İşte size ibretlik bir olay:
Ankara ve İstanbul’a atanmış il başkanını bile bulmakta zorlanan Kemal Kılıçdaroğlu bir süre önce Başkent’e Zeki Alçın’ı atadı.
Zeki Alçın kim midir?
CHP’nin 12 Eylül öncesindeki efsane Gençlik Kolları Genel Başkanıdır ki, Mustafa Sarıgül gibi isimler o yıllarda onun alt kadrosudur!
Bülent Ecevit’i 1977’de zirveye taşıyan kadroların öncüsü olan Zeki bey atama sonrasında kolları sıvadı ve partisi için gece-gündüz demeden koşuşturmaya başladı!
Derken korkunç bir uygulama ile yüz yüze geldi!
Kılıçdaroğlu tarafından Ankara il başkanlığına atanan Zeki Alçın, bütün samimi gayretlerine rağmen baypas edildi ve Çankaya’ya bizzat Genel Başkan tarafından ilçe başkanı atandı.
Sadece ilçe başkanı değil, bütün yönetim bizzat Kılıçdaroğlu tarafından belirlendi! Sakın ne var bunda demeyin, eğer birini il başkanı atıyor iseniz ona kadro kurma imkanı vermeniz gerekiyor ki, iki de bir demokrasiyi ağzına pelesenk yapan Kılıçdaroğlu bunu yapmıyor!
Peki ne mi yapıyor?
Altını çizerek yazıyorum, partisi içinde ayırımcılık yani kabilecilik yapıyor!
Kılıçdaroğlu Çankaya ilçe başkanlığı ile yönetimine blok olarak Tuncelilileri atıyor!
Olmadı Kemal Bey, hiç olmadı!
Benim her zeminde Ecevit misali dürüst diye kefil olup arka çıktığım Kılıçdaroğlu kabileci biri olmamalı ve mezhepçilik yapmamalı!
CHP belli bir gurubun değil bütün Türkiye’nin partisi olmalıdır!
Parti vitrinine bakın birici adam Alevi, ikinci adam Nihat Matkap Alevi ve üçüncü adam Erdoğan toprak da Alevi.
Hayır elbette Alevi olmak asla kötü bir şey değil ama CHP’yi sadece Alevilerin partisi hüviyetine sokmak bizzat CHP’ye haksızlık değil mi?
Diyecekler ki partideki durum tesadüf, peki Çankaya ilçe başkanlığına il başkanının haberi olmaksızın yapılan Tuncelili ataması nedir o zaman?
Sadece Ankara’da değil bütün CHP örgütlerinde açık bir Tuncelili ağırlığı var ki bu kabul edilebilir değildir!
Kuşkusuz Tuncelililer başımızın tacıdır ama onlar Türkiye’nin ya da CHP’nin tamamı değildir!
Açık söyleyeyim Kılıçdaroğlu demokrasi derken Tayyip Erdoğan misali samimi davranmıyor ki onun Tuncelilik saplantısı aslında Dersim hikayesindeki tutumu ile sabittir!
Birileri Kılıçdaroğlu’na kabilecilikle demokrasinin bir arada olamayacağını anlatmalıdır!
Solculuğun yeni kriteri 100 milyar almak mı?
Yeni bir gazete çıktı, adı Yurt galiba!
Solculuğuyla ve CHP’liliğiyle övünüyor ki patronu da CHP Mebusu Durdu Özpolat’tır!
Gazetenin ilk sayısındaki yazarlarına baktım!
Aaaa Tayfun Talipoğlu da bu gazetenin yazarı iyi mi?
Dehşete kapılıyorum!
Niye mi?
Yahu bu Tayfun Talipoğlu denen adem oğlu için bendeniz birkaç yazı yazdım.
Niye mi?
TRT’den her ay aldığı 100 milyar için!
Benim üç yazımdan sonra Emin Çölaşan ile Melih Aşık da yazdı ve CHP bunu TBMM’ye getirdi.
Sonuç: Bizim yazılarımız ve CHP’nin girişimi ile TRT her ay 100 milyar verdiği bu adamın programını Bülent Arınç’ın emriyle sona erdirmek zorunda kaldı.
Düşünün iktidarın yakın destekçisi TRT benim gibilere üç ayrı tazminat davası açarken Tayfun Talipoğlu’na ayda 100 milyar ödüyordu!
İnsaf ile iz’an ile cevap verin TRT gibi bir yapı AKP düşmanı olan bir solcuya ayda 100 milyar öder mi?
Ödemeyeceğine göre kendini solcuların gazetesi diye ilan eden Yurt’un onu yazar yapmasına ne demeli peki?
Ey Durdu Özpolat beni boşver Tayfun Talipoğlu için TBMM’de soru öneresi veren CHP’li mebus arkadaşlarından hiç utanmadın mı?
Yahu bu Tayfun’un AKP’nin Çankaya Belediye Başkanlığı için aday adayı olduğunu hiç işitmedin mi? Öyle biri olmasaydı TRT ona ayda 100 milyarı niye versin bunu hiç düşünmedin mi?
Sevsinler sizin solculuğunuzu!
Vah Aydın Doğan vah!
Aydın Doğan bir dönem patronumdu!
Gazetesi Posta’nın Ankara Temsilciliği ve yazarlığını yaptım.
Dün okuduğum bir habere acayip takıldım:
Aydın Doğan Rasim Ozan Kütahyalı ile eşi Nagihan Alçı’yı Üsküdar’daki evinde ziyaret etmiş!
Vay dedim kendi kendime!
Ünlü işadamı olan dostumun “korku en büyük rüşvettir” sözünü hatırladım birden! Diyeceksiniz ki bir patron bir gazetecinin evine gidemez mi?
Elbette gider ama benim iyi tanıdığım Aydın Bey, henüz stajyer konumunda olan Rasim Ozan ile Nagihan gibilerin evine asla gitmez!
Gidiyorsa biliniz ki içinde geldiği için değil kendini ona mecbur hissettiği içindir!
Tayyip Erdoğan benim gururunu ve kibrini iyi bildiğim Aydın Doğan’ı bu hale getirmesi gerçekten müthiş bir olaydır! Altını çizerek yazıyorum Aydın bey milyon dolar verir, kendini mecbur hissetmese böyle davranmazdı. İşte Erdoğan bu anlam da Aydın Doğan’ı doğruya doğru hizaya getirmiştir.
Demek ki insanlar sevgiye değil, korkuya boyun eğiyor!
Bahçeli neler söylüyor öyle!
Devlet Bahçeli malum haftada bir konuşur ki, o da başkalarının yazdığı metni partisinin gurup toplantısında okumaktan ibarettir.
Bunun dışında ne bir medya organına demeç verir ne de bir söz eder!
Yakından biliyorum bütün Televizyonların ısrarlı davetlerine rağmen Bahçeli oralara çıkmaz.
Bırakın şimdileri Devlet bey seçim arifesinde bile basından uzak durdu!
Diyeceksiniz ki medyadan uzak duran biri nasıl siyaset yapar?
Haklısınız yapamaz ama Bahçeli bunun dünya’daki yegane istisnasıdır!
Bütün Türkiye ve kamuoyu Bahçeli’den bugünlerde AKP iktidarının Suriye gafletini ve İran delaletini yani Haçlılarla yaptığı ittifakı dillendirmesini bekliyor ama o hiç oralı değil.
Dahası, yargının ele geçirilmesini ve Türkiye’nin yeni Anayasa tezgahı ile hızla bölünmeye götürüldüğünü haykırmasını gözlüyor ama nafile umurunda değil!
Ve bütün bu konularda susan Bahçeli önceki gün acayip bir laf etti!
Ne mi dedi?
AKP Anıtkabir’i botanik park yapacak dedi!
Söyleyin sevgili okurlar bu süreçte edilecek söz bu mu olmalıydı?
Altını çizerek yazıyorum bu Bahçeli ve Kılıçdaroğlu ile seçime gidilirse AKP yüzde 55 alır haberiniz olsun !
Sabahattin Önkibar/Yeni Mesaj
Yorum Gönder