Yedi CHP’li geçenlerde bir açıklama yapıp altında 114 kişinin imzasının bulunduğu “Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi” bildirisini imzalayan 30 kadar CHP milletvekili ve Parti Meclisi üyesini kamuoyuna şikâyet ettiler. Partili arkadaşlarını “CHP’nin ilkeleri ve ideolojisiyle bağdaşmayan” bir metne imza atmak ve “CHP’nin birliğine zarar vermek” ile suçladılar.
Söz konusu bildiriyi de, o yedi CHP’linin karşı açıklamasını da okudum, fakat neye, niçin karşı çıkıldığını anlayamadım.
Bildiride;
1. “Anayasa üzerindeki uzlaşma çalışmaları demokratik ilkeler temelinde sürdürülmelidir. ‘Başkanlık sistemi’ gibi, başka hesaplara dayalı girişimler o süreci ‘tıkayıcı’ bir unsurdur. O girişimlerden mutlaka vazgeçilmelidir...” deniyor.
2. “Seçim barajının düşürülmesi”,3. “Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması”,4. “Özel
yetkili mahkemelerin kaldırılması, bu mahkemelerin verdikleri tüm
kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesi” isteniyor.
Bildiride
dile getirilen bu istekler CHP’nin daha önce birçok kez dile getirdiği
isteklerle birebir örtüşüyor. Hatta bu isteklere ilişkin olarak TBMM’ye
yasa teklifinde bulunulmuş.
O halde bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
O yedi CHP’liye bu “laf ola beri gele” tavrı hiç yakışmıyor. Üzerlerine yapıştırılan, kendilerinin de benimsemiş gözüktükleri “milliyetçilik” etiketine rağmen yakışmıyor.
Karşı
açıklamalarını okuyunca insanın kafasında acaba o yedi kişi kamuoyunda
yaratacakları korku, tedirginlik, endişe üzerinden siyasal prim yapmayı
mı amaçlıyorlar sorusu uyanıyor.
Öyle ya bildiride dile getirilen, Türk Ceza Kanunu’nda “ifade
özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması”, “hukuka aykırı
delillere dayanan iddianamelerin kabul edilmemesi”, “dürüst yargılama ve
savunma haklarının sağlanması”, “gizli ve dürüst olmayan tanıklığın ve
yasadışı dinlemelerin önlenmesi”, “gerekçesiz tutuklulukların sona
erdirilmesi” taleplerine bir sosyal demokratın ne itirazı olabilir?
Bildiride yer alan “Türkçe dışındaki dillerde siyaset yapılabilmesinin önünün açılması...” cümlesini o CHP’liler bunu “parlamento çalışmalarında...” diye yorumluyorlar.
Bildirideki “özel
yetkili mahkemelerin kaldırılması, bu mahkemelerin verdikleri tüm
kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesi” isteminin ise “Öcalan’ın yeniden yargılanıp salıverilmesinin yolunu açacağını” ileri sürüyorlar. Bunu yaparken bu özel mahkemelerin şimdiye kadar aldığı ve alacağı kararlar arasında Balyoz davasından KCK davalarına, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın da yargılandığı Ergenekon davasından pankart açma davalarına kadar birçok dava bulunduğunu unutmuş gözüküyorlar. Bunlar bir yana Abdullah Öcalan’ın bu tür bir mahkemede değil, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandığını göz ardı ediyorlar.
Sanırım kendileri de neye, niçin karşı çıktıklarını bilmiyorlar.
Yorum Gönder