İnsan gerçeğinde birleşmek - Yaşar Nuri Öztürk

Her şey susturulabilir, her şey yalanlanabilir ama insan gerçeği asla. Alternatifi yoktur onun, bitişi, tükenişi yoktur. Bütün ezgilerin indirgendiği ses, bütün duaların kıblesidir o…

Evet, insan gerçeğinde birleşmek yolun sonunu, varış noktasını görmüş olmaktır. Bütün yollar o nokta için adımlandı. Bütün çamurların derdi, o noktaya varmak için çekildi. İnsanoğlu bunu fark etmek için çok düştü kalktı. Bugün artık şekillerin, farklı mabetlerin, farklı duaların bir tek hedefe yöneldikleri, bilinmez, görünmez olmaktan çıkmıştır. Hedefin insan gerçeği olduğu anlaşılmıştır. Neden hâlâ çamurla, ayak izleriyle, çer çöple oyalanıyoruz? Bütün duaların bir ölümsüz şarkıyı aradığını biliyorduk. Ölümsüz şarkının, insan gerçeği olduğunu, hâlâ anlamayanlar mı var?

“Bütün yollar Roma’ya çıkar” diyordu Roma gururu. Bütün yollar Atina’ya, Konya’ya, Bursa’ya, Edirne’ye, İstanbul’a, Berlin’e çıkar diyenlerin gururlarını da seyretti insanlık. Sonuç ortada: Ne biri kaldı, ne öteki. Şimdilerde, bütün yollar Washington’a, Moskova’ya çıkar diyenlerin gurur geçidini izliyoruz. Bu da sona erer. İnsanoğlu, “Bütün yollar insan gerçeğine çıkar” demedikçe daha çok medeniyetlerin batışını izleyecektir. Aynı zamanda hocam olan derviş babamı hatırladım. Demişti ki bir gün: “Cedlerimiz Bağdat’tan Malatya’ya, oradan da bu şehre gelmişler. Topraktan baktığımızda her birimiz bir başka yerdendir. Fakat esastan bakarsak hepimizin anavatanının bir küçük nokta olduğunu anlarız.

İnsanlık, zafer anıtının üstüne, “Bütün yollar insanın gönlüne çıkar” yazan bir uygarlığın özlemi içindedir.

İdeoloji, ırk, renk, mezhep, tarikat, klik… Bütün bunlar, karınları geniş yaratıklardır. İyi, kötü birçok şey doldurabilirsin içlerine. Ama insan gerçeği kıl payı oynaklık kabul etmez. O gerçeğin tavrı net ve açıktır: Öldüremezsin, sömüremezsin, ezemezsin, horlayamazsın. Tam aksine, sevmek zorundasın. Kısacası, “kendin için hoş görmediğini bir başkası için isteyemezsin.” İnsan gerçeği yürek ister. Seni meydana çeker. Ekmeğini, aşını bölüştürür. İnsana başka türlü gitmek olmaz. Dosta gider gibi, sevgiliye gider gibi gidilir insana. Yürek sıcak, gönül berrak olmalıdır. ‘Kutsal mücahit’ aktörlüğünün, devrim hokkabazlığının nefesi yetmez bunu yapmaya. “Yetmiş iki milleti bir bilmek” lazım bunun için, “insanlığı bir vücut bilmek” lazım. Mahşer tellallığına, hac palyaçoluğuna, Kâbe vurgunculuğuna izin vermez insan gerçeği.

İNSAN VE SARIK

Alın teri sömürülen milyonları susturmak için “Ya Kelimei Şehadet ya ekmek, ya minare ya haklarınız” şeklinde sergilenen iblis politikalarıyla kitleleri kendi inançlarının ağında boğmak, yalnız insan gerçeğini esas alanların saf dışı edebileceği bir oyundur. Çünkü insan gerçeğinde birleşmek Hak’ta birleşmektir. Çünkü ikisi de hayatın parçalarıdır. Ve hayat kutsaldır. İnsan gerçeğini bilenler bunu çok iyi bilirler. Bu yüzden, cehalet ve duygu ticaretinin usta bezirgânları, kitleyi, insan gerçeğinde değil, kliklerde, ‘izmler’de birleşmeye itmekte, insan yerine, taşı toprağı kutsal ilan etmektedirler. Hizmet ve insanlık sevdalısı Hamza Bâli’yi (Ölm. 1561) astıran Osmanlı mollalarından biri, idam sırasında şöyle diyordu: “Başından sarığı alın, sarığa saygısızlık olmasın.” Hamza Bâli’nin o şerefli başını, birkaç santim bezden kıymetsiz gören bir şerefsiz mantıktı bu. Ve bunlar, insanı mutlu etmek için gelen bir din adına yapılıyordu. Ne korkunç, ne ürpertici!

Bir eve gidelim ki, orada şah kim, köle kim belli olmasın” diyor, Tebrizli Şems. 8 asır öncesi için, insan gerçeğine ne muhteşem bir yaklaşım. Ya bugün? Bugün bir ev kurmalıyız ki, orada, şah, köle vs. değil, yalnız insan olsun.

Bir ev kuralım ki, orada kimseye rengi, ırkı, dili, camisi, kilisesi, havrası sorulmasın. Bir ev kuralım ki, orada “Bütün yeryüzü bana mabet yapılmıştır.” (hadis) diyen en büyük insanın sonsuzluk şarkısı okunsun.

Bir ev kuralım ki, orada yalnız gönüllere bakılsın.

Menfaat putlarını, ideoloji tabularını aşıp insan gerçeğinde birleşirsek hepimizin, bir tek vücudun hücreleri olduğunu anlarız. Bütün yolların insana çıktığını anlarız. Ve o zaman bütün yolların mutluluğa çıktığını görebiliriz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget