Kürtajın Nüfus Boyutu - Yakup Kepenek

Başbakan, ülke nüfusunun daha hızlı artması gerektiğine olan inancını, neredeyse her gün yineliyor. Üçle başlayan, sonra beşe çıkarılan aile başına üretilecek çocuk sayısını, sezaryen ve kürtaj sınırlama ve yasaklarıyla tamamlamaya uğraşıyor.
Başbakan’ın nüfus artışıyla ilgili anlayışının hiç kuşkusuz etnik ve dinsel boyutları var. Tek bir kürtajı Uludere’de öldürülen 34 yurttaşa eşitleyen veya muhafazakâr dünya görüşümüz böyle gerektirir türü söylemleri, nüfus konusuna Başbakan’ın bakışının çok boyutlu olduğunun kanıtlarıdır. Toplumda yıllardır fısıldanan Kürtler Türklerden daha hızlı çoğalıyor önyargısının ve buna dayalı anlayışların Başbakan’ın nüfus politikasının oluşumuna yansımadığını söylemek kolay değildir.
Açık ve katı biçimiyle Hıristiyanlığın yalnızca Katolik mezhebince savunulan kürtaj yasağının Başbakan tarafından birdenbire nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bu ülkenin gündemine taşınmasında, açıkça söylenmese de Birleşmiş Milletler Raporu’nun bulgularında yer aldığı gibi Ortadoğu’daki Müslüman nüfusun artış oranının azalmakta olduğu da etkili olabilir (New York Times, 3 Nisan 2009).
***
Başbakan’ın öngördüğü nüfus politikasının asıl belirleyici nedenleri ekonomiktir; ancak yanlıştır.
Fazla nüfus, özellikle kentlerde büyük bir işsizler ordusu demektir. İşsizler ordusu ne kadar büyük olursa, işçilerin ücret artışı istekleri o ölçüde kolay törpülenir. Sendikacılık baskı altına alınır ve sermayenin karşısında emekçiler örgütsüz bırakılır; ülke ucuz işçi ve kârlı sermaye cenneti olur.
Nüfus artışının ekonomiye etkilerinin ikinci demeti tüketime ilişkindir. Nüfus arttıkça, beslenme, giyim ve konut başta olmak üzere, tüketim artar. Bunlara, eğitim, eğlence, ulaştırma ve sağlık gereksinmeleri de eklenmelidir. Özetle, nüfus artışı ekonominin talep tarafını körükler; sermayenin iç pazarının genişlemesini sağlar ve ekonominin büyümesinin motoru işlevini görür.
Türkiye halkı tüketiyor! Toplam yıllık ulusal gelirin ortalama yalnızca yüzde 14’ü tasarruf edilmekte; kalan yüzde 86’sı tüketime gitmektedir. Bu tasarruf oranı, OECD ülkeleri arasında en az olanıdır. Çin’de ise ulusal gelirden tasarruf oranı yüzde 50’lere çıkıyor. Türkiye, iç tasarruflarını arttırarak, onları üretken yatırımlara dönüştürerek, yani üreterek değil, başkalarının ürettiğini tüketerek büyüyor!
***
Tarihsel olarak bakıldığında da görülen o ki, aslında ülke ekonomisinin büyümesi, büyük ölçüde, nüfus artışıyla sağlanıyor. Türkiye ile İspanya’nın nüfusu 1960’ların başında yaklaşık 27 milyon olarak eşitti; bugün Türkiye’nin nüfusu 75 milyonla İspanya nüfusunun iki katı dolayındadır. Türkiye ekonomisi artan nüfusun gereksinmelerinin tetiklemesiyle de büyüyor.
Başbakan, nüfusun sayısal ya da nicel artışını var gücüyle isterken, niteliksel yönünü de unutmuyor. Dindar nesiller yetiştirilmesi gerektiği vurgusuyla, artan nüfusun kalite sorunu da çözüme bağlanmış oluyor!
Eğer uygulanırsa, Başbakan’ın nüfus politikası uzun dönemde ekonomiyi batırır!
Çünkü, insan kalitesini bu ölçüde önemsiz tuttuktan sonra, çağın bilimsel ve teknolojik gelişmelerine ayak uydurma; küresel yarışa beyin gücüyle girme olanağı yakalanamaz.
Brezilya’da Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma toplantılarına katılan Başbakan’ın, bu ülkede uyguladığı, hızlı nüfus artışı; işgücünün kalitesizliği ve iç tasarruf-yatırım-üretim yetersizliğiyle, büyüme daha bir süre olsa da kalkınma olmaz; hele de bunun sürdürülebilir olması beklenemez.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget