Arapların Günümüzde İnsan Kalbi Yiyen Ebü Süfyanları - Cevat Kulaksız

Suriye’de Esat’ın ölü askerinin kalbini çıkarıp yemeğe çalışan, muhalif isyancılardan Abu Sakkar’ın, insanın kanını donduran, dünya basınına da yansıyan görüntülerini, belki siz de izlemişsinizdir.
Bu görüntüler, günümüzden 1388 yıl önce (M 625) Bedir Savaşında şehit olan 70 Müslümanlardan biri olan Hz. Hamza’nın kalbini çıkarıp yemeğe çalışan Ebu Süfyan’ın karısı Hind’in yaptığı vahşete ne kadar da benziyor.
Arapların demek ki her devirde Ebü Süfyan’ları vardı. Burada hemen aklıma, Arap vahşeti ile ilgili bir anı geliverdi. 10 yıldan fazla askerlik yapan Kutulamare’de İngilizlere ve Arap isyancılara karşı savaşan Dedem Duran Çavuş’un anlattığına göre, Arap isyancılar, çadırlarda yaralı yatan askerlerimize baskın yaparlar, “altın yutmuşsa altın alalım” diye, cembiye denilen eğri hançerle askerlerimizin karnını deşerlermiş. Çünkü Araplar Osmanlının kâğıt paralarına itibar etmedikleri için yörede her türlü mal alımı altınla yapılırmış. [i]
Bu Ebu Süfyan torunlarının, 1.Dünya Savaşında, “çadırlarında su su diye inleyen askerlerimize yaptıkları vahşet” anılarımızda bir hüzün olarak durmakta. Günümüzün Araplarının da, tıpkı Hz. Hamza’nın kalbini çıkarıp yiyen ataları gibi, kendi ölü kardeşlerinin kalbini çıkarıp yeme gayretinde olduklarını bütün dünya izledi.  . Bazı muhalifler de, esir aldıkları Esat askerlerinin boğazını keserek öldürdükleri basına yansımakta.
ABD merkezli bir insan hakları örgütü, videoda görülen kişinin tanınmış isyancılardan Abu Sakkar olduğunu bildirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch, Abu Sakkar’ın savaş suçu işlediğini vurguladı.
Suriye muhalefeti ise söz konusu isyancının yargılanacağını belirtti. Bağımsız olarak gerçekliği doğrulanamayan videoda Abu Sakkar bir askerin kalbini keserken görülüyor.
Askerin cesedine eğilirken, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı kastederek “Kalbinizi ve ciğerinizi yiyeceğiz” diyor.
Human Rights Watch, Abu Sakkar’ın Bağımsız Ömer el-Faruk Tugayı adındaki bir grubun lideri olduğunu kaydetti.
İnsan hakları örgütünün yetkililerinden Peter Bouckaert, Reuters ajansına yaptığı açıklamada “düşman cesedini parçalamak savaş suçudur. Ama daha da ciddi olan durum, şiddetin ve mezhep ayrımı söyleminin hızla yayılması” dedi.
Örgüt, Abu Sakkar’ın daha önce de Lübnan’ın Şii bölgelerine roket fırlatırken ve Suriyeli askerlerle birlikte çarpışırken ölen Lübnanlı Hizbullah üyelerinin cesetleri ile poz verirken çekilmiş görüntüleri olduğunu bildirdi.
BM’ye göre, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a karşı ayaklanmanın başladığı 2011 Mart’ından bu yana Suriye’de ölenlerin sayısı 70.000′i buluyor. İngiltere’deki Suriye insan hakları grubuna göre ise 80.000′i aşmış durumda. [ii]

TIPKI ATALARI EBU SÜFYAN VE KARISI HİND GİBİ
Aynı vatanda, aynı dinden, aynı dili konuşan insanlarının kendi vatanlarında birine böylesine düşman olmaları, böylesine vahşet uygulamaları, insanı dehşete düşürüyor. Tıpkı ataları Ebü Süfyan ve onun karısı Hind gibi birbirinin kalbini yemeğe çalışıyorlar. Genlerinde bu kalıcı vahşet mi var?
Kureyşli müşrikler bu savaşta o kadar vahşiyane şeyler yapmışlardı ki, belki tarihte benzerine az rastlanırdı. Müslümanlar bu savaşta 70 şehid vermişlerdi. Düşmanlar özellikle de müşrik kadınlar şehit Müslümanların burunlarını ve kulaklarını kesiyorlardı. Ebu Süfyan’ın karısı Hind ve öteki bazı müşrik kadınları Müslüman şehitlerin organlarından yaptıkları gerdanlıkları boyunlarına takmışlardı. Ayrıca Hind, savaşta şehit düşen Hz. Hamza’nın ciğerini çıkartarak ağzında çiğnemek iğrençliğini gösterebilmişti
Kureyş’li müşrikler bu savaşta o kadar vahşiyane şeyler yapmışlardı ki, belki tarihte benzerine az rastlanırdı. Müslümanlar bu savaşta 70 şehit vermişlerdi. Düşmanlar, özellikle de müşrik kadınlar şehit Müslümanların burunlarını ve kulaklarını kesiyorlardı. Ebu Süfyan’ın karısı Hind ve öteki bazı müşrik kadınları Müslüman şehitlerin organlarından yaptıkları gerdanlıkları boyunlarına takmışlardı. Ayrıca Hind, Hz. Hamza’nın ciğerini çıkartarak ağzında çiğnemek iğrençliğini gösterebilmişti. [iii]

İKTİDARIN SURİYE POLİTİKASI YANLIŞLIĞI
Kısa bir zamanda iki kardeş halkın Suriyeli Arapların, birinin kanını, kalbini içip yiyecek kadar düşmanlığı götüren olaya insan şaşıyor.
Tüm bu vahşette, düşmanlıkta, 70 bin Suriye’linin ölümünde, RTE-AKP iktidarının Esat’a husumeti, ayırımcılığı körükleyen, teröre ortak rollerinin bulunduğu meydanda; yani dökülen kanların vebalinden AKP ve R.T. Erdoğan’da sorumludur. Halen komşu Suriye’ye sürekli verip veriştirerek teröre destek vererek komşunun içişlerine karışmakta.  Komşularla böyle mi “sıfır politika” uygulayacağız.

Gerçi bizim Başbakan RTE de iki yıl önce,  şimdilerde sürekli atıp tuttuğu, kötülediği Beşar East’la da kardeş gibi değil mi idi?  Öylesine birbirine yakınlık gösteriyorlardı ki, olayların uç vermeye başladığında,  bizim Sayın Başbakanımız R.T.Erdoğan, (sanırım birçoklarınız da anımsar) “Suriye bizim iç işimiz” diyordu.u
Bu sözü duyunca gerçekten çok şaşırmıştım, Suriye bizim bir eyaletimiz, vilayetimiz mi de iç işimiz olsun? Diye düşünmüş, bu sözü yadsımıştım.  İşte Sayın Erdoğan öylesine, Suriye ve Esat’ı kendine çok yakın hissediyordu.
Türkiye ile Suriye arasında öylesine görülmemiş dostluk rüzgârları esiyordu ki, ortak bakanlar kurlu toplantıları yapılıyor, vizeler kaldırılıyor ki değme gitsin; ama bu sıcak kankalık birden neden bitiverdi. Bu dostluğa Suriyeliler öylesine memnun oluyorlardı ki, Gaziantep’te konuştuğum bazı Suriye’liler şöyle diyorlardı: “Bizim Avrupa’dan mal almamıza ne gerek var, şurda çok yakın, kardeş Antep’ten mal alıp hem de aynı gün geri dönüyoruz”.
Ayrıca bu kardeş kavgasından, kardeş katliamından kaçıp, başta Hatay olmak üzere Güney Doğu bölgemize sığınan üç yüz mü, dört yüz mü olduğu söylenilen Suriye’li sığınmacıların masraf ve yarattıkları sorunlar da başımıza dert olmaya başladı. Güya bunlar mülteci, öylesine terör yaratan mülteciler ki, dört çeker arabalara kâh Suriye, kâh Türkiye plakaları takıp,  geceleri vurup kırık, kamplarına dönüyorlarmış. Saldırılarda kullanmak için evlerinin bodrumlarında, bağ evlerinde gizlice patlayıcılar imal ediyorlarmış.
Terörü destekleyen, teröre kucak açan, bir gün bu terörün kendilerine döneceğini, komşunun camını kıranın da camının kırılacağını düşünmelidir. Komşudaki nizada taraf tutmaktan ziyade, tarafları uzlaştırmak için çaba göstermek Müslümanlığın gereklerinden değil mi? Reyhanlı’daki patlamalarda onlarca vatandaşımızı kaybettik, yüzden fazla vatandaşımız da yaralandı. Daha önce polis şehit oldu, uçuğumuz düştü pilotlarımız şehit oldu. Gittikçe de sınırda huzursuzluk artmakta.
Sayın T. Erdoğan’a sormak gerekir,  ne kazandı Türkiye, Suriye devletine isyan edenlere kucak açmaktan.
Bu dostluk biterken, Suriye’ye yapılan iki buçuk milyar Dolar’lık ihracat kesildi; Suriye üzerinden öteki Ortadoğu Araplarına giden tır sevkiyatı kesildi. (Mecburen gemilerle uzun ve masraflı Mısır yolu tercih edilir oldu) Güney Doğudaki vatandaşların bir o kadar sınır ticareti kesildi.
Ateşe körükle giden AKP-RTE iktidarı, şimdi de “ABD, AB, dünya ayak sürüyor, müdahale etmiyorlar” diye yakınıyor. Suriye Libya, Tunus gibi değil. T.Erdoğan, Libya’daki Tunus’taki gibi, Batı’nın da katkısı ile hemen Esat’ı alaşağı edecekler sanıyordu. Oysa Suriye’nin yapısı onlar gibi değil. Suriye’deki gerek yerli Hıristiyanlar, öteki guruplar, Batı, İsrail biliyorlar ki, Esat gittiği zaman bölgede çıbanbaşı olacak Taliban gibi aşırı dinciler iktidara gelecek.
Başkaların, daha doğrusu İsrail’in telkinli ABD nin baskıcı övüdü, telkini ile buna etkili oldu ve RTE-Esat kankalığı bozuluverdi. Oysa ileri görüşlü devlet adamı, yukarıda değindiğimiz kayıpları, Suriye’deki siyasal, sosyal konjonktürü, Batı karşısındaki Suriye’nin durumunu iyi tahlil edip gözlemlemeli, komşudaki kavgaya taraf olmamalıydı.
İktidarın bu yanlış politikası yüzünden, ülkemiz ekonomik yönden kayıplara uğratılırken, siyasal prestij kaybı yanında, ayrıca sınırımızda da tehlike rüzgarları esmeye başlamıştır.

BÖLGEDE DEMOKRASİ JANDARMASI MISIN
Büyük Orta Doğu Projesinde (BOP) eşbaşkanlarından olduğunu, belki de övünerek söyleyen Başbakan RT Erdoğan, bu paye ile komşulara, Suriye’ye “Suriye’de demokrasi yok” diye komşuluk ilişkilerine yakışmayan terör destekçisi durumunu düşmeniz ne derece hakkaniyetle bağdaşır. Atatürk “yurtta sulh cihanda sulh” dememiş miydi.
Kaldı ki, R.T.Erdoğan’a gizli yüklü ödül veren Suudi Arabistan Krallığında demokrasi mi var? Ankara’nın en güzel yerlerinden Gençlik Parkı’nın bulvara bakan yerinde heykelini diktiğiniz Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in ülkesinde demokrasi mi var?  Kardeş ülkeler de olsa, Azerbay’can da demokrasi mi var? Nur Sultan Nazabayayev, İlhan Aliyev’in Esat’tan ne farkı var. Üstelik uzak yakın hangi Müslüman ülkesinde çağdaş bir demokrasi var. Biz kendi ülkemizin pek de çağdaş olmayan demokratik, siyasal yapımıza bakalım.
Bırakınız onları da, kendi ülkemizde zaten kör topal olan demokrasiyi daha da geriye götüren, AKP-RTE nin adeta bir padişah ve diktatör edası ile söylem ve eylemlerine baktığımız zaman, kendi çelişkiniz gözler önüne seriliyor.
Suriye’de halkın seçtiği Esad’ı devirmek bize mi düşer? Elin kışkırtmasıyla her yönden karşılıklı yararlandığımız Suriye ile maraza çıkarmakla ne kazandık. Maddi, huzur, can kaybımız oldu, AKP nin bu yanlış politikaları yüzünden.

MÜLTECİ Mİ EŞKİYA MI?
Türk Askerini Dövüyorlar!
Yöredeki olumsuz gelişmelere, vatandaşların anlatımlarına baktığımız zaman, AKP-RTE iktidarı komşudaki kavgada, yan tutmayı, isyancıları desteklemeyi öylesine ileri götürmüş ki, sınır güvenliği kalmamış.
Kilis’ten vatandaşların anlattıklarına göre ; “Sınır delik deşik. İnsanlar o kadar cüretkârlaşmışlar ki müdahale etmeye çalışan Türk askerinin silahını almaya cesaret etmekte, askerler dövülmektedir…”
Suriyeliler sınırdan elini kolunu sallayarak geçiyor. Kim oldukları, ne iş yaptıkları bilinmiyor. Yabancı uyruklu sayısında da gözle görülür artış var. Sınırın istenilen noktasından, gece veya gündüz kolaylıkla Suriye tarafına geçilebilmektedir. Özellikle akşam, karanlık bastırdıktan sonra sabaha kadar büyük araçlarla, gidilip gelindiği yöre halkı tarafından bildirilmekte.
30 yıldır terörle mücadele etmiş, terörden çok çekmiş, binlerce evladını teröre kurban vermiş TC de AKP hükümetinin Suriye sınırında terörist beslemesi düşündürücü. Sınır boylarında El Kaide’den, Hizullah’tan El Nusra, ÖSO, Müslüman Kardeşlere kadar her türlü dinci terörist bulunuyor. Başbakan Erdoğan, “misafirimiz” diyerek “dokunulmazlık” verdiği için, “biz Tayyip’in misafiriyiz” diyen ne idüğü belirsiz adamlar, lokantalarda bile yemek yedikten sonra bile, “Tayyip ödesin” diyecek kadar edepsizleştikleri hayli tedirgin olan yöre halkınca anlatılmakta.

SINIRDA DEĞİŞKEN SAHTE PLAKALAR VIZIR VIZIR
Sınır boylarındaki yerleşim yerlerinde, il ve ilçelerde trafikte gezen araçların %30-40 Suriyeli plakalı araçlardan oluşmakta. Bunlara dair hiç bir trafik kuralı ihlali cezası uygulanmamaktadır. Aksine bunların yol açtığı trafik sıkıntısının cezası Türk plakalı araçlara kesilmektedir. Park cezalarında rekor sayıda artış görülmüştür.
Yöre ilçelerinde kalan Suriyelilerin çoğunluğu sınırdan kaçak yollarla serbestçe elini kolunu sallayarak geçmektedir. Bunların kim olduğu, ne iş yaptıkları bilinmemektedir. Son aylarda Suriyeli dışındaki yabancı uyruklu insan sayısında da gözle görülür bir artış görülmektedir. Sınırın istenilen noktasından, gece veya gündüz kolaylıkla Suriye tarafına geçilebilmektedir; böylece sınırlar uluslar arası özelliğini kaybet görünmekte. Suriye sınırlarımız, sanki bir terörist devletin sınırları gibi.
Yörede herhangi bir saate özellikle akşam karanlık bastırdıktan sonra, sabah kadar 4 X 4 cipleriyle, atlarla ve traktörlerle dâhil Suriye tarafına gidilip gelinmekte, birkaç olay dışında hiç bir müdahalede bulunulmamaktadır.

BÖLGEDE PKK YAPILANMASI MI?
Yine bölgedeki insanların anlattıklarına göre, Suriye bölgesinde PKK’nın bütün büroları bulunmakta; bürokratik işlemler PKK tarafından yapılmaktadır. PKK, vergi toplamakta, sınır kontrolü yapmaktadır. PKK gençleri “askere” almaktadır. Bütün yükler PKK tarafından verilmekte ayrıca bu yükleri alan her Türk vatandaşı yük başına 1000 Suriye parası ödemektedir. Sırtçılık yapanlar da genellikle PKK mensubu Suriyeli Kürtlerdir. Onlar da yük başına 2000 Suriye parası almaktadır.
Sınırın Suriye tarafındaki durum ise Türkiye açısından daha vahim sonuçlar ortaya çıkarabilecek görünmektedir. [iv]

İLK SALDIRIDA 17 KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
Birleşmiş Milletler yardımının depolandığı Hatay’ın Reyhanlı İlçesi Cilvegözü Sınır Kapısı’nda 11 Şubat’ta patlayıcı yüklü araçla gerçekleştirilen saldırıda 4′ü Türk, 17 kişi yaşamını yitirirken, 26 kişide yaralanmıştı. Geçtiğimiz günlerde de bir lokantada hesaba itiraz eden Suriyelilerin başlattığı tartışma sonrası yayılan söylentiler üzerine ilçe halkı gece saatinde toplanarak protesto gösterileri yapmıştı.
Reyhanlı’daki patlamalarda ölen 50 den, yaralanan 100 den fazla vatandaşımızın bu dehşetli, hazin durumu ülke genelinde yayılmasın diye, yayın yasağı konulması ayrı bir sansür ve engelleme olayı iktidarın korku, telaş ve endişe kaynağıdır.
Kısaca sınır boylarında böylesine endişe verici olaylar artmaya başlamıştır.

PROTESTO EDENLER COPLA BİBER GAZI İLE SUSTURULUYOR

AKP iktidarı Suriye konusundaki yanlış politikaları yüzünden, kendi yanlış ve yetersizliklerini milletten gizlemenin telaşına düştü. Ülkenin her yanında iktidarın Suriye politikalarını eleştirenleri engellemek için ya mahkeme kararı ile yayın yasağı koyuyor, ya da polis vasıtasıyla acımasızca, protesto edenler susturuluyor, engelleniyor.
Bu yanlış politikalar yüzünden Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zor ve karanlık günleri yaşanıyor. Ülke bir taraftan bölünmenin eşiğine getirilirken, diğer taraftan kevgire dönen sınırları, BOP’lu dış politika uygulamaları sebebiyle her türlü tehdit ve tehlikeye açık duruma gelmiştir.
Reyhanlı’da patlayan bombalar tehdit ve tehlikenin ne kadar büyük ve yakın olduğunu bir defa daha acı biçimde ortaya koydu.
HÜKÜMET bu vahim durum karşısında tedbir almak ve yanlışlarını düzeltmek yerine yasak ve karartmalar getirerek, gerçekleri Türk Milleti’nden saklayabilmenin telaşına düştü. Medyaya ihtilal dönemlerinde bile görülmemiş yayın yasakları getirildi. AKP ümidini Türk Milleti yerine, ABD ye, Obama’ya bağlamış durumda. [v]
İçişleri Bakanı Muammer Güler, Reyhanlı’da meydana gelen patlamada kullanılan bomba yüklü araçların Türkiye’de hazırlandığını söyledi. Ancak istihbaratın neden daha önce bunu göremediğini açıklayamadı. Türkiye’de yaklaşık 400 bin Suriye’den gelen insan olduğu tahmin ediliyor. Bunların kaç tanesinin sığınmacı, kaç tanesinin Esad yanlısı, ya da ABD ajanı olduğu belli değil. AKP-RTE iktidarının yanlış politikaları yüzünden ülke büyük bir keşmekeşe doğru sürüklenmekte. [vi]
SONNOTLAR

[i] Zeytindağı F.R.Atay sf 70
[ii] BBC Türkçehttps://www.sendika.org/2013/05/suriyeli-askerin-kalbini-yiyen-isyanciya-tepki/
[iii] https://www.frmtr.com/tarih-ve-inkilap-tarihi/715759-uhud-savasi-ve-hz-hamzanin-idam-edilmesi.html
[iv] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yg/habergoster.php?haber=84226
[v] https://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?haber=aldatmaya-karartmayi-eklediler&id=28768
[vi] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yg/habergoster.php?haber=84226

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget