Seçilmiş atanmışa kul edilmezse; yedi vekil neden içeride? - Mustafa Mutlu

Başbakan Erdoğan, partisinin İstanbul İl Gençlik Kolları’nın 3. Olağan Kongresi’ne telekonferans yöntemiyle katıldı.
MİT Kanunu’nda yapılan değişikliğe de atıfta bulunarak şunları söyledi:
“Demokraside yasamanın, yürütmenin, yargının yetki ve sınırları bellidir. Sınırları aşan her türlü girişim, yetki gasbıdır, millet iradesinin çiğnenmesidir. Gücünü milletten almayan, milletle aynı yöne, aynı istikamete bakmayan her girişim, millet nezdinde, anayasa ve yasalar nezdinde gayrimeşrudur. Biz bu ülkede gayrimeşruluğa izin vermeyiz. Hiçbir zaman seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyiz….”
***
Başbakan, kimi kime kul eder bilemem ama…
Onun deyimiyle “modern dünya”da, kulluğa da köleliğe de yer yoktur!
Hele demokrasilerde hiç yoktur!
Demokrasiler; devleti oluşturan “yasama, yürütme ve yargı” organlarını, “seçilmişler, atanmışlar” diye ayırmaz; üçünü de eşit görür…
Böyle bir “ayırım” yapmak, yasamayı ve yürütmeyi yargının üzerine koymaktır.
Bu da hem hukukun üstünlüğü ilkesine, hem de demokrasinin ruhuna aykırıdır.
Seçilmişler nasıl atanmışlara “kul” edilemezse…
Hiçbir gerçek demokrat, atanmışları da seçilmişlere ezdirmez ve kul edemez!
***
İşin ilginci Başbakan, “Seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz” diyor ama…
Bunu sadece kendi partisinin aleyhine olan durumlar için savunuyor!
Eğer sözlerinde içtense; cezaevindeki yedi milletvekili için neden parmağını kıpırdatmıyor?
Onlar da “seçilmiş” değil mi?
Yaklaşık 700 bin seçmenin oylarını alarak milletvekili olmadılar mı?
Emrindeki “atanmış”ın ifade vermeye gitmesini yasa çıkartarak engelliyorsan… Onlara uzanan yargıyı; seçilmişlere, yani kendine uzanan “el” olarak görüyorsan…
Yargıçları, savcıları “atanmış” diyerek küçümsüyorsan…
Ve böylece “seçilmişler”e “ekstra bir dokunulmazlık” kazandırıyorsan…
O zaman; “tutuklu seçilmişler”e de sahip çıkacaksın!
Sırf senin partinden olmadıkları için onları görmezden gelmeyeceksin…
Meclis’in eksik kalmasına…
Halk iradesinin Meclis’e tam olarak yansıyamamasına göz yummayacaksın!
***
Dedim ya; “Kulluk” yoktur bizim sözlüğümüzde…
Sadece seçilmişler; atanmışların değil…
Kimse, kimsenin kulu olamaz…
Muhalefet de iktidara kul edilemez örneğin…
Eğer Başbakan sözlerinde içtense…
Hodri meydan!
İçerideki “seçilmişlere” el uzatmanın tam zamanıdır!
*****
GÜNÜN SORUSU
Kamu İhale Kurumu’nda yolsuzluktan tutuklanan Raportör Osman Turna’nın 5 dükkân, 4 daire, 2 arsa, 3 otomobil, 500 bin lira da nakit mal varlığı olduğu ortaya çıkmış… Beş bin lira maaşı olan Turna, mal varlığının kaynağını olarak, “oğlunun düğününde toplanan altınları ve marangozluk yapan kayınpederinden kalan mirası” göstermiş… Sorum size:
Bu gerekçeleri bir yerlerden anımsıyor musunuz?
*****
Din ile kin bir arada olur mu?
Başbakan, pazar günü partisinin İstanbul İl Gençlik Kolları Kongresi’nde,”üstat” dediği Necip Fazıl Kısakürek’in Çile kitabındaki “Gençliğe Hitabe”den alıntı yapmış ve aynen şunları söylemiş:
“Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
***
Oysa İslam’da kine yer yoktur…
İşte bu konuda bazı hadislerden örnekler:
- “Ey Rabbim! Kalbime hidâyet eyle, dilimi doğru kıl, göğsümdeki hile ve kin duygusunu gider…” (Ebû Dâvûd, Vitr, 25; Tirmizî, Deavât, 102)
- “Size geçmiş milletlerin haset ve kin hastalığı sirâyet etti. (…) Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yayınız.” (Tirmizî, Kıyâme, 57)
- “Mahmûmü’lkalb, Allah’tan korkan tertemiz kalptir, içinde hiçbir günah, zulüm, kin ve haset yoktur.” (İbn”i Mâce, Zühd, 24)
- “Bana benzemekten en uzak olanınızı size haber vereyim mi? Arsızca-fütursuzca günah işleyen, ağzını bozup başkasına söven, cimrilik yapan, kibirli davranan, başkasına kin güden ve hased eden kimse.” (El-Kafi c.2 s.291)
- “Kin, kınanmaya en çok layık kusurdur.” (Gurer-ül Hikem hadis: 966)
- “Kin, hased ehli olanların ahlakıdır.” (Gurer-ül Hikem hadis: 422)
- “Kin çetin bir dert ve helak edici bir hastalıktır.” (Gurer-ül Hikem hadis: 1499)
- “Kötülüğün silahı kindir. (Gurer-ül Hikem hadis: 5555)
***
Dindar Başbakan’ın bu hadisleri bilmemesine olanak yok…
Bu durumda ortaya garip bir soru çıkıyor:
Acaba din ile kini bir araya getirerek ne yapmak istedi?
Gençlere bu tavsiyesi, dinimize aykırı değil mi?
*****
BAŞBAKAN’A AA SANSÜRÜ!
Devletin değil de iktidarın kurumuna dönüşen Anadolu Ajansı, Başbakan”ın Necip Fazıl”dan yaptığı alıntıdaki “kin” sözcüğünü haberden çıkardı.
Yanlış okumadınız:
Yani; Başbakan’a sansür uyguladı…
“Altın makas”ı, Başbakan için çalıştırdı!
Peki neden?
Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü’ne soruyorum:
Koca Başbakan’ın sözlerini nasıl ve neden çarpıttınız?
Yoksa amacınız, “Kraldan çok kralcılık” yaparak, aklınızca Başbakan’ı korumak mıydı?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget