Savaş uçağımızın Suriye hava sahasını beş dakika ihlal etti diye düşürülmesinin üzerinden beş gün geçti.
Beş günde beş sonuç aldık:
1- Suriye ile savaş yok.
2- Misliyle mukabele hakkımız saklı.
3- Mukabelenin ilk işareti Enerji Bakanı’ndan. Şayet Başbakan’ı emir verirse, Suriye’ye ihraç ettiğimiz elektriği keseceğimizi duyumsatıyor.
4- Kasıtlı bir davranış karşısındayız.
5- NATO’dan AB’ye, Avrupa’dan Atlantik ötesine kadar Batı âlemi, Türkiye’yi haklı görüyor; ama savaşa yeltenmememizi, itidalimizi, soğukkanlılığımızı korumamızı salık veriyor.
Tabii bu sonuçlara hükümetin kararlı, azimli tutumunu eklemek gerek. RTE dün AKP grubunda azimli, kararlı tutumumuzun ürününü açıkladı:
Suriye uçakları hava alanlarımızı geçerse.... vurulacak!
Ya geçmezlerse?
***
Bakanlar Kurulu toplantısından sonra hükümet sözcüsü Bülent Arınç, savaşı aklımızın ucundan bile geçirmediğimizi açıkladı.
Bay Arınç, “Şiddetli mukabelemizin temel öğelerini Başbakanımız AKP grubuna (bugün) açıklayacak” dedi.
Tartışma zemini parti grubuna kaydırıldı.
Bay Arınç’ın uzun açıklamaları arasına sıkıştırdığı bir iki cümle, Başbakan’ın, medyadaki yayınlarından ve alınacak her doğru kararı destekleyecekleri güvencesi veren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinden memnun kalmadığını gösteriyor.
Kanıt Bay Arınç’ın açıklamalarında.
Sözcü, MHP’nin gerek ikili görüşmedeki davranışına, gerekse daha sonraki açıklamalarına teşekkür ederken, Kılıçdaroğlu’na tek sözcükle değinmedi.
Bu, RTE’nin ana muhalefetin tutumundan rahatsız olduğunun göstergesi.
***
Ne yapacaktı CHP Genel Başkanı? Uçak olayına değin hükümetin Suriye politikasını her fırsatta eleştiren, hatta RTE’yi Suriye üzerinde ABD’nin ve Batı’nın taşeronluğunu yapmakla suçlayan, bıçak kemiğe dayandı diyen tehditlerden kaynaklanan gerçekçi eleştirilerinden, Başbakan’ın hatırı için es mi geçecekti?
Uçak olayının RTE’nin sürekli tehdit eden açıklamalarının bir ürünü olduğunu söylemekten vaz mı geçecekti?
Kılıçdaroğlu, RTE’nin Batı hesabına yürüttüğü Suriye politikasını yine eleştirdi ve fakat ulusal sorumluluğun gereğini yerine getirerek, “Bir Türk uçağına saldırı kabul edilemez. Bu konuda hükümetin (savaş hariç) tüm girişimlerine destek vereceklerini” açıkladı.
Haklı olarak, “Gelinen aşama hükümetin Ortadoğu politikasında güven kaybına yol açıyor” dedi.
Belki zaman ve zemini bugünün koşullarında uygun görmedi. Belki daha sonraya bıraktı. İkili görüşmede karşısında oturan, Ortadoğu politikasını Osmanlı’dan ilham alan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yüzüne, “komşularla sıfır sorun politikasının beş paralık değeri kalmadığını” nazik bir üslupla söyleyebilirdi.
RTE şunu mu bekliyordu: İkili görüşmeye çağırdığı ana muhalefet liderine olayın oluş biçimi dışında olası girişimleri içeren bir yol haritasından söz etmeyecek. Çoğu basına yansıyan bilgiler verecek. Varsa teknik kimi sorularını yanıtlayacak!
Sonra? Ana muhalefetten politik hatalarını bir kez daha yinelememesini, hükümet neye karar verirse arkasında durmalarını bekleyecek!
Hadi canım sen de!
RTE, medyadan da şikâyetçi. Hükümetin Suriye politikası nedir, diye başlayan eleştirisel irdelemeler yalnız muhalif kalemlerden kaynaklanmıyor.
Örneğin Taha Akyol bile, “Türkiye’nin Batılı müttefiklerle hareket etmesi doğrudur, ama zaman zaman dozu kaçırdığı eleştirilerine hak verdiğini” yazıyor.
***
Uçak düşürme olayının üstü, RTE’nin uluslararası hukuk alanındaki girişimleriyle örtülemez. Olayın dış hesaplaşması kadar iç hesaplaşma da önemli.
Suriye’nin özür dilemeye ve tazminat ödemeye yanaşmayacağını kestirmek için falcı olmaya da gerek yok!
Uçak faciasının yegâne sorumlusu RTE ve izlediği Batı taşeronu Suriye politikalarıdır.
Başbakan, eninde sonunda uçağımızın düşürülmesine uzanan Suriye politikasının hesabını bugün veya yarın mutlaka verecek.
Hesap verme günü geldiğinde; Devlet Bahçeli de RTE’yi kurtaramayacak!
Yorum Gönder