‘Sıra Futbol Baronlarında...’ - Şükran Soner

Özel yargının futbolda şike operasyonunun servis edilmiş haberlerinin medyamızda ana haber, manşet olduğu günlerde, özel yargı gücünün işleyişinde yetkin yorumcularından “Sıra futbol baronlarında” vurgulamasını duyduğumda, sınır tanımazlığa duyduğum ürküntüye ek olarak “İşte topun kantarı kaçtı...” diye de düşünmüştüm... On yıllık iktidar ittifakında yaşamın her alanına yönelik, insan hakları ihlalleri, hukuk dev-leti ilkelerinin rafa kaldırılması uygulamalarında, topun kantarının çok fazla kaçtığı konu olsa da, canları yakılanların örgütlü hak arayamamaları bağlantılı, iktidara dayalı haksız, orantısız baskı gücü kullanma tutkusu frenleneceğine, doymaz-lıkla beslenip duruyordu....

Görüldüğü üzere öğrencilerin en masum demokratik hak arayışlarında, özel yargı, terör örgütü üyeliği suçlaması ile katledilen gençlerin insan haklarını arayacak, dik duracak YÖK, bilim adamı, aydın, varsa da etkin öğrenci örgütlü gücü yoktu. Başbakan, bakan, her kimse iktidardan birilerini protesto eden, parasız eğitim isteyen gençlerin sınırsız, yargısız infaz olarak tutuklanıp gelecekleri karartılarak, gençliğin tümden susturulmasında bir engel yoktu... Ergenekon paketi içine sokulan birbirinden daha vahim boyutlarda hukuksuz, toptancı suçlamaların söz konusu olduğu ardı arkası kesilmeyen davalarda ise, yandaşı, cemaati, teslim alınmışı ile medya gücü kullanılarak “darbecilik” karalaması öylesine etkin, baskın kullanılmıştı ki... Darbeci damgası yeme korkusu öylesine baskın kılınmıştı ki... Çok az sayıda örgüt, birey, hukukçu biraz mahçup, çok ağır insan hakları, hukuk devleti ilkelerinin ayaklar altına alınmasını gündeme taşıyabiliyorlardı...

Futbolda şikenin, özel yargı, terör örgütü suçlama konusu yapılması, gerçekçilik, inandırıcılık, hak duygusunu yaralaması boyutları yanında, mağdurlarına takım, futbol ruhu ile sahip çıkılabilmesi ile farklı bir durum yarattı. Doğrusu sandığımdan çok daha etkin bir medya-tik hukuksuzluğun, haksızlığın sergilenmesine aracı oldu...

***

Günler geceler, yazılı medyanın çoğunluk sayfalarını kaplayan haberlere baktıkça kimilerinde acı acı gülümsememek elde değil... 12 Mart-12 Eylül süreçlerinin insan hakları, hukuk devleti düzenine aykırı askeri darbe hukuku düzenini aratmayan, birçok boyutu ile aşan izansızlıklarla yaşanan insan hakları, hukuk devleti düzeni ihlallerine, sivil darbe hukuku düzenine dikkat çekme çabasında, yıllarca yapılmaya çalışılan uyarıları bir anımsayın... “İleri demokrasiye geçiş insan hakları hukuk ihlalleri yoluyla olamaz. Sivil iktidar sorumluluğunda, sivil darbe hukuku içeriğini kazanan uygulamaların çok daha vahim sonuçları vardır... Duruşma izleyin, olup bitenlere kulak ka-bartın, medya sansürü, otosansürü ile yaşananları yok saymayın...” çağrılarına kulaklar tıkalıydı...

Bir avuç gazeteci, meslek örgütü, gazeteciler üzerinden insan hakları ihlallerine yargısız infaz içerikli tutukluluklara dikkat çekmeye mi kalkıştılar? Gelsin büyük otosansür, yetmez, arkadaşlarına sahip çıkmayı bile hazmedemeyen iktidar gücünün diktesinde, medya içi yeni büyük operasyonlar, bir bir işten atmalar... “Daha fazla tutuklu kalamazlar, artık serbest bırakılırlar...” ko-numunda, aylar, yıllar süren tutukluluklara eklenen aylar yıllar... İşkencehaneye dönüşen bir dev yerleşke, Silivri’ye sığdırılamayanlara yeni cezaevleri, eklenen yeni davalar için yeni yeni duruşma salonları... Yine de duruşma salonu, özel yargıç sorunları bağlantılı nöbetleşe uzadıkça uzayan yargılamalar, bağlantılı katlanan insan hakları, hukuk devleti düzeni ihlalleri...

Spor yazarlarımızın ilk kez yüz yüze geldikleri özel yargı koşullarına ilişkin canlı yayında aktardıkları, tartıştıklarına acı acı gülümsememek elde değil... Medyada haber olamayan sayısız davada, sayısız tutuklu, hukukçuların insan hakları, hukuka ilişkin anlattıklarından, haber olamayan, bal gibi de sansür edilen öylesine daha ağır durumlar var ki...

Biraz haber olsa, tartışılsa da, bu ülkede Genelkurmay Başkanı’nın, terör örgütü üyesi suçlaması ile anayasal güvence de yok sayılarak, Yüce Divan yerine özel yargıda yargılanması, tutuklanması ancak eleştirildi... Seçilmiş milletvekillerinin Meclis’te görev başına gelmelerini sağlayacak formüllere kulak tıkayan iktidar gücünün, bugünlere kadar cezaevinde bırakma iradesine bile seyirci kalındı... Doğru, özel yargı eliyle, aynı yöntemlerle, sorumluluğu fiilen ve siyaseten Başbakan’a uzanan MİT operasyonu asıl topun kantarını taşıran gelişme olacak... Başbakan’ın gücü ve ağırlığı, net tavır koymasıyla, özel savcı, polis müdürleri, büyük polis ope-rasyonu... sonuçları ile de dikkat çeken durdurma, bu krizin anlamlı bir ertelenmesi... Hatta taraf olduğu yargısı pekişmiş cemaat gücünü, özel yargı çarklarını sarsan bir gelişme... Ancak kantarın topunu kaçıran gelişmelerin eklemlenmesi ile işler öylesine bir boyuta vardı ki... Bu iş burada böyle kalmaz, kalamaz....

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget