Yazı yazılması en güç anlar, “hamasetin(!)”(*) şahlandığı zamanlardır.
Hamasetten korkarım, çünkü kan ve ölüm kokar.
Hamaseti sevmem, çünkü bilirim ki, ne zaman şahlansa hamaset, at oynatır habaset.(*)
Hamaset dönemlerinde bizimki gibi az gelişmiş toplumlarda aklın kalan zerresi de baştan gider, cıvık salya sümük bir duygusallık öne çıkar, spot ışıkları önünde naralar atan, “destanlar(!)” şakıyan savaş çığırtkanlarına kulak verirken herkes, arkadan gizlice iş çevirir silah bezirgânları...
Böyle zamanlarda, doğruları açık ve çarpıcı bir biçimde dile getirenler, pasifist(*), defetist(*) ya da vatan haini olarak suçlanırlar.
Barışı isteyenlere savaş çığırtkanları, silah bezirgânları, habaset düzenbazları saldırır dururlar.
Ama tam bu zamanlarda sesini yükseltmek gerek.
İşte tam bu ortamda şu gerçekleri yüksek sesle haykırmak gerek:
- Suriye Türkiye’nin düşmanı değildir.
- Türkiye’nin düşmanı, bölgeyi kendine göre yeniden dizayn etmek isteyen emperyalizmdir.
- Suriye emperyalizmin bu çerçevede hedeflerinden biri, şu anda da birincisi konumundadır.
- Suriye’nin istikrarsızlaşması, karışması, dağılması Türkiye’nin de zararınadır.
***
Bu Ortadoğu safarisinde avcıların safında Türkiye’nin yeri olmamalıdır. Çünkü Türkiye bu büyük safarinin gelecekteki avlarından biridir.
Bölge yeniden dizayn edilirken önce bozulup, ardından baştan biçimlendirilecek olanlardan biri de Türkiye’dir.
Bölgede bu oyun, zaman zaman demokrasi adı altında oynanmaktadır.
Bush Amerika’sının Irak’ı işgalinde, demokrasinin payı ne kadarsa Suriye’ye karşı yürütülen savaşta (gerçekten de örtülü bir savaştır cereyan etmekte olan) demokrasinin payı o kadardır.
Saddam’ın diktatör olmasının İrak işgalindeki payı ne kadar idiyse, Beşşar Esad’ın diktatör olmasının Suriye dalaveresindeki payı o kadardır.
Türkiye bu tezgâha gelmemeliydi.
Geldi.
Türkiye gelmediyse de Tayyip Erdoğan geldi.
Bölgeyi yeniden biçimlendirmek isteyenlerin ileri kalesi konumuna girdi ve sonunda kendisinin de av olacağı safaride neredeyse vurucu güç rolüne soyundu Ankara.
Bilelim; Ankara, Suriye’yi istikrarsızlaştırıp parçalamak isteyen koalisyonun ileri karakolu durumundadır.
Türkiye’nin askeri keşif uçağı bu yüzden vurulmuştur.
Vurulma prosedüründeki yanlışlık ve vahşet, Tayyip Erdoğan politikasındaki yaşamsal yanlışı ortadan kaldırmaz.
***
Peki bu durumda ne yapmalı?
Önce yalanı ortaya koymalıyız.
Sonra kamuoyu ve muhalefet partileri olarak bu yanlışa payanda olmamalıyız.
Bu desteği isteyen Tayyip Erdoğan’a şu açık yanıt verilmeli:
- Sen emperyalizmin sonunda Türkiye’yi parçalayacak olan tezgâhına gelirken bize mi sordun ki şimdi gelip destek istiyorsun!
Vatan millet Sakarya edebiyatı ile güneşi balçıkla sıvamak isteyenlere kanmayalım!
Kandil’e tepki koyamayanların Şam’a tepki koydukları yalanına aldanmayalım!
Biçare Suriye’nin ahmak yanlışının, kendi yanlışlarımıza kalkan yapılmasına alet olmayalım!
Türkiye’deki sağduyulu kimi tepkilerin, işin silahlı bir çatışmaya kadar varmasını engelleyeceği umuduna fazla bel bağlamayalım!.
Hiç belli olmaz.
Uyanık olalım, var gücümüzle tezgâhı bozalım! Bitsin artık bu maskeli balo!
* hamaset = kahramanlık; habaset = kötülük, alçaklık; pasifist = barış adına insanları edilgen kılmaya çalışan kişi; defetist = moral ve disiplin bozan, bozguncu.
Yorum Gönder