İbadetinizi Herkesin Gözüne Sokarak Yapın, Yoksa Allah Kabul Etmez

Din vurgusu giderek artan bir şekilde günlük hayata yerleşti. “İleri Demokratlar” olarak da adlandırılabilecek iktidar mensupları, konuşmalarında, açıklamalarında, Allah, Hazreti Muhammet, İslam ve Kuran'a atıfta bulunmaya özen gösteriyorlar. Cenaze, Cuma ve Bayram namazlarda, camilere giriş çıkışlarda görüntülenmeye bayılıyorlar, uzatılan mikrofonlara konuşurken zevkten dört köşe oluyorlar.
Konu ne olursa olsun, bir yolunu bulup surelerden, ayetlerden, hadislerden örnekleri, gerçek anlamlarından saptırıp, işlerine geldiği şekilde sıralıyorlar. Lafı kimi zaman öyle bir yere getiriyorlar ki, bizim sayemizde dini, Allah'ı, kitabı, Peygamberi öğrendiniz demedikleri kalıyor. Utanmasalar,  bizden önce Türkiye'de İslam dini ve Müslümanlar yoktu, bunları da biz getirdik diyecekler. Ama bunlardan korkulur, gün gelir bunu da derler.
Son 11 yıldır, hayatımızın her alanına, kutsallarımız olan dini değerleri kullanarak girmek için şeytanın aklına gelmeyecek yolları buluyorlar.
Bunları duyan da, gören de, acaba biz başka bir İslam mı yaşıyorduk diye düşünmeden edemiyor.
İleri Demokratların, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle her yerde konuştuklarını gördüğümde, duyduğumda, bunlar Hazreti Muhammet'i yeni mi keşfettiler, biz daha önce peygamberi bilmeyecek kadar dinden mi çıkmıştık diye sinirleniyorum.
Kentlerin reklam panolarını kaplayan Kuran kursu ve Kuran okuma yarışmalarının duyurularını gördüğümde, daha önce bunlar yok muydu düşüncesine saplanıp kalıyorum. Benim gittiğim, Kuran'ı öğrendiğim kurslar neydi diye büyüklerime soruyorum. Yoksa yanlışlıkla dikiş-nakış kursuna mı gitmişim, Kuran diye Tevrat'ı ya da İncili mi okumuşum diye de telaşa kapılıyorum.
Bunların göstere göstere namaz kıldıklarına her şahit olduğumda, benim kıldığım neydi acaba, yoksa sadece yatıp kalkıyor muydum diye kahırlanıyorum. Herkesin gözüne sokmadığım, bunun gösterişini yapmadığım için kıldığım namazlar kabul olmadı mı, diye düşünmekten geceleri uykularım kaçıyor.
Kurban bayramlarında, kurbanlık davarların, danaların önünde verdikleri pozlara baktıkça, televizyonlardaki görüntülerini izledikçe, çocukluğumdan buyana yaşadığım bayramlarda, kurban diye Öküz Başlı Afrika Antilobu mu kesmişiz diye düşünmeden edemiyorum. Kurban eti yerine sebze, meyve ya da ahtapot, kalamar falan mı dağıtılıyordu da, biz de salak olduğumuz için anlamıyorduk diye hayıflanıyorum
Tesislerin açılışında, “Ya Allah Bismillah” diyerek kurdele kestiklerini her gördüğümde, bu millet eskiden besmele çekmeyi bilmez miydi, bunlarınki mi doğru acaba diye düşünmekten yoruluyorum. Bana, gösterişten uzak dur, Allah her şeyi duyar diyerek içimden besmele çekmeyi öğretmişlerdi. Şimdi devran değişti, herkesin duyacağı seste olunca mı kabul ediliyor diye kafa patlatmaktan deliriyorum.
Bunların konuşmalarını bitirirken, “Allah yar ve yardımcınız olsun” dediklerini her duyduğumda, biz eskiden kimden yardım ister, kimi yar bilirdik, yoksa yanlış adreslere mi başvururduk diye derin düşüncelere dalıyorum.
Bundan 11 yıl önce de, Türkiye'de, Ramazan ayında oruç tutulur, iftar yapılır, teravih namazına gidilir, sahura kalkılırdı. Ama bunların, “Ben süper oruç tutar, harika iftar yaparım. Hele bir teravih namazı kılışım, sahura kalkışım var ki, izlemeye doyamazsınız” havalarında Ramazan ayı boyunca ortada dolaşmalarına baktıkça, yoksa biz oruç tutmak yerine diyet mi yapıyorduk. İftara değil de, kokteyle, resepsiyona mı gidiyorduk sorularına yanıt aramaktan dünyamı şaşırıyorum.
Kandil günleri burunları bir karış yukarıda dolaşmalarına ve her biri sanat eseri havasına sokulmuş kutlama mesajlarına baktıkça, bundan 11 yıl önce Türkiye'de kandil yok muydu, biz de kandili doğum günü sanarak, “İyi ki doğdun” çığlıkları arasında farklı mı kutluyorduk telaşına düşüyorum. Bunlar bizi kandilin simitten ibaret olduğunu düşünen cahiller mi sanıyorlar diyerek kafamı taşlara vurmak istiyorum.
Türbanı başörtüsü adı altında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde bile dile getirerek, kadınları özgürleştirdiklerinden dem vuruyorlar. Başörtüsü özgürlüğü adı altında kadına özgürlük verdiklerini, badem bıyıklarının ardından yayılan mütebessim bakışlarla anlatıyorlar. Bunları duydukça, kendimi bildim bileli başlarını örten sülalemdeki kadınlara, 11 yıl önce başınızı yaprakla mı kapatıyordunuz diye sormak geliyor içimden. Ama bu soruyla, “Oğlum bunlar, her türlü ahlaksızlığı yaparlar, kadınların başını paketleyerek de Müslüman olduklarını sanırlar” diyerek tepki gösteren Hacı annemi kızdırmaktan korkuyorum.  
Belki de en çok, “Benim bildiğim İslam ile bu İleri Demokratların havasını attığı İslam farklı mı? Sorusunu soruyorum. Ama bir şeyden adım gibi eminim, o da, benim dinimin Amerikan İslam'ı olmadığıdır. Elhamdülillah Amerikan İslam'ından değilim. Gerisini onlar, yani İleri Demokratlar düşünsün

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget