Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı atanması sonrasında faaliyete
geçen bir kurum var: Stratejik Düşünce Enstitüsü SDE.
Bu kurumun kendisini nasıl tanımladığını aktarırsam eğer, sizler de SDE
hakkında fikir sahibi olursunuz: “SDE, stratejik derinliğine ve tarihi
sorumluluğuna doğru emin adımlarla yol alan Türkiye’nin ulaşmak istediği büyük
devlet idealinde önemli bir dönüm noktasıdır.”
Bir kurumun kendisini “büyük devlet idealinde” nasıl önemli bir dönüm noktası
görebildiği, kuşkusuz bilimin sınırları dışındadır!
Bir “dönüm noktası” olan bu kurumun Yüksek İstişare Kurulu’ndaki kimi
isimler, SDE’nin misyonunu anlamamızı sağlayacaktır: Sacit Adalı,
Mustafa Karaalioğlu, Doğu Ergil, Faik Tarımcıoğlu, İhsan
Dağı, Osman Can, Salim Uslu, Ümit Fırat…
SDE’nin Başkanı ise televizyonlarda hemen her gün gördüğünüz bir isim:
Yasin Aktay. Kendisi son olarak AKP’nin MKYK üyesi oldu!
AKP’NİN BAŞ DÜŞMANI TÜRK ULUSALCILIĞI
Derdimiz size bir kurumu tanıtmak değil elbette; bu kurumun hazırladığı
“Türkiye’nin Demokratik Dönüşümü 2002-2012” isimli çalışmayı
sorgulayacağız.
Yasin Aktay, SDE’nin 148 sayfalık bu çalışmasıyla ilgili Star
gazetesine yaptığı açıklamada üç önemli ve kritik konuda kendisinin, daha
doğrusu partisinin görüşlerini ortaya koyuyor:
1. Aktay, öncelikle Türk ulusalcılığını hedef alıyor: “Kürt
ulusu diye yola çıktığınızda, zaten Kürtlerin de Türkiye’nin de başına bunca
iş açmış olan Türk ulusalcılığına simetrik bir yanlış talebinde bulunmuş
oluyorsunuz. Hani ulusalcılık kötü bir şeydi? Türk ulusalcılığı Kürt
sorununu doğurdu diyorsak Kürt ulusalcılığının nelere kadir olabileceğini Allah
bilir.”
Aktay’ın daha doğrusu AKP’nin “Türk ulusalcılığını” hedef alarak
“dönüştürmeye” soyunduğu Türkiye kuşkusuz artık “demokratik” değildir! Nitekim
Başbakan Erdoğan açık bir şekilde “kuvvetler ayrılığını” yani demokrasiyi
ayak bağı gördüğünü ilan edebilmektedir.
AKP, HEP’İN HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
2. Yasin Aktay, Türkiye’yi dönüştürme faaliyetleri sırasında
kimin hedefini gerçekleştirdiklerini de açıklıyor!
Aktay’a göre 1993 yılında Halkın Emek Partisi HEP’in “Barış Çağrısı”
metni ile talep ettiği 23 maddenin neredeyse tamamı AKP’nin 10 yıllık iktidarı
döneminde karşılandı!
Elbette “demokratik haklar” kategorisi içinde değerlendirilebilecek haklara
kimsenin itirazı olamaz. Ancak AKP’nin HEP’in hedefini gerçekleştirmiş olması,
üzerinde durulması gereken bir konudur! Zira HEP bugün BDP’dir.
AKP, TC VE PKK’YE EŞİT MESAFEDE
3. Yasin Aktay’ın şu görüşleri ise “Türkiye’yi dönüştüren”
AKP’nin misyonunu ortaya koymaktadır: “Esasen PKK şiddeti devlet direncini asla
geriletebilecek bir unsur olmadı. Aksine iki tarafın şiddeti birbirlerini
besliyordu. Bu savaşa dur demek için savaşın dışındaki bir unsurun devreye
girmesi gerekiyordu. AK Parti bu sistemin dışında bir parti olarak, iki
tarafın şikeli savaşlarını durdurmaya çalışınca her ikisinin silahı da AK
Parti’ye döndü. AK Parti kendi tabanı üzerinden halkın klasik devlet anlayışı
tarafından işlenmiş bu ulusalcı anlayışını rehabilite etti
diyebiliriz.”
Özetle Aktay, “Türk devleti ile PKK’nin savaştığını, tarafsız olan
AKP’nin ise bu savaşı durdurmaya soyunduğunu” söylüyor!
Daha açık ne söylesin ki?!
Yorum Gönder