Davos’taki toplantıda moderatör Martin Wolf, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a söz verirken Türkiye’ye övgüler düzüp, yere göğe sığdıramamış...
Şaka değil, Dünya Ekonomik Forumu yıllık toplantısının “Küresel Ekonomiye Bakış” oturumunda oluyor bunlar.
Martin, hızını alamayıp devam ediyor:
“Burada imtiyazlı konumda olan tek sizsiniz, bize ders verin...”
Haberi okuyunca yüreğim kabardı, gurur duydum...
Ekonomik imtiyazı olan bir ülkede, demokrasi ve özgürlükler nasıldı?
“Arap Baharı”nın kışa dönüştüğü Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarında bir yandan mezhep, öte yandan aşiret çatışmaları sürerken emperyalist güçler yeraltı kaynaklarını çoktan bölüşmüşlerdi.
Sanki Türkiye ekonomik olarak büyümüş, gelir dağılımındaki eşitsizlik giderilmişti.
***
Türkiye vahşi kapitalizmin kolları arasındaydı... Çokuluslu altın avcıları dağlarımızı, ovalarımızı, akarsularımızı, köylerimizi, büklerimizi, hazine ve orman alanlarımızı yağmalamayı sürdürüyordu.
Kapitalizmin güler yüzü “küreselleştirme masallarıyla” dünya emekçileri kandırılıyordu.
Soygun düzeninin aktörleri, Türkiye üzerine yeni oyunlar tezgâhlıyordu.
Derelerimiz, akarsularımız HES’lere teslim edilirken Köyceğiz’den Hopa’ya değin eylemler yapılıyordu.
Kimin umrundaydı bunlar?
Bir memur, bir öğretmen, bir işçi; aldığı ücretle ev kirasını mı ödeyecekti, tenceresini mi kaynatacaktı bir kap yemek için, yoksa çocuğunu okula mı gönderecekti?
***
Uzağa gitmeye hiç gerek yok...
Gidin Kaz Dağları’na, Kozak Yaylası’na, oralar nasıl talan edilmiş göreceksiniz...
O güzelim zeytin, palamut, çamfıstığı ağaçları hızarlarla kesilmiş, yeşil örtü oyulmuş.
Doğrudur; Türkiye akıl hocası olabilir ekonomik konularda.
Çünkü yoksul daha yoksul, varsıl daha varsıl oldu son on yılda...
Türkiye’de her şey yolunda... Ekonomi düzlüğe çıkmış... İşsizlik ve yoksulluk ortadan kalkmış...
Olacak o kadar siyasal baskı...
Muhalifler susturulacak, gazeteci kılıklı muhbirler savcı gibi iddianame hazırlayacak.
Fransa’nın soykırım inkâr yasasına karşı mangalda kül bırakmayıp, “haddini bildiririz” diye racon kesenler, 60 senatörün imzasına bağlamışlar geleceklerini...
Neyse dün 77 senatör “inkâr yasası”nın iptali için Fransa Anayasa Konseyi’ne itiraz başvurusu yaptı da biraz olsun rahat bir nefes aldılar...
Bu tasarının karşısına ilk çıkanlar ise Silivri zindanında, darbecilikten yargılanıyor.
Egemen Bağış da kükrüyor Davos’ta:
“Beni de tutuklasınlar!”
Benim de cebimde kırmızı pasaportum olsa neler söylerdim.
Ben de kükrerdim yiğidim, aslanım, iki gözüm; “kırmızım” yok neylersin...
***
Kırmızı pasaportu olmadan kükreyenleri ayıplayanlar kimdi zamanında, unuttunuz be koçum!
Biraz da şu Türkiye’de adalette eşitlikten, evrensel hukuktan, AİHM kararlarından, tutukluluk sürelerinin hükümlülüğe dönüştüğünden, özel yetkili mahkemelerdeki yargıçlarının “doğru karar verdiklerinde” nasıl sürgün edildiklerinden konuşsak olmaz mı?
Almanya Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye ayağını soruşturan savcılara hapis cezası istenen bir ülkede Prof. Dr. Mehmet Altan bile iktidara yaranamadı, işinden oldu.
Silivri’de kanıt toplaya toplaya bitirilmedi...
Kanıtların tümü toplanılmadan insanlar nasıl üç dört yıl içeride kalır?
Odatv davasında Soner Yalçın ne diyordu:
“Mahkemeniz şu kararı verdi: Kuvvetli suç şüphesi, suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin henüz toplanmamış olması, terörist olmamız vs. iyi de; bir yıldır hapisteyiz. Bugüne kadar yaptığımız savunmalar, bilirkişi raporlarının hepsi boşa mıydı?”
AİHM içtihatları, hukuk, adalet bizim ülkemizde geçerli değil.
Ekonomide çağ atladık ya, yeter!
***
Dünya bizi alkışlıyor Davos’ta, yetmez mi?
Bakın DİSK’i de hallettik, geriye ne kaldı?
Yarıyıl tatilinde öğrenciler için umre gezileri, zorunlu din dersleri; üstelik uygulamalı... Cami ve mezarlık ziyaretleri de!
Daha ne olsun, yeter de artar bile... Adı üstünde “ileri demokrasi” budur işte, neden beğenmiyorsunuz ?
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder