İsrail’e haddini bildirecektik.
Bu propaganda bayatlamıştı.
Millet yemiyordu.
Yenisine ihtiyaç vardı.
5 gün önce Suriye füzelerinin uçağımızı vurması ve 2 savaş pilotu subayımızın “şehit olup ölmesiyle” yeni bir iç propagandamız daha oldu.
Bizim Başbakan konuştu.
Suriye’nin dudağı uçukladı!
Buyursun, “Suriye’nin korkudan dudağını uçuklattık” yeni propagandasını yesin millet.
Türk halkı varsın oyalansın.
Nasıl olsa sonu gelecek.
Suriye’de Başer Esad da; önünde sonunda Irak’da Saddam Hüseyin’inin ve Libya’da Muammer Kaddafi’nin gönderildiği yoldan öbür dünyaya yollanacak. Suriye’nin başına ABD kuklası yeni bir “Tek Adam” getirilip oturtulacak.
Xxx
Biz işin özüne bakarsak durum şudur: Suriye Türkiye’nin düşmanı değil! Dostu da değil. Bilinen klişe (ezber): ülkelerin dostları yoktur, düşmanları da yoktur. Çıkarları vardır.
Suriye’de isyanı Türkiye besliyor.
İsyan ateşine benzin döküyor.
Suriye’nin komşusu idik, “düşman komşusu” haline geldik.
Ne çıkarımız var?
Çok değil 15 ay önce bizim Başbakan yanına eşini alıyor, uçağa atlıyor gidip Suriye’nin Başkanı Beşer Esad ve karısı ile “ailecek sarmaş dolaş” resimler çektiriyorlardı. Onlar Türkiye’ye geliyor, birlikte Sultanahmet Camii’ni geziyorlar, Türk ve Suriye halklarına iç propaganda malzemesi çıkıyordu. Bizim bakanlar yaman!
Hep gezen ve çok neşeliler.
Şam’a gidip ilk öğretime yeni başlamış çocuklar gibi nanik yaparak; Avrupa Birliği’ne “sizin Şengen’iniz” varsa biz de komşumuz Suriye ile “Şamgen kurduk” diye sevinç salçalı propaganda yapıyorlardı.
15 ayın sonunda ne oldu?
“Şamgen” köpüktenmiş!
Dışardan kurmalı imiş.
Türkiye ile Suriye arasında filiz vermekte olan “Şamgen” beraberliği hızla “Yengen”e dönüştü. Türkiye komşusu Suriye’nin iç isyanını sinsice tahrik eden, Suriye’de Türkiye’nin savaş uçağını haince vurup evlatlarını şehit eden “düşman komşular” haline getirildi.
Xxx
15 ay önce “sarmaş-dolaş dostluk” böylece birbirinin “şiddetli ve yakıcı gazabı (öfke-kırgınlık-hiddet) ile azabı (cehennem eziyeti) haline gelip” uçağımızı vuran cinnete dönüştü,
Neden böyle oldu?
“Beyaz Şahin” vardı.
Beyaz Şahin, savaşçıydı.
Askeri işgalden yanaydı.
Beyaz Şahin; vura vura, bombalıya bombalıya, öldüre öldüre Ortadoğu’ya demokrasi, özgürlük, pazar ekonomisi getirecekti. İlk denemeyi Irak’ta yaptı. Beyaz Şahin (adı Bush’du) gitti.
“Barışçı Şahin” geldi.
Barışçı Şahin (adı Obama’ydı) rengi siyahtı. Ordusunu Ortadoğu’dan çekecekti. Barışçı olduğu için ona “Nobel Barış Ödülü” bile verdiler. Fakat Barışçı, Beyaz Şahin’i örnek aldı, “Kara Şahin” e dönüştü. İç isyanları “Arap baharı geldi” müjdesi altında destekleyip kışkırtarak ve yeni “ABD kuklası Tek adam yönetimleri yaratarak” o da; vura vura, öldüre öldüre, bombalıya bombalıya Ortadoğu’ya demokrasi, özgürlük, pazar ekonomisi getirmeye devam ediyor. Kara Şahin’in ağzına bakan Türkiye, Rusya’yı arkasına almış komşusu Suriye’nin ““şiddetli ve yakıcı gazabı ile azabı haline gelip” düşman yapıldı.
Kara Şahin, ne derse o oluyor!
(uyan borusu)
Diktatör söylevi gibi…
Üç-beş tane yazar (içinde ben de varım) Türkiye ABD’nin Ortadoğu’daki oyununa alet olmasın, Süriye’nin iç isyanında kışkırtı rol üstlenmesin diye yazılar yazıyorlar. Başbakan dünkü “içe propaganda konuşmasında” bu köşe yazarlarını “vatan hainliğiyle- ordu düşmanlığıyla- para karşılığı yazı yazmakla” suçlayan ağır saldırılarda bulundu, tehdit etti, korku verdi. Sanki Türk savaş uçağını köşe yazarları vurdu tablosu çıkarttı. Konuşma zalim bir diktatör söylevi gibiydi. Allah sonumuzu hayretisin.
Yorum Gönder