Siyaset ve para...Düşman kardeşler değil ama, yapışık kardeşler.
Bazılarının yapışık kardeşiyle pek ilişkisi yoktur, bazılarının ise yapışık kardeşiyle olmadığı yer yoktur.
Bazısı ölür gider, yapışık kardeşine bir çul bile kalmaz. Bazıları ise içli dışlıdır, hatta bir bedende iki can gibidirler.
Yakın ve uzak tarihimiz bu iki kardeşin yaptıklarıyla doludur.
Kanuni’nin damadı Rüstem Paşa’nın yapışık kardeşiyle ilişkisi ayyuka çıkmıştır, tarih “böyle hırsız görülmedi” diye yazar.
Cumhuriyet döneminde “Yavuz-Havuz davası”, “Tomruk yolsuzluğu”, “Yassıada yargılamaları” hep iki kardeşin el ele verişi değil midir?
Meydan-ı siyasette bunun adını “nüfuz ticareti” koymuşlar.
Nedir nüfuz ticareti?
Siyasi mevki ve makamını kullanarak, güç alarak haksız ticari işler yapmak, hazineyi soymak...
Öyle insanlar vardır ki, söylenenleri ona yakıştırmak mümkün değildir.
Lakin “yapışık kardeş”i onu yakalayıp sürükler ki...
Kime sorsanız Enver Paşa’nın siyasi ve askeri hatalarını sıralarlar ama onu nüfuz ticaretiyle bağdaştıramazlar.
Halil Menteşe, Osmanlı Meclisi’nin son başkanıdır.
İttihat Terakki Partisi’nin “üç lideri” Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa ise dördüncü sırada Halil Menteşe’yi gösterirler. Partinin aldığı her önemli kararda vardır, Birinci Cihan Savaşı’na girmek gibi...
İttihat Terakki “darbe” ile iktidara gelmiş, Enver Paşa üstelik “damat”tır da...
Halil Menteşe anılarında damatlığı şöyle açıklar:
“Cemiyet, Hürriyet mücahitlerinden bazılarını saraya damat vermeyi, bir sultanla evlendirmeyi düşünmüştür, Enver Paşa da Naciye Sultan’la evlenmiştir.” (*)
Halil Menteşe bir gün, İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın odasında otururken Enver Paşa cepheden gelir. Siyasetten, savaştan konuşurlar, Enver Paşa, Talat Paşa’ya “Bana bankalardan 8 bin lira bul!” der, yani kredi...
Talat Paşa sorar:
“Ne yapacaksınız?”
Enver Paşa anlatır:
“Naciye Sultan Erenköy’de bir köşk almak istiyor... Ne yapacak? Ne gidecek, ne görecek, kimse Sultan’ın köşkü diye kiralamayacak... Abraham Paşa da Sarıyer’deki çiftliğini 15 bin liraya satmak istiyor, içinde köşkler de var. İsmail Hakkı Paşa, ‘burayı alın, hem koyun besler, hem de ormandaki ağaçlardan mangal kömürü yaparsınız’, diyor. Bu çiftliği satın alacağız.”
Talat Paşa itiraz eder:
“Paşam senin en büyük imtiyazın fedakarlığındır. Arkadaşların yarı aç, yarı tok dövüşürken senin çiftlik almanı doğru bulmam. Hepimiz biliyoruz ki Sultan’ın tahsisatı, kendi maaşın, bu borcu kolaylıkla ödeyebilirsin. Fakat bu 15 bin lira, İstanbul’da 150 bin, cephelere varıncaya kadar bir milyon lira olur.”
Sonra ne olur?
Bankalardan bir kuruş kredi alınmaz.
Naciye Sultan’ın değerli mücevheratının bir kısmı Hilmi Paşa aracılığıyla Viyana’ya gönderilip orada satılır.
Siyaset ve para...
İşte böyle yapışık kardeşlerdir.
Enver Paşa’yı nüfuz ticaretine çeken...
Ama bakın ki “Talat Paşa” gibileri de vardır.
“Dur yahu ne yapıyorsun?” diyen.
Aranıp da bulunamayan budur.
(*) Hürriyet Vakfı Yayınları
Yorum Gönder