Ulusal Onura, Ulusal Eğitim-Öğretime ve Halk Mayalı Türkiye Cumhuriyeti'ne giden tüm yolların giriş noktasıdır 19 Mayıs.
O günün yoklukları içinde yaratılan bir efsaneyle şahlanan halktan; emperyalistlerin yedikleri tokadın ve kursaklarında kalan Sevr arzularını unutamadıkları bir günün tarihidir 19 Mayıs..
Hainlerin; yarım kalan hizmet bedellerini her fırsatta ödemek adına, gündeme getirip, unutturmaya çalıştıkları şahlanışın yıl dönümleridir 19 Mayıs!..
19 Mayıs’ların, ulusal bayramların hedefe oturtulması bundandır.
Ulusal Kurtuluş adına; canlarını feda edenlere karşı duyulan, kin ve intikam duygularıyla; bu gün hala saldırıyor olmalarının asıl nedeni de tam budur işte!..
Alınamamış bir öcün; kursaklarda kalan bir hevesin; yansımasıdır bugünlerde ortaya konanlar!..
************
Tüm ulusal bayramlarımıza konulan kısıtlama ve hatta yasaklamalar, Sevr heveslisi dış dinamiklerin, içerdeki taşeronlara yükledikleri bir görevdir.
Ülke bağımsızlığına gölge düşürecek her kısıtlamaya, her yasaklamaya karşı durmak 19 Mayıs geleneğinin tam özüdür... kendisidir !..
Şurası unutulmamalıdır ki; baskı ne denli korkutucu ve ezici olursa olsun; kıramayacağı direnişler vardır.. Doğanın kanunudur bu!.. Ne biyolojik bir dönüşüm, ne fizyolojik bir oluşum; ne de kimyasal bir reaksiyon karşı koyabilir doğanın kanunlarına… Doğanın özüdür direnme hakkı!..
Yapay kanunlarla dönüşümü gerçekleştirmeyi ummak akıl ve izan işi değildir!..
İnsan olma; onurlu olmakla başlar; Ulus olmak da; ulusal onuru korumakla…
İşte Ulusal Bayram’lar; bu Ulusal Onur’u koruma ve kollamayı hatırlama-hatırlatma-yaşama ve yaşatma günleridir.
Bu günlerin önünü kesmenin adı da ihanet!. Dayatmanın adı da faşizm!.
Faşizme karşı direnmek ise; çağının tanığı herkesin hem ulusal, hem insani, hem de vicdani görevidir!..
**************
Önce; savaşlarla ve fetihlerle büyümüş bir imparatorluk.. Sonra da savaşlarla, küçülerek bir köşeye sıkışmış; çağdaşlıktan ve bağımsızlıktan yoksun… bir sultanlık… Ve ezilen… unutulmuş bir tebaa!...
Ve köhnemiş bu padişahlığın yerine kurulan; dünyanın, gıpta ile baktığı genç; çağdaş; laik, sosyal, bir hukuk devleti… Cumhuriyet!...
Ve bu cumhuriyeti sonsuza dek var etmenin simgesi olma adına yapılmış devrimler… ve konulmuş ulusal bayramlar…
Ve Cumhuriyetin ve onun değerlerinin korunması adına emanet edilen ellerce; getirilen yasaklar!..
Ve, laik sosyal bir hukuk devleti olarak sonsuza dek yaşaması adına Kurtuluş Savaşları verilen devletin, bayramlarının, ‘faşist ve totaliler rejimlere özgü kutlamalar’ bahanesiyle içlerinin boşaltılması…Ve bu işlemin, Sevr ile intikamlarını alamayanlar adına işgören iç dinamiklerce yapılıyor olması!...
Siyaseti yutturma sanatı olarak görenler var oldukça; yutanlar da var olacaktır!..
Ancak; şu bilinmelidir ki; bu Cumhuriyet var oldukça; yutmayanla da var olacaktır!..Ve zafer; bayramları; bayram gibi kutlayanların olacaktır!..
Kurtuluş’ta izi olmayanların; bayramları engellemeye güçleri yetmeyecektir.
Meydanlar; bayrağını alıp sokaklara koşanlarla dolacaktır!..
Ve hatta yeniden gerekirse bir 19 Mayıs; yenileri olacaktır!..
Sevr artıkları; hevesleriyle birlikte, yeniden yakılan bağımsızlık meşalesinin ışığında boğulup kaybolacaklardır!..
Bugün, Atatürkçülüğü suç sayan ve O’nun Önderliğinde gerçekleştirilen, Türk Devrim ve ilkelerini telâffuz etmeyi bile yasaklamakta olan bir dinci diktatorya var.
Atatürk’e bir hesap verme günü olan 19 Mayıs’ların,umutsuzlukların umuda, korkuların yürekliliğe, yılgınlık ve yorgunlukların savaşımcılığa dönüşüm günleri olmasının umut ve özlemi; bu gün, hergünkinden daha fazladır...
İlk görev; devleti yönetme yetkisinin geri alınmasıdır!..
Aksi takdirde, tarih önce bizleri yargılayacaktır..!
***
Yaşasın 19 Mayıs’lar; 29 Ekim’ler; 23 Nisan’lar ve 30 Ağustos’lar!...
Yaşasın tam Bağımsızlık!.. Kahrolsun faşizm!...
Kahrolsun işbirlikçiler!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget