Özlenen günler - Gündüz Akgül

Sevgili Dostlar,
Bu gün can sıkıcı gündemele ilgili yazacağım bir yazı ile sizlerle buluşmak yerine, değerli Tarihçi Dr. Handan Diker tarafından derlenen bir anıyı özetleyerek (anı makale yazısına sığmayacak kadar uzun) buluşmak istiyorum.
Bu anıyı ilk okuduğum zaman “hey gidi günler” demekten kendimi alamamıştım. Sizde okuyunca ayni duyguları yaşayacağınızı biliyorum.
“Tarih 14 Temmuz 1934, yer Kuşadası Kanapiçe koyu.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey, bir denetleme için Selçuk'taydı.. Mülkiye mektebini bitirdikten sonra gidip Fransa'da tahsilini tamamlamış, aydın ve çiçeği burnunda bir kaymakamdı.. İlçeye hareket etmek üzereyken bir jandarma eri koşarak gelmiş ve elindeki bir kâğıdı uzatmıştı. Kâğıtta şu satırlar yer alıyordu:
Gümrük Muhafaza K-14 / 7 / 1934 saat 15 kararlarında Kanapiçe mevkiinde, içerisinde 4 kişi çıplak bir durumda kurşuni renkte yelkenli bir sandalın sahilimize yaklaştığını gördük. Beş arkadaş tarassut ve takip ettiğimiz sandal, Kanapiçe Koyu'na ve karaya yaklaşmıştı. Üç el havaya ateş etmek suretiyle "Dur" emrini verdik. Bu emre itaat etmeyenlerin, kendilerini denize atarak kaçmaya başlamaları üzerine beş arkadaş birden ateş ettik. Bu dört şahıstan üç tanesi ölü olarak denizde kaldı. Bir tanesinin ne olduğu meçhuldür. Mezkûr sandal, denizde kendi kendine dolaşmaktadır. Ölüler sahildedir. Keyfiyet, Dipburnu Karakol erlerinin ifadelerine atfen arzolunur.
Not: Mezkûr sandalın Sisam Adası'nda bulunan İngiliz harp gemisine ait olduğunu arzederim. Karine Muhafaza Memuru Mustafa."
Kaymakam Dilaver Bey, dipnotun okuduktan sonra büyük bir şaşkınlık geçirdi, sonra altındaki arabayı hiç vakit kaybetmeden en hızlı şekilde sürerek Kuşadası'na döndü ve telegrafhanede makine başına oturarak derhal Ankara'yı aradı.
                Ankara'nın ses vermesi gecikmedi. Dâhiliye Vekâleti, daha çok tamamlayıcı bilgi istiyordu
Kaymakam Dilaver Bey, Ankara'nın istediği tamamlayıcı bilgiyi ancak uykusuz geçirdiği bir geceden sonra 15 Temmuz günü öğle sularında elde etti ve hemen Ankara’ya bildirdi.
"Başvekil İsmet Paşa Hazretleri"ne:
 "Kanapiçe Koyu Dipburnu Karakolu erlerinden beşi pusudayken, saat 16.00 sıralarında üç kişinin çıplak olarak bir kotra ile erlerin pusu yerine yaklaştıkları ve ikisinin karaya çıktıkları, erlerimizin 'Teslim olun' ihtarına mukabil karaya çıkan ikisinin derhal ve tekrar aşağıya atladıkları görüldüğünden, erlerimizin tekrar "Teslim olun" diye bağırmalarına rağmen bunların denize atladıkları ve bunun üzerine ateş açıldığı... Birinin deniz üstünde kaldığını... İkisinin ateşten masun bir yere sığındıkları... Açılan ateşten birinin öldüğü, birinin de yaralı olduğu... İngiliz Harp gemisinin bir Yunan motorunu sahillerimize göndererek cesetlerin bulunmasını rica ettiği anlaşılmıştır... Arz ederim."
Olayın üçüncü günü, yani 16 Temmuz öğleden sonrasına kadar, Kuşadası'nda kayda değer bir şey olmadı.
16 Temmuz günü saat 14.00 sıralarında, üç bacalı bir İngiliz harp gemisi Dipburnu istikametinden gelerek, limanın dört mil açığında durdu.. Kaymakam Dilaver Bey, aynı anda Ankara'ya şu telgrafı çekti:
"Tarrasuttayım. . Harp gemisinden bir motor sahilimize yaklaşıyor. Karaya çıkmalarına izin verelim mi?"
 Ankara'nın cevabı kısa oldu:
 "Gelen motoru yalnız liman reisi karşılasın. Siz telgrafhanede bulunun. Sadece liman reisiyle görüşsünler..."
Gazi Paşa Kızılcahamam'da, şimdi bulduk, temas ediyoruz.
                Birkaç dakikalık bir beklemeden sonra, "Başvekil İsmet Paşa Hazretleri" buyuruyorlardı ki:
"Kaymakamımız liman dairesine gitmeyecektir. Kaymakamı ziyaret etmek istiyorlarsa, gelenleri Kaymakam Bey ancak kendi makamında kabul eder. Olayın nasıl cereyan ettiğini sorarlarsa, münasip bir şekilde bilgi verir."
Dilaver Bey'i odasında ziyaret edenler, göğüsleri nişanlarla dolu iki İngiliz subayı ile iki sivildi.
Dilever bey olayın oluş şekli hakkında gereken bilgiyi verdikten sonra  "Dur" emrine itaat etmemişlerdi.  Bu, kaçakçılığı önlememize dair olan kanun maddesine aykırı bir davranıştır. 1918 Numaralı Kanun'a göre, bu tip hareket eden kişilere ateş edilir. Olaydan üzüntü duyulmaktaydı ama askerlerimizin hareket tarzı kanunlarımıza uygundur. Der.
Sona doğru, İngiliz kumandan cebinden bir kâğıt çıkartarak kaymakama hitaben şöyle konuşur.
- Londra Hükümeti'nden aldığım üç maddelik talimatı size bildirmek isterim. Londra Hükümeti, Osmanlı Hükümeti'ne şu isteklerinin bildirilmesini talep etmektedir.
Dilaver Bey, burada kumandanın lafını kesti:
-Kumandan cenapları yanlış temas aramaktadırlar. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcisiyim. Osmanlı Hükümeti'nin değil.
İngiliz, kızararak ve özür dileyerek "Türkiye Cumhuriyeti" olarak değiştirdi lafını ve istekleri sıraladı!
1- Öldürülen subayın cesedini aramak üzere İngiliz Donanması'na bağlı motorlar sahillerimize gelecekler ancak, bu araştırma sırasında kendilerine ateş açılmayacağı hususunda yazılı teminat verilecektir.,
2- İngiliz bayrağına tarziye verilecek, ölen subayın ailesine zarar ve ziyan ödenecektir.
                 3- Subaylarını öldürdüğünü tespit ettikleri Balıkesirli er Musa, derhal yerinden alınarak cezalandırılacak ve verilecek ceza kendilerine bildirilecektir.
Kaymakam Dilaver Bey, İngiliz heyeti ile konuşmasını derhal Ankara'ya geçer ve nasıl hareket edeceğine dair talimat bekler.
Gazi Paşa, bütün bu olaylar sırasında Kızılcahamam'da bulunmaktaydı.
 Ve gelişmeleri de saati saatine izliyordu. İngiliz Donanması'nın tehditkâr bir tavırla kıyılarımıza yaklaştığı kendisine iletilince, Ankara'ya ve Kuşadası'na bağlı hatlardan emretti:

 "Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali mahasama (savaş) göze alınır... Kızılcahamam'dan şimdi Ankara'ya hareket ediyorum. Ege Bölgesi'nde kısmi seferberlik emrini veriyorum."
O dönemin Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun, Ata'nın bu çıkışı ile ilgili olarak sonradan şöyle konuşacaktır:
"Bu emir, bu haysiyetli ses, beni ağlattı. Bütün yorgunluğumu alıp götürdü. Genç bir kaymakam olarak, bütün benliğim gurur ve iftiharla sarsılıyordu. O günden bu yana birçok valilik ve müsteşarlıklarda bulundum. Atatürk'ün görev aşkını koruyan bu laflarını başka kimseden duymadım ve sözleri hiç unutmadım."
Sevgili Dostlar,
Bu onurlu davranışlar çok gerilerde kaldı ve özlediğimiz günler oldu. 04.12.2012

Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget