Suriye Lideri Esad; Zaman zaman kendi iç kamuoyuna gözdağı,dışarıya da birlik mesajı vermek için, toplantılar yapar. Suriye Sosyalist Baas Partisinin toplantı salonu önceden düzenlenir. Erkek katılımcılar mutlaka takım elbiseli ve kravatlı, kadın katılımcılar ise, modern giyimlidir. Sarıklı-Şalvarlı bir erkek, peçeli-çarşaflı tek kadın göremezsiniz. Milletvekillerinin hepsini bizzat Esad seçmiştir.
Toplantı, sanki despot bir rejimin hakim olduğu Suriye’de değil de, demokratik bir rejimle yönetilen modern-çağdaş bir ülkede yapılmaktadır!…
Esad, büyük alkışlar eşliğinde kürsüye gelir ve konuşmasını camdan okumaya başlar. Konuşması aynı anda Türkçe ve İngilizceye tercüme edilir. Katılımcıların nerede oturarak, nerede ayakta alkışlayacakları, alkışların temposu ve süresi bile önceden belirlenmiştir!…
Esad’a soru sormak, söylediklerine karşı çıkmak yasaktır. Konuşma, devlet televizyonundan canlı olarak yayınlanır. Esad’ın konuşması biter, herkes uzun süre ayakta alkışlar, Esad herkesi selamlar, Amerikan Başkanları gibi bazı katılımcıların ellerini sıkar, omuzlarına dokunur ve sahneyi terk eder.
Herkesin rolünü oynadığı bu komedi böylece sona erer. Söylenenlere kimse inanmamıştır!…
AKP Grup toplantı salonu özenle hazırlanır. Kimin nereye oturacağı, ziyarete gelen heyetlerden hangisinin ne zaman, “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” diye slogan atacağı, katılımcıların ne zaman ve ne kadar süre ile alkışlayacağı bellidir. Belli olmayan tek şey, Bülent Arınç’ın ne zaman ağlayacağıdır. O günkü ruh haline ve konuşmanın ateşine göre o istediği zaman, istediği kadar ağlamakta özgürdür. Milletvekillerinin dışındaki konuklardan erkeklerin tamamı kravatsızdır. Sakallı ve şalvarlı konuklar ön sırada oturtulur. Kadınların büyük oranı sıkmabaşlıdır. Araya yerel kıyafetleriyle Arap arkadaşlar oturtulur. Toplantının, çağdaş- medeni Atatürk Türkiye’sinde mi yoksa, herhangi bir Ortadoğu ülkesinde mi yapıldığı belli değildir.
Erdoğan, büyük alkış ve sloganlarla kürsüye gelir ve hepsini tek başına kendisinin seçtiği özgür iradeli(!) milletvekillerini selamlayarak, danışmanlarının yazdığı konuşmayı camdan okumaya başlar. Konuşması aynı anda İngilizce ve Arapça tercüme edilir.
Türkiye’nin “Milli Meselesi” dediği Suriye konusunu, parti meselesi seviyesine indirip, grup toplantısında konuşması, onun da Esad gibi kendisine soru sorulmasını sevmediğindendir.
Erdoğan’ın konuşması; Devlet televizyonlarından, tüm özel televizyonlardan kelimesi kelimesine yayınlanır. Konuşmasını bitiren Erdoğan, muzaffer komutan edasıyla kendisini alkışlayanları selamlar ve salondan ayrılır. Uçak düştüğüyle, zavallı pilotlar şehit olduklarıyla kalırlar. Tıpkı 9 aydır PKK’nın elinde tutsak olan askerler gibi…
İki konuşma da format açısından aynıdır. Bol bol tehdit, iç kamuoyuna mesaj, hamasi nutuklar ve tarihten örnekler. Bugüne ve çözüme yönelik tek kelime yoktur. Bu iki lider, daha bir sene evvel iki dost ülke yöneticisinden çok, iki kardeş kadar yakındılar. Erdoğan’ın, Suriye Liderini suçlamak için bugün öne sürdüğü gerekçelerin hepsi o zaman da vardı. Ne oldu da iki kardeşin arası aynı suda yıkanacak, devlet uçağıyla ailece akşam oturmalarına gidip gelinecek kadar yakın olmaktan, birbirlerinin boğazını sıkacak hale geldi?… 900 yıl öncesini bilebilen Erdoğan, 1 yıl önce gerçekleri niçin görememişti?.. Amerika’nın ve Obama’nın bu durumda ki etkisi nedir?
Suriye; Yıllardır Rusya’nın ve Çin’in taşeronu olduğunu kabul ediyor.
Uçağımızın Rus teknolojisi ve uzmanlığı ile düşürüldüğünü, Mısırda ki sağır sultan bile biliyor.
Erdoğan ise kendilerinin kimsenin taşeronu olmadığını, kendi bildiklerini yaptığını söylüyor. İyi de, o zaman bu kavgada Amerika’nın taşeronu kim? Bölgede bir tek İran kaldı. Sizce, AKP ve Erdoğan Amerika’nın taşeronu olmadığına göre, İran olabilir mi?..
Sağlık ve başarı dileklerimle
27 Haziran 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11
Yorum Gönder