“Balyoz Davası”nda
sanıkların hemen tamamına hapis cezaları verildi. “Ergenekon”
olarak bilinen davanın haziran sonu ya da temmuz ortasına kadar
bitirilmesi bekleniyor. Bugün tutuksuz olarak yargılaması devam
eden sanıkların da çoğunun tutuklanmasının sürpriz olmayacağını,
konuştuğumuz avukatlar söylüyor. Sıra “28 Şubat Davası”na
geliyor. Mahkemeye idianame sunuldu. Mahkemenin iddianemeyi
kabulünden sonra artık dava aşaması da başlıyor.
355
klasörlük davanın avukatlara, sanıklara fotokopilerinin ya da
CD’sinin verilmesi gerekiyor. Avukatlara, bunların
verilmeyeceği söylendi. Onlar da “Peki biz nasıl savunma
yapacağız” deyip, ya fotokopi ya da dava dosyasının taranıp CD
halinde verilmesini, duruşmanın kameraya alınmasını da yazılı
olarak istediler. Bu arada yine bir umutla “tahliye” beklentisine
girdiler.
“Tensipte tahliye kararı”
beklentisi
Artık dosyalar mahkemededir.
Mahkeme heyetinin duruşma hazırlıkları için düzenlediği
tutanağa “tensip” deniliyor. Mahkeme, o davanın tutuklu
sanıkları hakkında “tensip kararını” yazarken tahliye edebilme
yetkisine de sahip… Bugüne kadar “tahliye istekleri” hep geri
çevrilen sanık avukatları, bu kez davaya bakacak mahkeme
heyetinin sürpriz bir kararıyla da karşılaşabilir.
28
Şubat tutukluları için 15 Mayıs’ta sürpriz bir duruşma yapıldı.
4’üncü yargı paketinden önceki yasaya göre tutukluların,
tutukluluk hali her ay özgürlük hakimleri tarafından savcının
hazırlık soruşturma dosyası üzerinden gözden geçiriliyor ve her ay
“tutukluluk halinin devamına” kararı çıkıyordu. 4’üncü yargı
paketiyle tutukluluk halinin devam edip etmeyeceğine hakim karar
vermeden önce tutukluların ve avukatlarının hakim önüne çıkması
uygulanmasına geçildi.
Duruşma salonu
kapıları kilitlendi
Tutuklanışlarından 13
ay sonra hakim karşısına çıkmak Sincan ve Mamak cezaevlerinde
heyecan yarattı. Çoğu tutuklular kendileri için olumlu bir sonuç
çıkmayacağına inansalar da savunmalarını yaptılar, daha önce
verdikleri dilekçelerin yeterince incelemediğini ve bu kez
kendileri bizzat anlatınca suçsuz olduklarını daha iyi ifade edip
serbest bırakacaklarını da göz ardı etmiyorlardı.
Daha
önce mahkeme nedir bilmeyen askerler, YÖK eski Başkanı Prof. Dr.
Kemal Gürüz, o gün 2-3 saatte verilen 10-15 dakikalık aralarla tam 26
saati uykusuz geçirdi. Mahkemeye ilk sevk edildiklerinde
haklarında tutuklama kararı verilen komutanlar, diğer duruşma
salonunun tahta koltuklarına uzanıp uyudular. Bu görüntülerle
paşaların içine düşürüldüğü durumu SÖZCÜ gözler önüne serdi.
Komutanlar haklarındaki kararı heyecanla beklerken, yaşları
gereği uykusuzluğa dayanamaz hale gelmişlerdi. Gerisini,
duruşma salonunda bulunan avukattan dinliyorum:
“SÖZCÜ’de yayımlanan fotoğraf ve yazıdan rahatsızlık
duyulmuş olacak ki, bu kez karşı taraftaki boş duruşma salonları da
kilitlenmiş olduğundan, çoğu yaşlı olan tutuklu komutanlar uzanıp
dinlenme imkanı bulamadan tahliye umuduyla 26 saati tahta
sandalyeler üzerinde oturarak geçirdiler.”
Bu ağır yüke can mı dayanır?
Hakim
kararını verip, ayağa kalkarken avukatlardan biri “Sayın Hakim,
tarihe adınızı yazdırma şansınızı kaçırdınız. Bu davanın siyasi
değil, hukuki bir dava olduğunu vereceğiniz tahliye kararları
ile tüm Türkiye’ye gösterebilirdiniz” diyordu. Bundan sonra
yaşananları yine avukattan dinliyorum:
“Avukatın
sözleri üzerine hakim şaşırdı ‘Ama ağırlaştırılmış müebbet
hapisle yargılanıyorlar. Siz de karara itiraz edebilirsiniz’
deyip duruşma salonundan ayrıldı. Oysa mevcut içtihatlara göre,
sadece müebbetle yargılanmak kaçma şüphesinin varlığı için ve
tutukluluğun devamı için yeterli değildir. Tutukluların tamamı
hakkında ‘tutukluluğunun devamı’ yönünde verdikleri karardan
sonra duruşma salonlarından ayrıldılar.”
Bütün gece
onları yalnız bırakmayarak adliye önünde tahliye kararı bekleyen
ailelerin durumunu avukat “içler acısıydı” diye anlatıyor. Artık
dosya Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde… Bundan sonra
tutukluluğun devamına veya salıverilmelere bu mahkemede karar
verilecek.
“Duruşmada uyuyan hakim”
Tutuklu sanıklar 26 saat uykusuz kaldıktan
sonra yeniden cezaevine gönderildi. Hakimlerin, zabıt katibinin,
mübaşirin, avukatın da yorgun düştüğünü biliyoruz. Üstelik o
hakimlerin, avukatların 26 saatlik çalışmalarından sonra yine o
gün duruşmalara katıldıklarını öğreniyoruz. Bu kadar ağır yük
acaba başka ülkenin yargı mensuplarında var mıdır? Bir sanığın,
mahkeme tutanaklarına yansıyan şu sözleri de yargının ağır yükünü
ve yargıya olan bakışı ortaya koymaya yetiyor:
“Ben, 13
ay önce ayın 15’ini 16’sına bağlayan gece bu salonda tutuklandım. Ben
tutuklandığım sırada hakim uyuyordu. Beni dinlemeyen bir hakim
tarafından tutuklandım. Benim adalete olan güvenim
sarsılmıştır.”
Yorum Gönder