Benim yazımın başlığı şöyle idi:
“Başbakan’ın Ses Kaydı da Çıkacak mı?”
Aydınlık Gazetesi’nin 1. sayfasında ise şöyle kocaman bir başlık vardı:
“Cemaatin elinde Erdoğan’ın kasetleri var”
Bu iddiayı ileri süren; Silivri’de yargılanan İşçi Partili Mehmet Bedri Gültekin imiş.
Bu başlığı görünce içimden; “Yandın oğlum Rıza!” dedim. “İşte en güzel örgüt bağlantısı... İP’li Gültekin orada öyle konuşuyor; sen burada aynen onun gibi yazıyorsun. Tam bir kanıt. Hele hele sevgili savcımız Zekeriya Öz şimdi bu işlere bakıyor olsa idi; dosyanı hazırlamaya başlamıştı bile. Sen Başbakan Erdoğan’ın ses kaydından söz ediyorsun; Aydınlıkçı Mehmet Bedri Gültekin de aynısından söz ediyor. Demekki tek merkezden yönetilen bir çete ile karşı karşıyayız. Belli ki darbe yaparak meşru hükümeti devirmeye uğraşıyorsunuz. Yallah Silivri’ye...”
***
Ama sayın özel yetkili savcılarım; yemin ederim ki ben o yazıyı Aydınlıkçı tutuklulardan tamamen habersiz olarak yazdım.
Ne olur ne olmaz diye artık İşçi Partili tanıdıklarımdan gelen davet çağrılarına da katılmıyorum.
Hatta ve hatta çalışmalarını çok beğendiğim Türkiye Gençlik Birliği’nin haberlerinden de söz etmekten vazgeçtim.
Arada sırada Cemaat’e dokundursam da yazdıklarımı birkaç kez okuyup iyice düzeltiyorum; birkaç kişiye de okuyup; “Acaba buna kızarlar mı?” diye soruyorum; “Bir şey olmaz.” cevabını alınca yayımlatıyorum.
***
Bir de şu kürtaj eylemcileri var...
Cihan Kansız savcım acaba bir de bu işe baksa iyi olmaz mı?
Bence bunlar da meşru iktidarı devirmek için çete kurmuşlar.
Başbakan’ın masum bir sözünden sonra böyle aşırı tepki göstermek; işin içinde Ergenekoncuların olduğunu göstermiyor mu?
KARARINIZA SAĞLIK
Çingene açılımından bir şey çıkmadı diyenler ne kadar yanıldıklarını gördüler.
Çıktı ki hem de ne çıktı...
Bu etkinlikte Başbakan Erdoğan’ın canını sıkan 2 öğrenciye 8 buçukar yıl ceza verdi özel yetkili mahkeme.
Suç ağır; ciddi. Bu gençler toplantıda pankart açmışlar, “Parasız eğitim istiyoruz.” demişler.
Allah bu özel yetkili savcılardan ve yargıçlardan razı olsun.
Onlar olmasa; pankart açıp da parasız eğitim isteyen bu çocukların terörist olduğunu bilemeyecektik; onlar da aramızda sıradan birileri gibi dolaşıp duracaklardı. Okulu bitirip iş kuracaklar; paralar kazanacaklardı.
Ne yani; önüne gelen bir şey isterse anarşi ve terör hortlamaz mı?
Bu cezayı isteyen savcı beyi de ona uyan yargıçları da gönülden kutluyorum.
Not: Sayın Savcım; birileri de otomobillerinin şurasına burasına “Kemal Atatürk” yazdırıyor. Acaba bunları da...
HEY GİDİ HRANT!
Trabzon polisine çalışan Erhan Tuncel; “Hrant Dink öldürülecek.” diye emniyete bilgi veriyor. Ogün Samast, Hrant Dink’i vuruyor.
Yıllardır yazdım: “Hrant’ı öldürtenler; bu cinayetten faydalananlardır.”
Kim faydalandı bu cinayetten?
Türk milliyetçileri mi?
Tam aksine... Türk milliyetçileri bu iğrenç cinayeti kullanılarak yoğun bir baskı altına alındılar. Bundan sonra Ergenekon operasyonu başlatıldı; Kürt açılımı devreye sokuldu.
Hrant’ın Arkadaşları adı altında görev yapan sivil çete de Hrant’ın katilini asla doğru yerde aramadı.
Bunlar; “Hrant’ı Ergenekon öldürdü!” diyerek iktidarın Türkiye’yi kuşatma projelerine bu cinayet üzerinden destek verdiler.
Şimdi geldiğimiz noktada; Zirve Kitabevi cinayetini kovuşturan özel yetkili savcı; Hrant’ı Ergenekoncuların öldürttüğünü ileri sürüyor.
Peki ey özel yetkili savcım! “Hrant öldürülecek!” bilgisini alıp da bu cinayeti önlemeyenler ne olacak?
Onlar; bu Ergenekon’un asıl üyeleri olmalı değil midir?
Erhan Tuncel’in Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürekíin elemanı olduğu ortaya çıktı.
Ramazan Akyürek iddianamenizin neresindedir? Ya onu üst görevle taltif edenler ne olacak?
Hrant’ın Arkadaşları bu tarafı hiç kurcalamadılar; bütün güçleri ile iktidarın kurduğu senaryoyu savundular.
Durum belli oldu: Hrant işinin üstünü de Ergenekon balçığı ile örtecekler.
Birkaç asker cezalandırılacak; iş kapatılacak.
Hrant’ın arkadaşları da cinayetin ortakları olarak bunu alkışlayacaklar.
Yazık oldu Hrant’a; yazık.
NOT: Hüseyin Gülerce’nin ve bütün liberal demokratların gözleri aydın olsun...
Yorum Gönder