Antalya’da Ne Oluyor? - Ali Sirmen

Eğer pazar sabahı, önce Deniz Kavukçuoğlu'nun yazısını okumamış olsaydım, Antalya'da otel müşterilerini rehin alan Libyalı askerler haberini görünce büyük şaşkınlıkla şunu sorabilirdim:
- Libyalı askerlerin toplu halde, Antalya'da ne işleri var ki?
Yukarıdaki soru size, çok haklı olarak Başbakan'ın şu sorusunu anımsatabilir .
- NATO'nun Libya'da ne işi var?
Çağrışım boş değil, NATO'nun Libya'da işi olmasaydı ve Türkiye bu işin içinde yer almasaydı, 'Libya askerinin Antalya'da ne işi var" sorusu da gündeme gelmezdi.
Aslında, Tayyip Erdoğan'ın, "NATO'nun Libya'da ne işi vat" sorusundaki anlamsız şaşkınlığa şaşırmamak mümkün değildi.
Reelpolitiğin üstadının, kapitalizmin çıkarlarını savunmak için kurulmuş örgütün, değişen koşullarda görev ve sorumluluk alanlarının değiştiğini bilmesi gerekirdi.
Nitekim, Tayyip Bey'e birileri NATO'nun Libya'da ne işi olduğunu gayet iyi, ikna edici biçimde anlatınca, o da sorusunda ısrarcı olmaktan vazgeçti ve başını Sarkozy'nin çektiği operasyonlara kafadan daldı.
Görüyoruz ki bu iki "Ne işi var" sorusu birbirleriyle yakın ilişki içindedir.
Çünkü Antalya'da turistik tesisleri, işgal askerleri misali dolduran, hepsi çeşitli travmalar yaşamış, kim bilir hangi aşiretin mensubu olan Libya iç savaşı kaçkınlarının orada bulunmaları, NATO'nun ve ardından da Sarkozy ile Tayyip Erdoğan güçlerinin Libya saldırılarında bulunmalarının sonucu.
Küresel kapitalizmin ve ABD'nin Libya'da düğümlenmiş çıkarlarını savunmak İçin Sarkozy ile kol kola ülkeyi bombalamaya koşan Türkiye'nin Sağlık Bakanlığı, Libya'da Kaddafi'ye karşı gösteri yapan aşiretlerin silahlı adamlarını, (kendilerini asker olarak olduğu kadar, "çapulcu" diye de nitelendirebilirsiniz) "rehabilite" olmaları için Antalya'ya davet edip turistlerin bolca bulunduğu bir otele yerleştirmiş.
Düşünebiliyor musunuz, aşiret düzeninin ortamından, Libya çölünün ortasından, kan, ölüm, bomba yağan işkence cehenneminden çıkıp gelen güruh, kendisini Antalya'nın turistlere
sunduğu tatlı yaşamının göbeğinde bulunca nasıl Nitekim, Deniz bunları gördüğünde ürperdiğini,bir daha kendileriyle aynı asansöre binmediğini yazıyor.
Sözün özü, yedi dağ ardında, elin keferesinin jandarmalığının , taşeronluğuna soyunmanın alt ürünüdür, Libya çapulcularının Antalya maceraları.
***
Sağlık Bakanlığı'nın, Libya çapulcularını rehabilite olsun diye Türkiye'ye davet etmesindeki "feraseti!" için söylenecek söz bulmak gerçekten güçtür.
Şimdiden sadece Antalya'da olanların münferit olmadığını ifade edebiliriz. Nitekim, Hatay'da Suriyelilerin bulunduğu mülteci kamplarında yaşayanların da, bölgede birçok olaya neden oldukları TBMM kayıtlarına bile yansımış bulunuyor.
Sakın ola ki bu durumun böyle bir iki küçük olayla geçiştirileceğini sanmayın.
Ve sakın ola ki Suriye ile Libya konusunda şu soruyu sormaya kalkmayın:
- Beşşar Esad da, Kaddafi gibi dostumuzdu, neden oldu bütün bunlar?
Artık bunu bilmemek, NATO'nun Libya'da ne aradığını bilmemek kadar ayıptır.
Türkiye'deki iktidarın gerçek sebeb-i hikmeti, dünyada ve bölgedeki Amerikan emperyalizminin çıkarlarının korunması, planlarının yaşama geçmesi konusunda kendisine düşen rolü eksiksiz yerine getirmektir.
Libya'da bu yapıldı.
Şimdi Suriye'de yapılıyor.
Sırada Iran var.
Peki Hatay ve Antalya'dan sonra, sırada ne var?..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget