Her şey susturulabilir, her şey yalanlanabilir ama insan gerçeği asla.
Alternatifi yoktur onun, bitişi, tükenişi yoktur. Bütün ezgilerin
indirgendiği ses, bütün duaların kıblesidir o…
Evet, insan gerçeğinde birleşmek yolun sonunu, varış noktasını görmüş
olmaktır. Bütün yollar o nokta için adımlandı. Bütün çamurların derdi, o
noktaya varmak için çekildi. İnsanoğlu bunu fark etmek için çok düştü
kalktı. Bugün artık şekillerin, farklı mabetlerin, farklı duaların bir
tek hedefe yöneldikleri, bilinmez, görünmez olmaktan çıkmıştır. Hedefin
insan gerçeği olduğu anlaşılmıştır. Neden hâlâ çamurla, ayak izleriyle,
çer çöple oyalanıyoruz? Bütün duaların bir ölümsüz şarkıyı aradığını
biliyorduk. Ölümsüz şarkının, insan gerçeği olduğunu, hâlâ anlamayanlar
mı var?
“Bütün yollar Roma’ya çıkar” diyordu Roma gururu. Bütün yollar Atina’ya,
Konya’ya, Bursa’ya, Edirne’ye, İstanbul’a, Berlin’e çıkar diyenlerin
gururlarını da seyretti insanlık. Sonuç ortada: Ne biri kaldı, ne öteki.
Şimdilerde, bütün yollar Washington’a, Moskova’ya çıkar diyenlerin
gurur geçidini izliyoruz. Bu da sona erer. İnsanoğlu, “Bütün yollar
insan gerçeğine çıkar” demedikçe daha çok medeniyetlerin batışını
izleyecektir. Aynı zamanda hocam olan derviş babamı hatırladım. Demişti
ki bir gün: “Cedlerimiz Bağdat’tan Malatya’ya, oradan da bu
şehre gelmişler. Topraktan baktığımızda her birimiz bir başka yerdendir.
Fakat esastan bakarsak hepimizin anavatanının bir küçük nokta olduğunu
anlarız.”
İnsanlık, zafer anıtının üstüne, “Bütün yollar insanın gönlüne çıkar” yazan bir uygarlığın özlemi içindedir.
İdeoloji, ırk, renk, mezhep, tarikat, klik… Bütün bunlar, karınları
geniş yaratıklardır. İyi, kötü birçok şey doldurabilirsin içlerine. Ama
insan gerçeği kıl payı oynaklık kabul etmez. O gerçeğin tavrı net ve
açıktır: Öldüremezsin, sömüremezsin, ezemezsin, horlayamazsın. Tam
aksine, sevmek zorundasın. Kısacası, “kendin için hoş görmediğini bir
başkası için isteyemezsin.” İnsan gerçeği yürek ister. Seni meydana
çeker. Ekmeğini, aşını bölüştürür. İnsana başka türlü gitmek olmaz.
Dosta gider gibi, sevgiliye gider gibi gidilir insana. Yürek sıcak,
gönül berrak olmalıdır. ‘Kutsal mücahit’ aktörlüğünün, devrim
hokkabazlığının nefesi yetmez bunu yapmaya. “Yetmiş iki milleti bir
bilmek” lazım bunun için, “insanlığı bir vücut bilmek” lazım. Mahşer
tellallığına, hac palyaçoluğuna, Kâbe vurgunculuğuna izin vermez insan
gerçeği.
İNSAN VE SARIK
Alın teri sömürülen milyonları susturmak için “Ya Kelimei Şehadet ya
ekmek, ya minare ya haklarınız” şeklinde sergilenen iblis
politikalarıyla kitleleri kendi inançlarının ağında boğmak, yalnız insan
gerçeğini esas alanların saf dışı edebileceği bir oyundur. Çünkü insan
gerçeğinde birleşmek Hak’ta birleşmektir. Çünkü ikisi de hayatın
parçalarıdır. Ve hayat kutsaldır. İnsan gerçeğini bilenler bunu çok iyi
bilirler. Bu yüzden, cehalet ve duygu ticaretinin usta bezirgânları,
kitleyi, insan gerçeğinde değil, kliklerde, ‘izmler’de birleşmeye
itmekte, insan yerine, taşı toprağı kutsal ilan etmektedirler. Hizmet ve
insanlık sevdalısı Hamza Bâli’yi (Ölm. 1561) astıran Osmanlı
mollalarından biri, idam sırasında şöyle diyordu: “Başından sarığı alın, sarığa saygısızlık olmasın.”
Hamza Bâli’nin o şerefli başını, birkaç santim bezden kıymetsiz gören
bir şerefsiz mantıktı bu. Ve bunlar, insanı mutlu etmek için gelen bir
din adına yapılıyordu. Ne korkunç, ne ürpertici!
“Bir eve gidelim ki, orada şah kim, köle kim belli olmasın”
diyor, Tebrizli Şems. 8 asır öncesi için, insan gerçeğine ne muhteşem
bir yaklaşım. Ya bugün? Bugün bir ev kurmalıyız ki, orada, şah, köle vs.
değil, yalnız insan olsun.
Bir ev kuralım ki, orada kimseye rengi, ırkı, dili, camisi, kilisesi,
havrası sorulmasın. Bir ev kuralım ki, orada “Bütün yeryüzü bana mabet
yapılmıştır.” (hadis) diyen en büyük insanın sonsuzluk şarkısı okunsun.
Bir ev kuralım ki, orada yalnız gönüllere bakılsın.
Menfaat putlarını, ideoloji tabularını aşıp insan gerçeğinde
birleşirsek hepimizin, bir tek vücudun hücreleri olduğunu anlarız. Bütün
yolların insana çıktığını anlarız. Ve o zaman bütün yolların mutluluğa
çıktığını görebiliriz.
Yorum Gönder