Nerden Nereye - Gündüz Akgül

Yıl 1919 Osmanlı İmparatorluğu emperyalist devletler tarafından işgal edilmiş ve bölüşülmesi için planlar yapılmaktadır.
Bunu içine sindiremeyen kahraman ve yurtsever bir Türk subayı vatanı kurtarmak düşüncesi ile kendisi gibi yurtseverlerin yardımlarıyla Ordu Müfettişliği göreviyle 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkar.
Düşmana oranla gerek silah, gerekse sayı bakımından çok az olan olanaklara karşın, yurt sevgisiyle dolu halkının bağrından çıkmış Mehmetçiklerle 3 yıllık zorlu bir savaş sonrasında 9 Eylül 1922 tarihinde düşmanı İzmir’de denize dökerek kurtuluş savaşını utku ile kazanır.
“Bağımsızlık benim karakterimdir. Ya Özgürlük, ya ölüm”Parolasıyla Kurtuluş savaşını başlatan bu eşsiz komutan büyük önderimiz MUSTAFA KEMAL’DİR.
Bu bilgiler tüm cumhuriyet yurttaşları tarafından bilinmekle birlikte, bu gün medyada okuduğum bir haberden sonra yenilemek gereğini duydum.
Yüreklerimiz dağlayan Dağlıca saldırısında kaybettiğimiz şehitlerimizin acısı henüz dinmeden, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı ile görüşen Genelkurmay Başkanımız Sayın Necdet Özel, “Kandil’e operasyon için Meclisin izni ve ABD’nin rızası gerektiğini” söyleyerek acımıza acı kattı.
Büyük önder Mustafa Kemal ATATÜR’ÜN kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin bir yurttaşı olarak,   ülkemin bağımsız olduğunu, başka ülkelerden iç ve dış politikası için onay almasına gerek duymadığını biliyorum. Hele bu onay, yurttaşların güvenliğini sağlamak için terör örgütüne karşı verilen mücadele için ise...
Sayın Genel Kurmay Başkanım,
Bu söyleminiz, bana bir olayı anımsattı.
Tarihçi Dr. Handan Diker’in derlediği Kanapiçe olayının özetleyerek aktarıyorum.
Yıl 1934 14 Temmuz,
 Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey arz etti ki, "Başvekil İsmet Paşa Hazretleri"ne: "Kanapiçe Koyu Dipburnu Karakolu erlerinden beşi pusudayken, saat 16.00 sıralarında üç kişinin çıplak olarak bir kotra ile erlerin pusu yerine yaklaştıkları ve ikisinin karaya çıktıkları, erlerimizin 'Teslim olun' ihtarına mukabil karaya çıkan ikisinin derhal ve tekrar aşağıya atladıkları görüldüğünden, erlerimizin tekrar "Teslim olun" diye bağırmalarına rağmen bunların denize atladıkları ve bunun üzerine ateş açıldığı... Birinin deniz üstünde kaldığını... İkisinin ateşten masun bir yere sığındıkları... Açılan ateşten birinin öldüğü, birinin de yaralı olduğu... İngiliz Harp gemisinin bir Yunan motorunu sahillerimize göndererek cesetlerin bulunmasını rica ettiği anlaşılmıştır... Arz ederim."
Ateş edip İngiliz subayını öldüren Balıkesirli er Musa’dır.
İngilizler er Musa’nın derhal yerinden alınarak cezalandırılmasını ve verilecek cezanın kendilerine bildirilmesini istemektedirler.
Olaylar sırasında Kızılcahamam'da bulunan ve gelişmeleri de saati saatine izleyen Mustafa Kemal’e, İngiliz Donanması'nın tehditkâr bir tavırla kıyılarımıza yaklaştığı ve Balıkesirli er Musa’nın cezalandırılarak durumun kendilerine bildirilmesini istediği iletilir.
Büyük komutan şu emri verir.
"Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali mahasama (savaş) göze alınır... Kızılcahamam'dan şimdi Ankara'ya hareket ediyorum. Ege Bölgesi'nde kısmi seferberlik emrini veriyorum."
O dönemin Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun, Ata'nın bu çıkışı ile ilgili olarak sonradan şöyle konuşacaktır:
"Bu emir, bu haysiyetli ses, beni ağlattı. Bütün yorgunluğumu alıp götürdü. Genç bir kaymakam olarak, bütün benliğim gurur ve iftiharla sarsılıyordu. O günden bu yana birçok valilik ve müsteşarlıklarda bulundum. Atatürk'ün görev aşkını koruyan bu laflarını başka kimseden duymadım ve sözleri hiç unutmadım."
Sayın Komutan, Bağımsızlık karakterimizi Atatürk’ümüzden aldığımız bir ulusuz. İç ve dış politikalarımızda, güvenliğimiz ve vatanın bölünmezliği için hiç kimseden onay almaya gereksinmemiz olamaz ve olmamalıdır.
Nereden nereye geldik. 

Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget