Bu Gazete - Emin Çölaşan

SEVGİLİ okuyucularım, üç yıla yakın bir süredir bu gazetede,
Sözcü’de yazıyorum.
Gazetemiz nerelerden nerelere geldi, inanılacak bir olay değildir.
Türkiye’de bir gazete yayınlayacaksınız, ek vermeyeceksiniz, kupon kestirmeyeceksiniz ve o gazete sadece ilkeleri ve omurgalı uruşuyla
Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden biri olacak!
Görülmüş bir şey değildir.
Hilesiz hurdasız, beleş dağıtımsız, eksiz ve kuponsuz, şimdi dördüncü büyük gazeteyiz .
Bazılarınız anımsayacaktır, geçmişte Aydın Doğan’ın sahibi olduğu
Gözcü gazetesi vardı .
AKP döneminde hem böyle büyük bir patronun gazetesi olmak, hem de muhalefet yapmak kolay iş değildi.
Gözcü bunu yapar, eleştirirdi.
İktidar bu yapılan muhalefete tepkiliydi ve baskılar artık somut olarak başlamıştı.
Aydın Doğan, daha fazla laf yememek için Nisan 2007’de Gözcü gazetesini kapattı!
Hemen ardından ilginç bir gelişme oldu.
Doğan Grubu’ndan tasfiye edilen Gözcü ekibi bir araya gelip yeni bir gazete çıkarmaya karar verdi.
27 Haziran 2007’de ilk sayısı çıkan Sözcü işte böyle doğdu.
Yeni patron 35 yaşında Burak Akbay.
Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz.
Gazetenin kadrosu yeterli değildi. Sadece İstanbul’da bir matbaası vardı, gazetenin büyük bir bölümü başkalarının matbaalarında basılırdı.
***
Sözcü çıktı. Muhalefet yapan bir gazete idi. Ancak satması gereken kadar satmadığı belliydi.
Geldik 2007 yılının ağustos ayına! Gözcü’nün kapatılmasından sonra dört ay geçmişti. Bu kez ben aynı patronun Hürriyet gazetesinden 14 Ağustos günü kovuldum!
İktidarın baskısı giderek artıyordu.
Gözcü’yü kapattırdılar, beni kovdurdular.
Tasfiye süreci artık başlamıştı.
Kovulduğumdan birkaç gün sonraydı. Günün birinde Sözcü gazetesinden bir arkadaş aradı.
Arayan kişi o güne kadar hiç tanımadığım, sadece ismini bildiğim, sonra büyük dost olduğumuz Mehmet Şehirli idi. Aynen şöyle dedi:
“Abi sana iki şey söyleyeceğim.
Birincisi, senin bizim gazetede yazmanı istiyoruz. İkincisi, sen başlayana kadar, Hürriyet’te çıkan eski yazılarını her gün yayınlamak için senden izin istiyoruz.” Mehmet’e şöyle dedim:
“Ben şimdi bu kovulma olayını anlatan kitaplar yazacağım.
Bu iş benim epey zamanımı alır.
Bu konuyu sonra konuşuruz...
Benim eski yazılara gelince, eğer yasal bir sakınca yoksa onları elbette yayınlayabilirsiniz.”
***
Sözcü beni manşetten anons etmeye başladı ve ilk eski yazım
kovulduktan tam 10 gün sonra, 24 Ağustos 2007’de gazetede yer aldı...
Boşta bir gazeteci idim ve çok hoşuma gitti...
Ve bundan sonra her gün, ben eski yazılarımı Sözcü’de okumaya başladım! Böyle bir olay Türk basınında ilk kez oluyordu.
Yazıları onlar seçiyordu. Benim hiçbir katkım yoktu.
Sözcü ile gönül bağımız işte böyle kuruldu.
Ben o aşamada üç ayrı kitap yazıp yaşadıklarımı anlattım.
Sonra düşündüm ki, artık Sözcü’de günlük yazı yazma zamanı gelmiştir.
Zaten o korku ortamında bana “Gel bizde yaz” diyen ikinci bir gazete olmamıştı.
Bu gazetede günlük yazılarıma 13 Ekim 2009’da başladım.
Gazete ilk gününden başlayarak her açıdan giderek büyüdü, gelişti, saygınlık kazandı.
Ankara ve İzmir matbaaları kuruldu.
Sözcü’nün günlük ortalama satışı günümüzde 250 bin’i aştı.
Bir kez daha söylüyorum, beleş dağıtım yok, ek yok, kupon yok. Bu koşullarda bu rakama ulaşmak kolay iş değildir.
***
Bir köşe yazarının en büyük dileği özgürce yazmaktır. Size karışan, bazı isteklerde bulunan, iktidardan korkan, ya da yazılarınızı sansür eden bir patron veya gazete yönetimi olması, köşe yazarının en büyük kabusudur.
Bugüne kadar bir kez olsun ne patron Burak Akbay’dan, ne Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’dan böyle bir uyarı, telkin, rica, baskı vesaire gelmedi.
Her yazımı iç huzuruyla ve ertesi gün aynen yayınlanacağını bilerek yazdım.
Bunun en önemli nedeni şudur:
Gazete patronu büyük işadamı ise, devletten ve hükümetten çok büyük parasal çıkarları ve beklentileri varsa, o gazete korkar ve muhalefet yapamaz. Bunun örnekleri başta Aydın Doğan olmak üzere karşımızda.
Bütün patronlar AKP iktidarı tarafından korkutuldu, sindirildi, yandaş yapıldı.
Burak Akbay ise öyle değil. Şu anda 40 yaşında, gazetecilik dışında hiçbir işi yok. Dolayısıyla devletten ve hükümetten bir beklentisi, gazetecilik açısından korkusu yok.
Biz Sözcü ekibi olarak işte bu nedenle özgürce manşet atıyoruz, yazılarımızı özgürce yazıyoruz.
***
Yarın 27 Haziran. Sözcü’nün yayın hayatına atılmasının tam beşinci yılı.
Bu yayın hayatının neredeyse ilk günlerinden, ağustos 2007’den başlayarak -önce eski yazılarımla- Sözcü’de oldum.
Ekim 2009’dan sonra ise güncel yazılarımla varım.
Gazetemizin bu günlere gelişinde, bu başarılara ulaşmasında A’dan Z’ye herkesin eşit payı olduğuna inanıyorum...
Ve Sözcü’de mutlulukla, huzurla, onurla görev yapıyorum.
Gazetemize daha nice başarılı yıllar diliyorum.
***
Bu yazıyı niçin yazdım? Yarın gece İstanbul’da beşinci yıldönümü yemeğimiz var.
Arkadaşlarımla birlikte ben de orada olacağım.
Bu yüzden de, hoşgörünüze sığınarak sizden birkaç gün izin istiyorum....
Çünkü hazır İstanbul’da iken, işlerimin inanılmaz yoğunluğu nedeniyle bugüne kadar hiç gidemediğim Silivri mahkemesine de gideceğim.
Orada suçsuz yere yargılanmakta olan tutuklu gazeteci arkadaşlarıma ve öteki tanışlarıma bir “Merhaba” diyeceğim.
Eğer izin verilirse onları sarılıp öpeceğim.
Birkaç gün sonra yeniden buluşmak üzere hoşçakalın....

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget